
Varlık içinde yok olmak
Mehmet Fatih OKUT
İnsanlık, tarihinde görmediği ve hatta tahayyül bile edemediği gelişme ve imkanlara kavuştu. Tabi bunu geleceğe değil geçmişe bakarak söylüyoruz. “Bilgi”nin elde edilmesi artık çok kolay. Eşyanın üretilmesi ve taşınması da çok hızlı. Sahip olduğumuz araç gereçler ve bunların kullanımı günlük hayatımızı kolaylaştırmayı sürdürüyor. Biz, eskilerin cennete benzettikleri bir hayatı yaşıyoruz. Mekanlarımızın ışıltılı olmasından tutun da kullandığımız arabaların teknolojisine, android telefonların insan sayısına ulaşmasına varıncaya kadar hayatın bize kolaylaşmasının tadını çıkarıyoruz. Özellikle internet üzerinden yaptığımız iletişimler, alışverişler, ticaret ve tabi ki diplomatik ilişkilerle her şeyi kısa bir an’a sığdırıyoruz. İnternetin, sayılamaz çoklukta bilgiyi bize gerçek zamanlı olarak ulaştırması dahi hayatımızın normali oldu. Artık her şeyin online olduğu bir çağa doğru giriyoruz. Her yerde plazma TV’ler, her yerde ekranlar, bilgisayarlar, elektronik göstergeli cihazlar..
Artık her vatandaşın internette tanımlı birer kimliği oldu diyebiliriz. Her kullanıcı, internette neleri arıyor, okuyor, izliyor veya araştırıyorsa, daha sonra bilgisayarını yeniden açtığında internet, artık o kişinin daha önceki geçmişini biliyor ve o tarzda şeyleri önüne getiriyor.
Bu anlatacaklarım herkesin başına gelmeyecektir ama şunlara bir göz atın derim:
Bilgisayarınızda yazı yazarken klavyenizin tuşlarına basış hızınızı dahi, imzanız misali, internet kaydedebiliyor. Ya da telefonun dokunmatik ekranında parmaklarınızı sürerken, telefonunuzu hack’leyen bir hacker tarafından parmak izleriniz alınabiliyor. Veya siz farkında olmadan bir hacker tarafından telefonunuzun kamerası açılıp mahrem bilgileriniz kaydedilebiliyor.
Her şey internete bağlandıkça internetin esiri olmaya doğru gitmekteyiz.
Yani arabamızdan tutun da, evlerimizdeki cihazlar,şehir ışıkları, havaalanları, hastaneler veya özel sektör gibi internete bir şekilde bağlanmış pek çok operasyon ve koordinasyon birimleri, internet üzerinden yapılabilecek siber saldırılara açık hale geliyor. Bir düşünün, bir şehrin trafik ışıkları hack’lense aynı anda kaç tane kaza olur. Ve buna 17 yaşındaki bir hacker sebep olabilir.
Ya da bir ülkenin referandumuna bir operasyonla siber saldırı yapılıp gerçek dışı seçim sonuçları çıkmasına sebebiyet verilebilir. Amerika’daki gibi dünyada çok fazla olay var. Nükleer tesisler dahi siber saldırılara karşı % 100 güvenli değil(Mesela % 98 güvenli olsa bile çok endişe verici).Dünya, bir sabah, genç bir hackerin sebep olduğu nükleer bir felaketle uyanabilir Allah korusun.
İnsanlar, arkadaşlık, evlilik siteleri veya spor kulüplerine kayıt olmak için özel bilgilerini verdiği zaman bu bilgiler hackerlar veya suç örgütleri tarafından çalınarak o kişilerin banka kredi kartı bilgileriyle karşılaştırılmak ve hesaplarına erişilmek için kullanılabiliyor. Bütün bunlar bizde de olabilir.
Hastanede doktorunuzun size yazdığı ilaçları eczaneye ileten sistem hacklenip, onun yerine eczanenizin size yanlış ilaçlar vermesine sebebiyet verilebilir. Kesin olacak değil ama bir gün olabilir ve vatandaş olarak bu konuda eğitilmiş durumda değiliz.
Aslında şunu demek istiyorum; her şey internete bağlı işletilmeye başladıkça, tehlikeler de o nispette artmaya başlıyor.
Biz tabi internetin faydalarından geçemiyoruz; faydalanmalıyız da. Ancak tedbirsiz bir şekilde internet kullanıyor, özel ve gizli bilgilerimizi ondan pek de uzak tutmuyoruz. Facebook’ta pek çok kullanıcı(kısmen ben de dahil) şahsi bilgi, video ve fotoğraflarını paylaşıyor. Özellikle gençler ve çocuklarımız.
İnternet üzerinde çok fazla suç işleniyor. Dünyadan çok ibretlik manzaralar geliyor. Ve artmaya da devam ediyor. Bu konu, toplumların çalışmadığı ve devletlerin yetişemediği bir konu; tabi şimdilik.
İçinde yüzmekte olduğumuz online çağda, bilgi paylaşımı öyle bir seviyeye ulaştı ki bu, teknolojik gelişmeleri hızlandırdı, ticari, siyasi, askeri alanlarda yepyeni yapılanmalara önayak oldu. Her yeni gelişme bilimsel anlamda şu ana kadar bekleyen pek çok problemi birden çözüme kavuşturmaya başladı.
Amerika’daki bir cerrah, online bağlantıyla, oraya gitmeden Hindistan’da bir ameliyat gerçekleştirebilir oldu. Bilim insanları her konuda ve her zaman videokonferanslar düzenlemekte.
Yine ve maalesef, Afganistan’daki bir ABD saldırısı onbinlece km öteden yönetilebilir oldu.
Kişi ve kurumların internete eklediği milyarlarca bilgi, belge, fotoğraf, video vs. veriler de kaybolmayacak bir şekilde dünyanın erişimine hediye edildi/ediliyor.
İnternetin hayatımıza kattıklarını anlatmakla bitiremeyiz. Tehlikelerini de.!
Bir de olabilecekler var bizleri bekleyen. Bu yeni bir çağ.
İyilerin elinde insanlık için büyük bir nimet olan internet, kötülerin elinde ise bir felaket..
Peki bizler bu kadar çok bilgi, belge vs. ile neler yapabileceğimizin farkında mıyız? Bunlarla çok şey yapılır öyle değil mi?
Ama her şeyin bize doğru gelmesini bekliyoruz.
Yeni bir çağa girdik ve şu ana kadar gördüğümüz değişimler, öyle görünüyor ki, göreceklerimizin % 1’i bile değil.
Maalesef biz bu yeni çağın kurulumunda yokuz. Yani kurucu değiliz.
Seyirciler maçın skorunu değiştiremezler, bu ancak oyuncuların işidir.
Bu yeni çağ, İslam aleminin “etkisizliğinde” gelişirse ancak bir felaket üretecektir.
Hangi çağ gelirse gelsin, hangi imkanları sunarsa sunsun, gerçek yokluk, onun içindeki İslam’ın yokluğudur. Çıkış yolu ve huzur yalnızca İslam’la bulunabilir.
Biz batılı değiliz ve onlardanmış gibi yapmak gerçeklerimizle uyuşmaz.
İslam’ı bu yeni çağın belirleyici unsuru yapmak zorundayız.
Aksi taktirde biliniz ki biz kurucular arasında yokuz..