
SÖMÜRÜLÜYORUZ
Üzeyir İKİZOĞLU
Tarih boyunca bağımsızlığına bu kadar önem vermiş bir milletiz. Ancak Türk milleti bağımsızlık adı altında hiç bu kadar sömürülmemiştir. Hani Avrupa medeniyetini özellikle Afrika’da yapmış olduğu sömürgecilik faaliyetleri nedeniyle yerin dibine sokar, sonrada ecdadımız Osmanlı’nın asaleti ve bu konuda ki tutumuyla övünürüz ya…
Övünmeye övünüyoruz ama bir noktayı unutuyoruz, ecdadımız sömürmediği gibi hiçbir zamanda sömürülmemişti. Öncelikle sömürgeciliğin tarihine bir göz atalım. Bu konuda ustalaşan Batı sömürgeciliği tarihten bu güne kadar kamu-özel girişimin ortaklığıyla yürütülmüştür. Kolomb'un Amerika seyahatlerinin masrafı kısmen İtalyan yatırımcıları tarafından karşılanmıştır. İngiltere, Fransa ve Hollanda sömürgelerde ticari yatırım gerçekleştiren Doğu Hindistan Şirketleri ve Hudson's Bay Şirketine ticari tekel hakkı tanımış ve ticaret sömürgedeki zenginliklerin sömüren Avrupa ülkelerine taşınması şeklinde gerçekleştirilmiştir. Peki, nasıl uygulanır? Sömürgeciler genellikle sömürdükleri bölgelerin kaynaklarına el, iş gücüne, pazarlarına el koyar ve aynı zamanda sömürgeleri altındaki halkın sosyo-kültürel, dini değerlerine baskı uygularlar.
Askeri güç ile sömüremedikleri biz, günümüz dünyasında elimizle teslim olduk. Dilimizle, dinimizle kültürümüzle örf ve adetlerimizle ve paramızla batılı ülkelere, batılı şirketlere, kapitalizme teslim olduk. Hiç birimizin anlamadığı farklı bir dil konuşuyor, ne dinimizde ne de kültürümüzde olmayan bir şekilde giyiniyor ve yaşıyoruz. Dinimizin tasarruf ve dünya malına olan bakışı ortadayken amaçsızca verilen her şeyi tüketiyoruz. Sorgulamıyor, merak etmiyoruz…
Tek amacımız daha iyi tükete bilmek. Evim var daha büyüğü olsun, bir tane yetmez on tane olsun. Arabam var daha modellisi olsun, elbisem var daha yenisi olsun, ayakkabım var aman vakit geçsin… Şöyle bir üzerinize veya evinize bakın kullandığınız ürünlerin kaçı yerli? Çalıştığınız bankaların ne kadarı yerli? Hatta çalıştığınız şirketler ne kadar yerli? Tabi bunlar sadece halka indirgenmiş boyutu devlet boyutuna bir başka yazıda değineceğiz. Şimdi attığımız iki adımdan birisi dışarıya gidiyorsa nasıl olurda bir sömürge olmadığımızı söyleriz.
Sömürüldüğümüzün bariz bir örneği yılbaşı değil mi? En dar gelirlimiz bile düşünmüyor mu nasıl kutlasak acaba diye? Memleketin dört bir köşesinde hummalı bir hazırlık, kurbanda babasının elini öpmeyenler yılbaşını nerde geçirsek diye düşünüyor. Herkes yılbaşı hediyesi derdine düşmüş oluk oluk para harcıyor sonrada iradeden bahsediyor. Kapitalist oyunların kuklası haline gelmiş, tek amacı kendisine verileni sorgulamadan tüketmek olan insanoğlu nasıl olurda özgür iradeden bahsedebilir. Emperyalist düşüncenin beyinlerimize empoze ettiği ve doymak bilmeyen aç gözlülüğümüzün bir gün son bulması tek temennimdir. Bütün değerleri ile emilen yok edilen içi boşaltılıp birer et yığınına dönüştürülen biz insanların, aklına ve bedenine vurulan sömürü zincirlerinden kurtulması dileğiyle. Sağlıcakla kalın…