Murat SERİM

Kuyumculukta söz senettir

Murat SERİM

Kayseri’nin kuyumcularından Osman Bezircioğlu ile kuyumculuk üzerine söyleşimize devam ediyoruz.

Osman abi kuyumculuk sektöründe yurt dışına ihracat yaptınız mı? 

‘’Kısa bir dönem burda Ahmet Demircioğlu ile iş yaptığımız dönemlerde yurt dışı Almanya, Hollanda, Fransa’ya oralara tel bilezik gönderdik.’’

Devam ediyor musunuz?

‘’Yok, bakın bunlar dahi sıkıntılı. Bu işte bu neden? Altın ihracatı İstanbul’da olsanız gayet kolay bu iş. Darphanede milyem kontrolü var. Bilmem şu var, bu var yani işin membaı İstanbul’da.’’

Anlaşıldı. Membaı İstanbul derken Türkiye’nin en büyük Kuyumcu Kent’i İstanbul’da. Gittiniz mi kuyumcu Kent’e?

‘’Gittim. Vizyon Park İstanbul’a gittim. Hemen hemen her sene gidiyoruz yani. Fuarlarımız oluyor senede iki sefer. Burda işte makine ekipman fuarı var, takı şeyleri hem model bakıyorsunuz hem makineye bakıyorsunuz. Fuarları takip etmek mecburiyetindeyiz.’’

Anladım. Altında işçiliğin oranı ne kadar?

‘’Biraz evvel dediğimiz gibi modellerine göre değişir. Diyelim ki bir alyansta sıfır elli santim işçilik vardır. El işçiliği dediğimiz bazı alyanslarda 4 gram has işçiliği olanlar da vardır. Modeline göre mesela Trabzon 90 santim işçiliği vardır. Başka bir setin 70 santim, 60 santim modeline göre değişir.’’

Ortalama bir işçilik oranı yok yani.

‘’Yok ve her atölyede dedim ya farklı farklı iş yaptığımız için Trabzon yapan arkadaşımız başka hiçbir şey yapmaz, devamlı Trabzon yapar.’’

Osman abi altın dışında diğer değerli metallerle uğraştınız mı? Diğer taşlarla uğraştınız mı? 

‘’Yok ama dediğim gibi birebir özel eş dost tanıdık arkadaş geldiğinde bir dönemler yaptık yani yüzük istenildi, kolye istenildi. Pırlanta yaptık. İşte çıplak taş isteriz, onları getirttik, aldık. Burda arkadaşın istediği şekilde kimine döküm yüzük yaptık, kimininkine işte presle, elle, o şekilde yaptık. Bizim atölyemizde mesela devamlı altun işleniyor. Gümüş olmuyor. Zaten şu anda gümüş bilezik talebi de yok.’’

Metali altın suyuna batırıldığını duyuyoruz. Yapılıyor mu veya siz yaptınız mı? Bunun sebebi nedir?

‘’Şimdi metalin altın suyuna batırıldığı evet, halk arasında deniyor. Bu zaten zamanla rengini atar.’’

Yapılıyor ama atar.

‘’Bu altın suyuna batsın da altın suyu dediğimiz bizim yaldız tabir ettiğimiz bir renktir. Orjinalinde zemini altın olmayan bir şey rengi kabul etmez zaten. Diyelim ki bir gümüşü altun rengi verdiğinizde iki gün en fazla şeysi üç gün sürer. Üç gün sonra renk yine orjinaline dönmeye mahkumdur.’’

O zaman neden yapıyorlar?

‘’İşte görünümü için yapılıyor. Onu patlatma sistemi dedikleri bazı sistemler kullanıyorlar. Biraz daha zamanı uzatmak için. Bir de bu işin sahtekârlığı vatandaşı kandırmak işte sarrafı kandırma mahiyetinde yapanlar var. Art niyetli yapılanlar var. İşte amiyane tabirle hırsız sekiz köşe otuz sekiz. Bu sırf bilezik, kolye, vesaireyle değil. İşte adam külçe altın içerisine üstünü kaplama yapıyor. Gerçek altın kullanmıyor, zeminine bakır koyuyor, gümüş koyuyor. Astarla kaplıyor. Piyasada satılan 50 gramlık, 100 gramlık, 20 gramlık has altunlar var. Bunların içerisinde gümüş olanı da oluyor, bakır olanı da oluyor. O genelde art niyet maksadında kullanılan şeyler. Altun altundur. Ha, bizler mesela bizim atölyemizde var, kullanıyoruz, yapıyoruz. Ama biz altunu altunla kaplıyoruz. Altunu altunla yaldız yapıyoruz. Mesela diyelim 14 ayar değere 22 renk görünümü veriyoruz. Neden veriyoruz? 14 ayarın rengi biraz yeşilimsidir, içerisinde katkı maddeleri olduğundan dolayı veya kırmızımsıdır. Bunu ortadan kaldırabilmeniz için 22 renginin tatlı bir rengini verirsiniz. Bu rengi de verirken zaten altunla veriyorsunuz. Bizim bu altun suyu dediğimiz içerisinde altun olmazsa onu veremezsiniz o rengi. Biz altunu altunla kullanıyoruz ama öbür tarafta art niyetle işte sarıdan, pirinçten, bakırdan yapmış olduğu bir madenin üzerine bu teknolojiyi kullanıyorlar.’’

Kayseri ve civarında altın madenleri olduğunu biliyoruz. Nerelerde altın madenleri var? Gittiniz mi?

‘’Şu anda bildiğim kadarıyla Develi’deki faal. Himmetdede’de var. Gezme maksatlı gittik, gezdim, gördüm.’’

Yabancıların elinde mi buralar?

‘’ Valla ortaklarını tam bilmiyorum. Devletin ama yüzde sekseni yabancıların elinde.’’

Kanadalılar diye duydum.

‘’T.C. devletin ortaklığı çok az. Ağırlıkta yabancıların.’’

Kuyumculuktaki ticaret ahlakı sizce nedir?

‘’Gerek kuyumculukta gerek atölyede ticaret ahlakı çok önemlidir. Bizde söz senettir. Hiçbir sektör yoktur ki senetsiz iş yapmasın. Tek kuyumculuk sektöründe çek ve senet geçmez.’’

Onun sebebi herhalde hızlı iş yapılmasından dolayı.

‘’Hızlı işten ziyade ağızdan çıkan söz senettir. Bizler bakiyeli sistem deriz. Mutlaka ki birbirimize alacağımız, vereceğimiz vardır ama ortada hiçbir evrak yoktur. Bugün şurdan ben çocuğu göndereyim. Git şu esnaftan 100 bin lira para al, deyim, ‘Abi beni Osman abi gönderdi, 100 bin lira para istiyor.’ der, çocuğa o parayı verir.’’

Biraz da dakikalık saniyelik iş yapmanızdan dolayı herhalde.

‘’Sanat ve kuyumculuk güven teşekkül eder. Zaten bu işi yapan insan dürüsttür, dürüst olmak mecburiyetindedir. Dürüst olmayan insan zaten otomatikman çark içerisinde eritir. O insan bizim içimizde barınamaz. Sahtekârın o kadar namuslu bir insanın içerisinde nasıl barınacak?’’

Yetiştirdiğiniz çıraklarda bu şekilde mi?

‘’Tabi.’’

Kaç çırağınız oldu?

‘’Valla sayısını bilmiyorum ama yüze yakın çırağımız oldu, yetiştirdik.’’

Kaçı devam ediyor?

‘’Bunların birçoğu devam ediyor. İş yeri açtılar, il dışına gittiler, İstanbul’a gidenler oldu. Bu işi sonra bıraktılar, açtı, bıraktı, bilmem şey yaptılar. Bizim çanta diye tabir ettiğimiz çantalık yapanlar var.’’

Çıraklarınızla olan bir anınızı alalım Osman abi. 

‘’Özellikle imalat üzerinde olur. Önce altun bileziğin nasıl yapılacağını sayarlar. Bir model dersiniz şu modeli yapın diye. İçerde olursunuz, olmazsınız. Onlar yanlış bir model yaparlar.’’

Unutamadığınız bir anı oldu mu?

‘’Yok, Öyle çıraklarla aşırı bir şeyimiz olmadı.’’

O zaman çıraklığınızdaki anınızı dinleyelim. 

‘’Mesela diyelim ki işte ustam bana şey verdi. Ocak işlerini yeni yeni yapıyoruz. Ocak işleri şimdiki gibi değil, kömür ocaklardan. İşte külçe altun dediğimiz bu 22 ayara düşürülecek, onun katkı maddesini ustamız verir. Katkı maddesini verdi, tartılır, her şey sistemlidir, kontrol sistemine bağlıdır. Dedi ki: ‘Şunları tile dök.’

Neye dök dedi?

‘’Tel deriz biz. Peki abi dedim ve altunu aldım. İçinde katkı maddesi de var. Ocak odasına geçtik. Nasıl olduysa bakır döküldü. İçine koyacağıma yere düştü. Baktık yerde de bakır var. Aldık neyse onları, hepsini topladım bakırları. İçine attık, eridi. Geldik neyse verdim. Ustam tarttı. Ne olmuş oğlum, dedi. Bu nasıl olur? dedi. Bunda bir yanlışlık var. Abi ne yanlışlık var? Ne olmuş buna? On beş gram fazlalaşmış, dedi. Bu olmaz, dedi. Bunda bir şeylik var, dedi. ‘Abi böyle böyle oldu, bakır yere düştü, ordaki bakırları da topladım, attım.’ dedim. Bizde bakır atölye içerisinde eskiden çok kullanılırdı. İşte çengel deriz, onu götürürken getirirken asitin içerisine metal batmaz, bakırlı olur. Meğerse biz bakırı fazla koymuşuz. Malın ayarını düşürdük. O yüzden o bana ders oldu. İşimizi bizim aksattı. Yarım günümüzü aldı. Çünkü o mal ayara gitti. Bir saat kadar ayardan çıkması, onun ayarı belli oldu, ondan sonra onun ayarını yükseltmek için has altun. Ayarı yükselecek. Has altun aradık. Has altun bulundu, bilmem bir şey yani yarım günden fazlası gitti. Daha halen o günü unutamam ve burda çocuklara da onu tembih ederim. Aman dikkat edin, karıştırmayın, düşürmeyin. Dökseniz de düşürseniz de tekrar geri getirin. Kontrol edelim ki 50 gramsa ya olur ya, bir yerde olur, bilmem şeyler olur, tezgahta olur, bu da bunun içindedir diye atarsın.’’

3.bölümün sonu
 

Yazarın Diğer Yazıları