
Yeni sistem
Mehmet Fatih OKUT
Bu günlerde siyasi tarihimizde pek az ele geçecek fırsatları ve riskleri birlikte müşahede ediyoruz. Fırat Kalkanı Harekatı ile “ikinci Kıbrıs” diyebileceğim bir bölgeye siyasi ve askeri olarak konuşlanmaktayız. Artık iki tane “Kıbrıs”ımız var. İnşaallah hayırlı olur. Cumhurbaşkanımız aksi takdirde ikinci Sevr şartlarına dönülebileceğini söylüyor ki doğru. Şuan orada şehit veriyorsak elbette bunun bedelini de düşmandan isteriz, isteyeceğiz. Bize atalarımız “kanla alınan yer ancak kanla geri verilebilir” diye öğrettiler. Tabi bu konunun detayları vardır. Bizim askerimiz bölgede ilerlerken, diplomatlarımız da uluslararası alanda ilerlemelidir. Yani sahada asker, uluslararası alanda diplomasi at başı gitmek zorundadır. Bu hep böyledir.
Suriye de karşımıza DAEŞ, PYD-PKK çıkmaya devam ediyor. Bunlar batının bölgedeki proje örgütleri. DAEŞ Türk ordusuna yeniliyor, yenilir de. Orada bir devlet yok, örgüt var. Önemli olan bizim kayıplarımızın en asgari olmasıdır. DAEŞ zaten yenilmez değildi. Batı medyası kendi kamuoyuna onu İslam’la özdeşleştirip büyük gösterdi. Kendi halkını DAEŞ üzerinden korkutarak İslam’ı yıkma planlarını devreye soktu. Bu büyük bir medya balonuydu. Türkiye Fırat Kalkanı harekatıyla DAEŞ’i tepelemeye başlayınca medya balonu ve ‘İslam eşittir terör’ algısı kan kaybetmeye başladı. Çünkü Batı kamuoyunda Türkiye de bir İslam devletidir. Batı, şimdi bu sıkıntının telafisi için yeni propagandalar üretiyor. İslam düşmanı küresel karunlar, Ortadoğu'da NATO ve ABD'nin emperyalist projelerinin tekerine çomak sokan Türkiye'ye karşı, Rusya’yla aramızı açacak kumpaslar ve suikastlar deniyorlar. Bunun için de kirli işlerini yaptırmak için, yukarıdaki gibi terör örgütlerini paraya boğarak işe koyuluyorlar. BAŞARAMAYACAKLAR..! Biiznillah Türkiye kaybetmeyecek. Eğer milli ve yerli güç, tek yumruk olmaya devam ederse, yani içeride kaybetmezsek, dışarıda işler, Allah’ın yardımıyla, bizim lehimize gelişiyor. Ticarette, bazen kar kontrolden çıkar. Tekkeyi adam gibi bekleyen çorbayı içer.
DURMAYACAĞIZ ! Yapılması gereken askeri, ekonomik, teknolojik ve hatta hukuki tedbirleri alacağız. Bunlardan bir tanesi de yerli/yeni anayasa. Tabi her Müslümanın kalbinde bir anayasa yatar. Şimdi buna girmiyorum. Şu anki şartlara göre hükümetin yürüttüğü yeni anayasa çalışmalarına değinelim. Bazı başlıklardan bahsedelim; deniyor ki:
*Cumhurbaşkanı bütün devlet yetkililerinin yetkisine tek başına sahip oluyor.
*Bu yeni başkanlıkta parlamento sadece kanun yapıyor, yürütme yapmıyor. Bizzat milletvekillerinin kendileri kanun tasarısı teklif ediyorlar. Yürütmeyi Cumhurbaşkanı yapıyor.
*Başkanın parlamentoyu fesih yetkisi yok; seçime gidebilme yetkisi var. Başkanın en fazla iki dönem seçilme (5+5 yıl) hakkı var. Yani eğer ülkeyi seçime götürürse dönem kaybı oluyor ve bir hakkını kaybediyor.
*Parlamento da seçimi yenilemek isteyebilir. Bu durumda başkan yine dönem kaybeder.
*Eski sistemde Cumhurbaşkanını meclis seçiyordu. Şimdi ise bizzat halk seçiyor ve Cumhurbaşkanı partisinin ve milletinin Cumhurbaşkanı olmayı sürdürüyor. Bu yüzden daha fazla yetiyi hakediyor.
*Artık meclis, hükümet çıkarmıyor, koalisyon kurmuyor ancak, yasa yapıcı işlevini derinleştiriyor.
Tabi yukarıdaki saydığım yenilikler üzerindeki görüşmeler sürmekte ve biz bunun takipçisi olacağız. Acizane, bu değişikliklerin cesaretle denenmesi gerektiği kanaatindeyim. Neden olmasın. Bu bir sistem değişikliğidir, içine yerleştirilecek yasaları bu milletin inançlı imanlı milletvekilleri yapacaktır.
Cumhurbaşkanının devletin yetkilerini elinde bulundurması, aslında güçlerimizin tek elde birleşik olmasıdır. Dosta düşmana karşı tek vücut yönetimdir. Özellikle şu dönemde.. Ayrıca her sistem kendi Başkanını doğuracaktır. Ve birilerinin zannettiği gibi de olmayabilir. Bunu göreceğiz.
Meclisin kanun yapması da bu konuda dikkatinin dağılmamasını ve ülkemiz için en doğru kanunların yapılmasında derinleşmeyi sağlayacaktır. Kısaca branşlaşma olacaktır.
Meclisin artık hükümet çıkarmayacak olması da, meclis salonuna, son derece ferahlık ve dinçlik getirecektir. Koalisyon kurmanın ve onu dağılmadan ayakta tutmanın zorluğunu bu millet gayet iyi bilir. Koalisyon partilerinin zıtlaşmaları sebebiyle ülkemizin nasıl da zaman kaybettiğini çok gördük. Bir de sanırım, milletvekillerinin arkasından “şu işimi yap, bu tayinimi yap” diye koşuşturanları artık görmeyeceğiz. “Şu yasayı yap ve bu adaleti getir” diyen fikir adamlarını göreceğiz.
ÖZET OLARAK: Ey meclis, sen yasa yap, ey Cumhurun başkanı sen de uygula. İkiniz anlaşamaz iseniz, gidin sandığa ve sorun millete, diyen bir anayasa ufukta görünüyor İnşaallah..
Bir de bundan rahatsız olanlar var. Söyledikleri aslında pek akıllıca ve samimi gelmiyor bana. Daha iyisini şimdiye kadar getiremediler. Öylece boş konuştular. Peki ne diyorlar:
“Milletvekili yaşı 18 ‘e düşürülünce, bu gençlerin askerliği ne olacak, hükümet gençlerin oylarını almak için bunu yapıyor.”
“Yürütmeyi cumhurbaşkanı hep kendisine bağlı icra edeceği için tek adam rejimi geliyor.”
“Cumhurbaşkanının yardımcılarını kendisinin ataması ve meclis onayına gerek olmaması bir meşruiyet sorunudur”
“Cumhurbaşkanının partisi mecliste çoğunluğu kaybederse, Cumhurbaşkanı ana muhalefet lideri gibi çalışır”
“Cumhurbaşkanı partili olunca parti devleti olur”
diyorlar, diyorlar..
Peki soruyorum, yanlış bir anayasa bir toplumu her gün tekrar tekrar vurmaz mı?
Trafikte kuralların çoğu doğrudur, ama kazalar yine olur. İnsanların yanlışları geçicidir. Yeter ki sistemler doğru olsun, Doğrular muhafaza edilsin.
Benimki cılız bir talep belki; fakat isterim ki, yeni yapılan anayasa değişikliğine “Bu anayasa, Türk milletinin çoğunluğunun iradesiyle, her zaman yenilenmeye ve daha ileri taşınmaya açıktır” maddesi eklensin. Gelecek nesillerin, anayasalarını değiştirmek adına, bizim gibi yıllarca tıkanmaması için…
Selametle…