Murat SOYTÜRK

Kuran Işığında Allah Tasavvurumuz-6

Murat SOYTÜRK

Allah’ın Celâl ve Cemâl  sıfatları vardır.  Mütekebbir, Cebbâr, Kahhâr, Hâkim, Melik,  Kâdir, Kaviyy, Muktedir, Müntakim gibi haşmet, azamet, hâkimiyet, kudret, kuvvet, ihtişam, havf, azab, korku, heybet ve tekebbür ifâde eden isimler Celâlî ; buna karşılık Rahmân, Rahîm, Kerîm, Selâm,  Gaffâr, Rezzâk, Latîf, Halîm, Şekûr, Vedûd, Tevvâb, Afüvv, Raûf, Hâdî, Nûr gibi rahmet, şefkat, merhamet, mağfiret,  acımak, güzellik, rızâ, sevgi, muhabbet, bağışlamak, hamd, lütûf gibi ümit ifâde eden isimler ise Cemâlî isimlerden bazılarıdır. 

Önce şunu hatırlatmakta fayda vardır: Allah’ın isim ve sıfatları birbiri ile geçişken daireler gibi iç içedir. Yani bir celal sıfatında bir cemal tecellisini,  bir cemal sıfatında da bir celal tecellisini görmek mümkündür. Mesela, Kahhar ismi zalimler için  bir celal tezahürü iken, zulme uğramış mazlum biri için rahmettir, onu teskin eder.Kibrinden tuğyan etmiş birisi için Mütekebbir ismi bir celal  tezahürü iken, yaptıklarından pişman olmuş birisi için Afüvv  ismi bir rahmettir,bağışlanmasına vesile olur. 

Allah, El-Afüvv'dur. Çok affeden, çok bağışlayan demektir. 

Allah ile ilgili Afüvv  isminin geçtiği âyetlerde hep kötülükleri ve günahları affetme söz konusu edilmiş, Allah’ın affettiği ve çok affedici olduğu bildirilmiş (Mâide, 5/95), insanların da aynı şekilde affetmeleri ve affedici olmaları istenmiştir (Nisâ, 4/149; Bakara, 2/109) Yüce Kitabımız kötülüğe misli ile mukabele etmeye izin vermesine rağmen affedip bağışlamayı takvaya daha uygun bulmuş (Âl-i İmrân, 3/134) ve böyle davrananların Allah katında özel olarak ödüllendirileceğini bildirmiş (Şura, 42/40); hatta Rabbimizin bizi affetmesi, bizim insanları affetmemize bağlanmıştır.
Bir mü’minin bu isimden alacağı en önemli ders, Allah’ın rahmetinden daima ümitli olması,yeis (ümitsizlik) tehlikesinden uzak kalmasıdır. Allah’ın rahmetinden umut kesmeyin, çünkü kafirlerden başkası Allah’ın rahmetinden umudunu kesmez. (Yusuf 87)

“Sen kötülüğü en güzel iyilikle bertaraf et” (Mü’minûn Sûresi, 23/96) âyeti bize kendisine kötülük yapanlara iyilikle mukabele etmeyi öğretmektedir . Bu ise nefsin hiç hoşuna gitmez, ama ilâhî rıza, af ve mağfiret de bu yoldadır.Aslında affı değerli kılan, cezalandırmaya gücü olduğu halde  bilerek ve isteyerek af yolunun tercih edilmesidir. 

(Ancak) Allah, kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz, bunun dışındakilerden dilediğini bağışlar. Kim Allah’a şirk koşarsa büyük bir günahla iftira etmiş olur.(Nisa 48)

Allah, Er-Raûf'tur.Sözlükte “şefkat ve merhamet etmek” mânasındaki re’fet kökünden türeyen raûf kelimesi “kalbi dayanamayacak derecede merhametli” demektir.Raûf kelimesinin yer aldığı on bir âyetin birinde Hz. Peygamber’den söz edilirken müminlerin sıkıntıya mâruz kalmasının kendisine çok ağır geldiği ve onun müminlere çok düşkün, çok şefkatli ve merhametli olduğu anlatılırken rahîm kelimesiyle beraber kullanılmakta, böylece raûf-rahîm sıfatları Resûlullah’a da izâfe edilmektedir. Andolsun ki size kendi içinizden öyle bir Peygamber geldi ki, gayet izzetli ve şereflidir, sıkıntıya uğramanız ona pek ağır gelir, size çok düşkündür ve mü’minlere karşı çok şefkatli, çok merhametlidir. (Tevbe 128)

Allah’ın gazabını ifade edenlere oranla, rahmetini ifade eden isimlerinin çokluğu rahmetinin gazabına galip geldiğini gösterir.

 Allah, El-Müntakim’dir. Yapılan hiçbir zulmü karşılıksız bırakmaz,zalimlerin cezasını mutlaka verir, intikam sahibidir. Sakın Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma, onlara belli bir zamana kadar mühlet vermektedir.(İbrahim 42)
Allah’a nisbet edilen intikam kavramını  bir öç alma, kişisel bir hırs, psikolojik bir tatmin unsuru gibi algılamak doğru olmaz. Çünkü O’nun cezalandırmasının amacı kişiyi ıslah etmek, toplumun düzenini sağlamak ve adaleti tesis etmektir. Peki, yeryüzünde bu kadar kötülük hüküm sürerken, Allah neden kötülüğün devam etmesine izin vermektedir?

“Ol"demesiyle herşeyin oluvereceği mümkünken, herşeye gücü ve kudreti yettiği halde neden kötülüğü yok etmemektedir? 

 Kötülük problemi çok kadim bir mesele olmakla birlikte  bu konuda Allah’ın işleyen yasası (sünnetullah) bize bir fikir verir diye düşünüyorum. 

Yeminlerinden dönen, Peygamberi yurdundan çıkarmaya azmeden ve savaşı önce kendileri başlatan bir topluluğa karşı nasıl savaşmazsınız? Yoksa korkuyor musunuz? Halbuki, eğer mü'minseniz, kendisinden korkulmaya Allah daha lâyıktır.
Onlarla savaşın ki Allah, sizin ellerinizle onların cezasını versin ve  onları rezil ve rüsvay etsin, yardımıyla sizi onlara muzaffer kılsın. Ve mümin bir kavmin yüreklerini ferahlandırsın.(Tevbe 13,14) 

İyi olmayı ve iyiliği tercih eden kulları için masallardaki gibi sihirli bir değnekle kötülükleri yok etmek mümkün olmadığına göre  geriye tek bir tercih kalıyor. Halifelik misyonuna uygun olarak yaşadığı yeri imara memur olmak...Bu misyon yaratılış amacımızın en önemli göstergelerinden birisidir. 

İyi insan, aklından hiç kötülük geçmeyen saf insan değildir. İyi insan, her kötülüğün farkında olup, iyiliği tercih edendir. 

Yeryüzünde iyiler ve iyilik çoğaldıkça, kötüler ve kötülük de azalacaktır. İyilik için birbirimizi teşvik etmeliyiz.İyilik ve takva üzerinde yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerinde yardımlaşmayın. Allah’tan korkun. Çünkü Allah’ın azabı çetindir.(Maide 2)
Yoldaki bir taşı kaldırmaktan,mü’min bir kardeşine tebessüm etmekten, yolunu kaybeden birine yardımcı olmaktan, iyiliği emredip kötülükten sakındırmaya kadar iyilik yapmanın türlü türlü yolları vardır.

Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz erdemlilik değildir. Asıl erdemli kişi Allah’a, âhiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere iman eden; sevdiği maldan yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, yardım isteyenlere ve özgürlüğünü kaybetmiş olanlara harcayan; namazı kılıp zekâtı verendir. Böyleleri anlaşma yaptıklarında sözlerini tutarlar; darlıkta, hastalıkta ve savaş zamanında sabrederler. İşte doğru olanlar bunlardır ve işte takvâ sahipleri bunlardır. (Bakara 177)

Peygamberimizin şu hadisi de kötülükle mücadele noktasında bizim için temel hareket noktamız olmalıdır .

 “Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki bu imanın en zayıf derecesidir.” 

Allah,  El-Vedud’tur. Çok seven ve çok sevilen, sevilmeye layık olandır. İnsanların sevgisine layık olmak bile kolay değilken Allah’ın sevgisine mazhar olmak sizce bu kadar kolay mıdır? Allah’ın sevgisini kazanmak, cehennemden kaçıp, cennete talip olmak elbette cennetlik amellerle mümkündür. 

Peki Allah kimleri ve hangi davranışları sever? 

Allah iman edip, iyi, güzel ve doğru işleri yapanları sever. Allah, güzel ahlak sahiplerini sever. Adaletten şaşmayanları sever. Kendimiz, ailemiz, akrabalarımız, komşularımız, derneğimiz, sendikamız, partimiz, cemaatimiz, meşrebimiz, mezhebimiz... aleyhine de olsa adaletli davrananları sever.

Allah, bize emanet edilen her şeyi emanet bilinciyle korumamızı sever.Allah, emanetleri ehil ve liyakat sahiplerine vermeyi sever. Hayat bizim için bir emanettir. Zaman bir emanettir, sağlık bir emanettir. Mallarımız, mülklerimiz bir emanettir. Makamlarımız, mekanlarımız bir emanettir. Eşimiz, evlatlarımız bir emanettir... 
Allah, verdiğimiz bir sözü zamanında yerine getirmemizi sever. Fakirlere, miskinlere, yolda kalmışlara yardım etmeyi sever. Allah, öfkesini çekecek işler yapmaktan sakınanları sever. Sadece kendisine dayanıp güvenilmesini ister. Allah, bütün canlılara merhametle muamele edilmesini sever. Allah, iyi olmamızı her daim iyilik üzere olmamızı sever. Aynı zamanda kötülüğün ortadan kaldırılması için mücadele edilmesini sever. Allah, bizden birbirimizi Allah için sevmemizi, buğzederken yine sadece Allah için yapmamızı sever . Allah, işlerimizi yürütürken bilmediğimiz işlerde bir bilene danışmamızı, işlerimizi istişare ile yürütmemizi sever. 

Peki Allah kimleri ve hangi davranışları sevmez? 

 Allah, gerçeği ve hakikati inkara şartlanmış kafirleri, haddi aşarak  haksızlığa yol açan zalimleri, söz ve eylemleriyle güvenirliliğini kaybetmiş fasıkları, iki yüzlülükleri ile temayüz etmiş münafıkları ve Allah’ın mülkünde kulluk bilincini kaybetmiş, İlahlık ve Rablık iddiasında olan müşrikleri sevmez. Allah, yeryüzünde fesat çıkarıp bozgunculuk yapanları sevmez. Allah, aşırı gidenleri sevmez.Allah, tembel tembel oturanları, oturdukları yerden ahkam kesenleri sevmez. Kendisini beğenmiş şımarıkları sevmez.Allah, israf edenleri ve cimrilik edenleri sevmez.Allah, kibirli olanları sevmez. İnsanlara tepeden bakanları sevmez. Allah, yolsuzluk yapanları, insanların emeklerini sömüren tefeci bezirganları sevmez. Allah parçalanmışlığı, bölünmüşlüğü sevmez. Birlik ve beraberliği bozan her türlü söz ve eylemi sevmez.Allah bir karıncanın ezilmesini , bir çiçeğin koparılmasını, doğanın kirletilmesini,hayvanların canice öldürülmesini , yaşama haklarının elinden alınmasını  sevmez. Allah, nesilleri yok etmek isteyen sistemlerin planlarını asla sevmez. Ekinlerimizin, topraklarımızın, tohumlarımızın genetiği ile oynamak isteyenleri asla sevmez. Allah, dünya nimetlerinin belli ellerde temerküz edilerek insanlar üzerinde bir hegemonyaya dönüşmesini sevmez. Büyüklük taslayanları, haddi aşanları ve  tuğyan edenleri sevmez . Fıtratını bozarak günah işleyenleri sevmediği gibi, kötülüğün bir haksızlığa yol açması dışında açıkça dile getirilmesini de sevmez.Allah, bir haberin doğru olup olmadığına bakılmaksızın yayılmasını sevmez. Allah yalanı ve yalancıları sevmez.Allah, suçsuz bir kimseye iftira atılmasını asla sevmez... 

Rabbimden bizleri sevdikleri kullarının içine ilhak etmesini diliyorum. Sözlerimi merhum Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır’ın şu duası ile bitirmek istiyorum... 

"İlahi! Hamdini sözüme sertac ettim,
Zikrini kalbime mi'rac ettim,
Kitabını kendimize minhac ettim.
Biz yoktuk sen var ettin,
Varlığından haberdar ettin,
Aşkınla gönlümüzü bikarar ettin.
İnayetine sığındım, kapına geldim,
Hidayetine sığındım lütfuna geldim,
Kulluk edemedim affına geldim.

Şaşırtma bizi doğruyu söylet neşeni duyur, hakikatı öğret.
Sen duyurmazsan biz duyamayız, sen sevdirmezsen biz sevemeyiz,
Sevdir bize hep sevdiklerini, yerdir bize hep yerdiklerini,
Yar et bize hep erdirdiklerini.
Sevdin habibini, kainata sevdirdin; Sevdin de hilat-i risaleti giydirdin
Makam-ı İbrahim'den makam-ı Mahmuda erdirdin.
Server-i Asfiya kıldın. Hatem-i Enbiya kıldın. Muhammed Mustafa kıldın.
Salat-ü selam, tahiyyat-ü ikram, her türlü ihtiram ona,
Onun Al-ü Ashab-u etbaına ya Rab!"

Yazarın Diğer Yazıları