Murat SERİM

'Kayseri Kalesi'nin Aslı, İki Kapılıdır'

Murat SERİM

 

Kayseri’nin kuyumcularından Osman Bezircioğlu ile kuyumculuk üzerine söyleşimize devam ediyoruz.

Kazancılar Çarşısı’nda bakırla uğraşan dükkanlar altın işine dönüşüyor.

‘’Çoğunluğu işte burda bakır ve kalaycı olmasından dolayı çarşı ismini de kazancılar diye ordan almış. Vatandaş nereye gidiyor işte bakır kalaylayalım. Bugün Türkiye’nin hemen hemen her vilayetinde kazancılar çarşısı vardır.’’

Adana’da da var mesela.

‘’Adana’da var, Antep’te var, Maraş’ta da var bildiğim kadarıyla çünkü bakırla uğraşılan yere bakırcılar çarsısı denmiyor ama kazancılar çarşısı deniliyor. Vatandaşın mutfak ihtiyacının dörtte üçü bakır. Kap kacak her şey bakırdan. Af buyur bardak alacak olsan bakır. Yemek kabın bakır, yemeği pişireceğin kap bakır.’’

Ne kadar sıhhatliymiş aslında.

‘’Çok sıhhatliymiş maalesef günümüzde kıymetini bilemedik. Bakıcılık mesleği de öldü. Allah uzun ömürler versin. Benim bildiğim bir tek bakırcı kaldı eskilerden Tüfekçi ailesi.’’

Onlarla da söyleşi yaptım. Şu anda kazancılar çarşısı ve civarındaki sarraf sayısı ne kadardır tahminen?

‘’Yüzün üzerinde var. O tuhafiyeciler mesela Küçükçalıklar mağazası vardı, manifaturaydı, düzen düzülürdü. Soysaraçlar manifaturaydı, sonra sarraf oldular onlar. Gelincik tuhafiye vardı. Tuhafiye üzerine daha ağırlıklıydı kazancıların içerisinde. Bakırcılık neden buradan gitti? Sanayi yapılınca çarşıdaki bakırcılar o tarafa gitmiş.’’

Bakırcılar da dönüşüyor o tarafa.                                                                                          

‘’Tabi. Şimdi çarşının içerisindeki manifaturaya dönmesinin sebebi de o. Sanayi yapılmış, sanayiye giden gelen yok hatta otobüsler ücretsiz yapılmış, itin öldüğü yer, o günün şartlarına göre uzak demişler. Belediye otobüsleri ücretsiz götürmüş oraya. Böyle olunca meslek gruplarının bir kısmını oraya taşımışlar. Bakırcılık ve kalaycılık o zamanlar gitmiş. Mesela bizim şu anda belediye blokları dediğimiz, bizim orda evimiz vardı, belediye blokları değildir aslı. Dedemin burda kazancılarda kalaycı dükkanı varmış. Yol genişlemesi vesaireden istimlak edilmiş, o zaman dedeme demişler ki rahmetliye: Para mı istersin yoksa ev yeri mi istersin? Ev yeri istemiş, orayı belediye kooperatif olarak kurmuş, burdaki dükkanları yıkılan vatandaşın dörtte üçünü oraya göndermiş. Orda ev sahibi olmuşlar şimdi günümüzdeki balıkçıların olduğu yer. Belediye blokları diye geçer, ordaki mülk sahiplerinin dörtte üçü bu Millet Caddesi, kazancılar dediğimiz bu adanın istimlakı esnasındaki dükkanları gidenlerin yerine yer vermiş belediye.’’

Hâlâ şu anda ordalar.

‘’Tabi orda o evler var. Birçoğunun da mülk sahibi duruyor bazıları değişti ama 1961’de bitmiş ki 1955’lerde yapılan istimlak çalışması. Belediye yer göstermiş bunlara. Burda oteller çoktu mesela. Bulunduğumuz yer de oteldi. Burası Konak Oteli’ydi.’’

Çünkü merkezi bir yer.

‘’Hemen arkamızda Erciyes Oteli, onun yanında İpeksaray Oteli, Kardeşlerin Oteli, Demircioğlu ailesinin oteli, hemen yan tarafımız Yeni Boğazlıyan Oteli, Gazioğlu İş Hanı’nın yanında At Oteli vardı, çarşının içerisinde otel çoktu. Bunar 84’ten sonra 85-90’larda tamamen bitti.’’

Kazancılar çarşısı ve Kayseri’nin merkezinin tarihi bu şekilde.

‘’Bildiğimiz kadarıyla bu. Kalenin kenarına hendek açmışlar. Konudan konuya atlıyoruz da amcamla babam anlatırdı. Biz o hendekte oyun oynardık, derdi.’’

Kaleye girmesinler diye.

‘’O bir Avşar Beyi sık sık baskın düzenlermiş. Onu önlemek için oraya bir hendek eşilmiş, hendeğin içine su konulurmuş Osmanlı Dönemi’nde, ondan sonra akşamleyin kapılar çekilir, kaleyi yağmalamaya gelmesinler diye. Amcamlar; içinde oyun oynardık, şehrin pisliği döküle döküle oralar kapatıldı, burda cadde yoktu, derdi.’’

Şimdiki caddenin olduğu yer hendekmiş.                  

‘’Hendekmiş orası, çukur boydan boya kalenin kenarı. İki kapılı caminin ön tarafında adam asılırmış, idam edilirmiş. Onun yanında Kenan’ın çay bahçesi derdik, diyor. Kaleye üçüncü açılan bir kapı var ya. Bakın Kayseri Kalesi’nin aslında iki kapısı vardır. Asıl orjinali iki kapılıdır. ’’

Demin üç dediniz. Sivas kapısı, keçi kapısı bir de demir kapı dediniz.  

‘’Onlar dış kapılar. İç kalenin iki kapısı var. Bir meydan da var şimdi, bir de Hunat Cami’nin orda var.’’

Üç tane var şu anda.

‘’Aslında bu tarihi de yanıltıyor. Bu üçüncü kapı 80’den sonra açıldı.’’

Yan taraftan bahsediyorsunuz.

‘’Cumhuriyet Meydanı’na çıkılan orijinal kapısı değildir. Amcamların Kenan’ın çay bahçesi, gazinosu dedikleri yer o havaliler.’’

Şu anda ana cadde.

‘’Tabi orası kaldırım olmuş, orası eskiden çay bahçesiymiş, çay bahçesini geçtikten sonra şimdi Bürüngüz Camisi’nin oturulduğu yerde de infaz edilen kişiler orda bir hafta durur, sonra at arabası gelirdi diyor, o cesedi onun üstüne atarlar, çeker götürürlerdi, diyor. Kayseri Kalesi’nin bu üçüncü kapısı bizim tarihimizi de yanıltıyor. Orjinalinde Kayseri Kalesi’nin iki kapısı vardır. O kapı 80’den sonra açıldı. 80’den sonra nasıl açıldı? İçerisinde bizim çocukluğumuzda meyve sebzeciler vardı. Meyve sebzeciler 80’den sonra oraya kapatılınca orda bir inşaat, tadilat başladı. O tadilat hafriyatlarının atılabilmesi için üçüncü bir kapıyı açtılar. Ondan sonra o kapı orda kaldı.’’

Anlaşıldı. :)) Anladım.

‘’Kapatılmadı. Hatta bir ara söylemiştim bu tarihimizi de yanıltıyor.’’

Doğru. Bir girişi bir çıkışı olmalı. Ora niye?

‘’Kayseri Kalesi’nin kaç kapısı var deseler? İki kapısı var. Gelip baksan üç kapısı var meydana gelen. Kayseri’deki kuyumculuk sektörü gayrimüslimlerden gelme. Gayrimüslim tebaadan bugünümüze geldik hocam.’’

10. bölümün sonu

 

Yazarın Diğer Yazıları