Üç Aliler’in Kararıyla İskilipli Atıf Hoca’nın Darağacındaki Hikâyesi
Yönetmen ve Senarist Mesut Uçakan’la sinema üzerine söyleşimize devam ediyoruz.
Değerli hocam, Cumhuriyetin kuruluş yıllarında şapka kanununa muhalefet etmek suçlamasıyla yargılanan ve idama mahkum edilen dönemin önde gelen müderrislerinden İskilipli Atıf Hoca'nın şahsında hangi toplumsal sorunları ele aldınız?
O dönemler biliyorsunuz yakın tarihimizin netameli, karanlık, henüz aydınlanmamış dönemleri. Bu dönemler, ihanetle kahramanlığın birbirine karıştığı dönemlerdir. Kim hain, kim kahraman bunu doğru ayırt edebilmek için önümüzde o dönemi net olarak verecek, anlatacak tarihçiler lazım. Hamdolsun yakın tarihin ihanetlerini haykıran münevverlerimiz var. Ama hâlâ işin püf noktasını söyletmeyen, malum şahıs üzerinden bloke edilmiş bir kanun söz konusu. Adeta bizim yaptığımız doğrudur, böyle inanacaksın, diyen bir kanun. Ona rağmen yakın tarihteki sisleri aralamaya çalışan tarihçilerimizin sızdırdıkları belgeler bize yakın tarihimizin resmi ideolojinin söylediği gibi olmadığını göstermeye yetiyor ve Kelebekler Sonsuza Uçar’dan söz etmemiz gerekiyor. Biliyorsunuz, filmde yakın tarihimizin en netameli konularından birine çeviriyoruz projeksiyonumuzu. Binlerce vatandaşın katline sebep olan Şapka Kanunu üzerine eğiliyoruz. Türk sinemasında adeta bir dönüm noktası denecek bir çalışma oldu diyebilirim. Daha sonra geçtiğimiz yıllarda ilk defa harf devrimini anlatan Suveyda filmini çektik. İkisi de büyük ilgi gördü ama kültür planında hakları yeteri kadar verilmedi. Tarih sağlıklı şekilde algılanmadan, deşifre edilmeden bu tür projelerin önemini anlayabilmenin önemini anlamak kolay olmayabiliyor. Biz, ciddi belgelerden ve yaşanmışlıklardan yararlanarak çektik filmimizi. Bu çaba önemli. Bu belgeler ve yaşanmışlıklardan yola çıkarak Atıf Hoca’nın, inancını yaşamak ve yaşatmak isteyen son derece kültürlü bir müderris olduğunu söyledik ve bunu göstermeye çalıştık. Ama mevcut resmi ideoloji aksini söylüyor. Vatan hainliği ile suçluyor. Sadece onu değil, bizim daha çok iyi bildiğimiz ve milli kahraman olarak gördüğümüz şahsiyetler için de aynı şey söyleniyor.
TARİH YAZMAZSA SİNEMA YAZAR: KELEBEKLER SONSUZA UÇAR
Hocam, İskilipli Atıf Hoca/Kelebekler Sonsuza Uçar filminiz çok seyredildi ama okuyucuya hatırlatmak üzere konusunu kısaca bir değerlendirme yaparak anlatır mısınız?
Atıf Hoca, dönemin büyük müderrislerden biri. Şapka hakkında bir risale yazıyor. 26 sayfalık bir risale. Neden yazıyor? Etraftan pek çok vatandaş gelip diyor ki: ‘’Ya hocam! Milletin yaptığına bakmıyor musun? Garip garip kefere şapkaları giyiyorlar. O kadar başını değişik örtenler var ki melon şapkadan tutun erkek şapkası giyen kadınları, kadın şapkası giyen erkekleri bile görüyoruz. Buna dinimiz ne diyor? Bu konuda bizleri niye aydınlatmıyorsunuz?’’ diyorlar. O da sorumlu bir din adamı olarak şapka risalesini yazıyor. Orada söylediği özetle şu: Batı’nın ilmini, tekniğini alın ama onun ahlâkını alırsanız, yaşantısına uyarsanız, giydiklerini giyerseniz, onlara benzerseniz imanınız tehlikeye girer. Çünkü Peygamberimizin bu konuda bir hadisi var: ‘’Kim kime benzerse ondandır.’’ Dolayısıyla bu yapılanlara İslâm’ın bir reddiyesi söz konusu. Binlerce kişiyi de bu emre uymadığı için de meşhur İstiklâl Mahkemeleri devreye sokularak darağaçlarında sallandırılıyor. Şapka da şapka yani, ucuz olsa bari. Memurların bir maaşı bile yetmiyor satın almaya. İtalya’dan gelen Yahudiler şapka atölyeleri açarak büyük paralar kazanıyorlar. Küfre girmekten korkanlar direniyor. Ve ardından binlerde şehit veriyoruz. İşin en trajikomik yanı, o kanun hâlâ geçerli ama etrafa bakın hiç giyen var mı? Film, bu traji–komik fotoğrafa da yer veriyor. İstiklal Mahkemeleri, Fransa'da asker kaçaklarını yakalayıp yargılamak için kurulmuş bir mahkeme. Örneğini oradan alıyorlar. Başına da hukukçu olmayan üç milletvekili getiriyorlar. Bunları Anadolu'ya salıyorlar. ‘’Hadi bakalım, şapka giymeyenleri yargılayın.’’ diye. Üç Aliler diye meşhur olan bu kabzımallar, öyle bir dalıyorlar ki bazen yargılamadan, dinlemeden bile masum vatandaşları idam ettikleri oluyor.
Maalesef, tarihimizin kara lekesi.
Hatta mezardaki cesedi çıkarıp astıkları bile var. Şapka Kanunu bahanesiyle 5 bin 6 bin küsür kişi şehit edildi deniyor ama kesin sayıyı tam bilen yok, çok daha fazla olduğu muhakkak. İskilipli Atıf Hoca’nın idamının dindeki yeri ayrı ama idam edilmesi aynı zamanda tam anlamıyla bir hukuk cinayetidir. Hukukta ”Hiçbir kanun makable şamil olmaz.’’ diye bir kural vardır. Aslî bir kuraldır. Yani hiç bir kanun geriye dönük uygulanmaz. Ama Atıf Hoca’yı idam ediyorlar. Halbuki yazdığı risale, Şapka Kanunu’nun çıktığı tarihten 1,5 yıl önce yazılmış. Yani kanun hikaye. Biri Atıf Hoca idam edilsin istiyor, şaklabanları da bir bahane bulup idam ediyorlar, o kadar. Atıf Hoca’nın hikayesi yakın tarihimizin en kirli döneminin hikayesidir. Ama orada en sivri şekilde dışa vuran toplumsal çürümeyi aslında üç asır öncesinden başlatmamız gerekir ki o da ayrı bir mesel.
6. bölümün sonu