
Gündelik hayatın 'Her Şeye Rağmen'leri
Gülcan Deniz
Gündelik kelimesinin Türk Dil Kurumu’ndaki birinci anlamı “Gün hesabıyla veya her gün ödenen para, yevmiye” olarak geçiyor. İkinci anlamında işe “Günlük iş” olarak yer alıyor. Sahi, gündelik hayatımızı yaşarken bu anlamların farkında olarak mı yaşıyoruz? Mesela, gündelik işlerimiz, diğer anlamıyla rutinlerimizin karşılığında hep para yevmiye mi alıyoruz? Parasal bir karşılık dışında bu gündeliğin karşılığına hangimiz ‘her şeye rağmen’i koymazdık ki…
Bütün farklılıklarımıza ‘rağmen’ toplum olup olarak bir arada yaşadığımız içindir ki, farklılıklara rağmen bir arada yaşıyor nefes alıyoruz. ‘Sevmememize’ rağmen nezakettendir diye “Merhaba” diyoruz komşumuza, arkadaşımıza. Yaşam tarzlarında olan farklılıklara ‘rağmen’ idare etmeye çalışıyor, ona rağmen hayat devam ediyor diyoruz. Bu rağmenlerimiz gündelik hayatlarımızda sıklıkla karşımıza çıkmıyor mu? Ya da bu rağmenler bir çevre ortam ile sınırlı olmadığını biliyoruz değil mi? İş, ev, kimimiz için okul ortamı, dosta akraba arkadaş çevreleri… Her tipten her karakterden insanla muhatap olup bir şeylere rağmen yaşamaya çalışıyoruz.
Ah şu gündelik hayatın koşuşturmacaları, meşguliyetler, iş güçler ve şahsi hayatlarımız… Vakit geçerken, direnmeye çalıştığımız zamanlar hayatlar… Direndiğimizi zannedip içten içe tükendiğimizi fark edip yaşadığımız acizlik… Tüm bu duygular içerisinde gündelik hayatı ilerletme telaşında hayatın hakkını vererek yaşamaya çalışıyoruz.
Her günümüz de aynı oluyor değil. Planladıklarımızla yaşam birbirini tutmaya biliyor. Planlara rağmen diyor o gün payımıza ne düştüyse onu yaşıyoruz. Bir türkü açıp dinlerken, hissettirdikleriyle dinlerken ki an’ımızı kıyaslıyor ve hissettiklerimize rağmen hayat devam ediyor diyoruz.
İşte bu rağmenlerin toplamında biraz umut biraz gündelik hayatın ‘yevmiyesi’ var sanki. Karşılığı para olmayan ama yaşayıp biz de iz bırakan şeylerin karşılığı olan ‘rağmen’ler. Üniversite’den mezun olup iş kaygısıyla beklerken, “Bu sene de olmadı. İşsizliğe rağmen ailem var, olsun” demek geçiyor içimizden. Ya da bir baba işten evine geldiğinde, “Yetişemiyoruz, yetişmemesine rağmen aç da değiliz açıkta da değiliz, şükür” diyerek sabrın sınırlarını zorlayıp umut kırıntılarıyla sabah çalacak olan alarmı beklemeye koyuluyor. Her sabah aynı saatte uyanıp aynı otobüsle işe okula geliyoruz gelmesine de, rutinlere rağmen “olmaması daha kötü” diyerek yolumuza devam ediyoruz. Ya da birkaçımız seviyor, her gün seviyor, gündelik hayatının bir parçası olacak kadar seviyor, susuyor yahut dillendiriyor ama dillendirmesine rağmen “kısmet değilmiş” diyoruz. Halden anlayanların dışında, hayatı toz pembe seyredenlerin akıl verişlerine, anlamayışlarına, dinliyor gibi yapmalarına rağmen, “bir anlayan çıkar elbet” diyerek susuyor, idare ediyoruz.
Her susuşla güne başlayıp gündelik hayatın rutinleriyle başa çıkmaya çalışırken, iyi ya da kötü haberle de karşılaşıp, her şeye rağmen hayata devam ediyoruz. İşte gündeliğin, gündelik hayatın karşılığı, günlük işin karşılığı yevmiye olarak kalmıyor ‘her şeye rağmen’ oluyor. Hepimizin hayatında bir şeylere rağmen vardır muhakkak. Evet, gündelik hayatlarımız her şeye rağmenlerle geçiyor. Bizim gibilerin payına da gündelik hayatın karşılığı yevmiyesi, her şeye rağmen oluyor. Varın, siz de düşünün, her şeye rağmenlerini neler diye?