Hepimiz birşeylere aşık olmuşuz…
Kimimiz Mecnun’nun Leyla’sına,kimimiz Ferhat’ın Şirin’ine.
Kimimiz de Kaf Dağı’nın ardındaki muammaya…
Bazılarımız imkansız sevdalara,bazılarımız tutkunun ızdırabına.
Bazılarımızda ‘ilk günkü gibi kördüğüm gibi sevdim’diyen Muhammed’e aşık olmuşuz.
Kaçınılmaz olmuş aşkın tadı ve acızı hayatımızda.
Özlemişiz Yusuf’un güzel yüzünü,Züleyha’nın masum bakışını…
Tutulmuşuz Yusuf’un iffetine,Züleyha’nın sevgisine.
Düşmüş yüreğimize birde Bilalin yanık sesi.
Hasret kalmışız Rabia’nın Kabe özlemine,İbrahim’in ateşine.
Aşık olmuşuz sevgilinin bir bakışına,tutulmuşuz bir tebessümüne.
Kapılmışız aşk rüzgarına,bağlanmışız yönü ve sonu bilenmeyen bir ızdıraba.
Aşık olmuşuz gizlice ve derinden, Vahşi gibi sessizce,hıçkırarak.
Yakub’a ağlamışız Yusuf’un kanlı göleğini düşünerek.
Zülfikar’a hasret kalmışız,Ali’ye yanmişlığımızdan
Düşünmeden,bilmeden bir hayâlata kapılmışız.
Sürüklenmişiz aşk uğruna kâh Süreyya’dan seraya, kâh seradan Süreyya’ya
Hayaline kapılmışız ruhlarımızın bir yerde buluşucağı,düşüncelerimizin bir yerde birleşeceğine.
Aşık olmuşuz aşkın dilsiz oluşuna,sevgilinin bir çift güzel gözüne.
Bağlanmışız yanarak yâr ve yârene, hem can hem de ruh ile.
Sevmişiz sevgiliyi,güzeli hemde çok,şarkılardaki gibi,masallardaki aşklar gibi.
Sevdalanmışız yağmurun ardında gizlenmiş toprak kokusuna.
Kıskanmışız dividin mürekkebe olan sımsıkı bağlılığını.
Fırtınalar koparmışız gönül denizinde mecez-i mahbublara.
Aşık olmuşuz seher vaktinde feryad-i figan eden,ağlayan bülbüle.
Büyülenmişiz aşığın derdini anlayan maşuğuna,gülün derdini bilen bülbüle.
Hayaran kalmışız,toprağın suya,yağmurun buluta sevdasına.
Evet aşık olmuşuz birşeylere.birşeylerin içinde ki tek şeye.
Aşkın kendisine,AŞKI YARADANA aşık olmuşuz.