İslam, ibadet ve namazla dalga geçmek kabul edilebilir bir davranış değildir. Bu tutum ne bir espri, ne mizah, ne de düşünce özgürlüğü kapsamındadır. Bu, açık bir saygısızlık ve ahlaki zaafın dışa vurumudur.
Secdeye gülmek, namazla alay etmek; şuursuzca ve fütursuzca sergilenen bir davranış olmanın ötesinde, milyonlarca insanın inancına yönelmiş doğrudan bir saldırıdır. Buna sessiz kalınamaz. Bu tür eylemler normalleştirilemez, hafife alınamaz, “herkesin fikri” denilerek geçiştirilemez.
İnancı olmayan inanmayabilir. Bu, bireysel bir tercihtir ve kimseyi bağlamaz. Ancak inanana dil uzatmak, kutsalı aşağılamak, ibadetle alay etmek kişiyi özgür değil; hadsiz yapar. Özgürlük, başkasının kutsalını çiğneme hakkı değildir.
Namazla alay edenler bir güç gösterisi yaptıklarını zannederler. Oysa ne cesaret sergilerler ne de kendilerini yüceltirler. Bilakis kendi seviyelerini, hatta seviyesizliklerini ilan ederler. Çünkü kutsalla kavga eden dil; derinlikten değil, boşluktan beslenir. İnançla alay eden beden, fikir ve fiil; üretmez, inşa etmez, yalnızca yıkar.
Şunu açıkça ve net biçimde ifade etmek gerekir:
Secde küçüklük değil, izzettir.
Namaz gerilik değil, disiplindir.
İslam uydurma bir inanç değil, Hakk’ın ta kendisidir.
Alay edenin kahkahası cesaret değil, karaktersizliktir.
Kutsala karşı düşmanlıkla var olmaya çalışanlar bilmelidir ki; bu yol ne akla çıkar ne de onura. İnancı hedef alan her söz, sahibini küçültür; muhatabını değil.
Ve evet, şunu da açıkça söylemek gerekir:
İslam’ın nuru, alayla beslenen zihinlere asla parlamayacaktır