Mahmut BENDEŞ

Al-Ayyala Dansı

Mahmut BENDEŞ

Trump’ın Birleşik Arap Emirlikleri’ni ziyaretinde, kız çocuklarının ritmik hareketlerle saçlarını savurduğu görüntüler tüm dünyanın ilgisini çekti. Kimileri bu dansı sıradan, tarihî ve kültürel bir etkinlik olarak görse de, verilen mesajı doğru anlamak gerekir.
UNESCO tarafından somut olmayan kültürel miras olarak tanımlanan Al-Ayyala, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Umman gibi Körfez ülkelerine ait geleneksel bir halk dansıdır. Bu dans özellikle cesaret, birlik ve toplumsal bağlılık gibi değerleri temsil etmek amacıyla yapılır. Toplumun savaşçı ruhunu ve cesaretini gösterir. Tarihsel olarak kabileler, savaşa gitmeden önce moral toplamak ve birlik duygusunu güçlendirmek için bu dansı yaparlardı. 

Dansı izleyince, kızların saçlarını savurma hareketlerini Çağrı filminden hatırladım. Mekke’li müşriklerden Hind bint Utbe, Hz. Hamza’yı şehit ettirme planı öncesinde çevresindeki müşriklerle birlikte benzer bir dans yapmış ve Vahşinin gerçekleştireceği saldırıyı adeta prova etmişti. Vahşi, mızrağını atarak, Al-Ayyala benzeri bir dans eşliğinde oynayan kadının başındaki halkadan geçirmiş ve böylece kölelikten kurtulmayı başarmıştı. Ayrıca Hind bint Utbe, Vahşi ’ye Hz. Hamza’yı şehit etmesi karşılığında ağırlığınca gümüş ve boyu kadar ipek verme vaadinde bulunuyordu. Yani, pis planların başarıya ulaşması için rüşvet bir araç olarak kullanılmıştı.

Trump’ı karşılayan kızların bu koreografisi bana o görüntüleri hatırlattığı için pek sempatik gelmedi. Trump ve Şeyh Muhammed bin Zayid El Nahyan büyük bir kibirle kızların arasından geçerken, acaba ne tür sinsi, gâvur planların içindeler diye düşündüm. Trump, 15 Eylül 2020’de İsrail’in bölgede güvenliğinin sağlanması ve yalnız bırakılmaması amacıyla Bahreyn, Sudan, Fas ve BAE ile Abraham Anlaşmalarını imzalamıştı. Bu anlaşmaya ilk destek veren ülke ise Hamas’a karşı sert tutumuyla bilinen Birleşik Arap Emirlikleri idi. Aslında Al-Ayyala dansı; İsrail’in güvende tutulacağının garantisi, Hamas’a karşı iş birliğinin şımarıklığı ve bir gövde gösterisi niteliğindeydi. Abraham Anlaşmaları, Hamas ve Filistin yönetimi tarafından sert şekilde eleştirilmiştir.

Yapay zekâ, enerji, havacılık ve savunma sektörlerini kapsayan ve toplam değeri 1,4 trilyon dolar olan anlaşmaların, İsrail güvenliğinin sağlanması karşılığında verilmiş birer rüşvet olduğu düşüncesine varmak pek de zor değildir.

Diğer yandan Trump, Suriye’ye yönelik ABD yaptırımlarını kaldırdığını açıkladı. Bu adım, BAE merkezli DP World’ün Suriye’de 800 milyon dolarlık bir liman geliştirme anlaşması yapmasının önünü açtı. Bakalım bu liman kime ve neye hizmet edecek?
Sonuç olarak, Trump’ın bölgeye “rüşvet dağıtarak” gerçekleştirdiği gezisi bir gerçeği ortaya koydu: İsrail kendini güvende hissetmiyor. Amerikan “babası”, yaramaz oğlunun şımarıklıklarına devam edebilmesi ve güvende kalabilmesi için kesenin ağzını açtı. Ancak ne yaparlarsa yapsınlar, dağıtılan rüşvetlerle göklerden gelecek karar değişmeyecektir.
 

Yazarın Diğer Yazıları