Prof. Dr. Ünal Çamdalı

Hayatın Sürprizi: Beklenmeyenin Bekleyeni

Prof. Dr. Ünal Çamdalı

Yaşam denen olgu bazen çok açık bazen de çok karışık bir düzlemde, geçmişten geleceğe doğru tıpkı su misali akıp gitmektedir. Bu akış içerisindeki insan, hayatın en önemli öznesidir. Hayat bazen beklediği, bazen de beklemediği gibi akıp gitse de onun için pek çok sürprizleri de barındırmaktadır. Bunların ne zaman olacağının bilinmesi gerçekten kolay değildir. Bu manada hayatı anlamak ve onun içinde önemli rolü olan ve dağların alamadığı sorumluluğu alan insanı tanımak, diğer pek çok uğraşlardan daha zor olsa gerek. Zira hem hayatın hem de insanın bilinmezleri, parametreleri, etkenleri, etkileri ve denklemleri oldukça fazla ve bir o kadar da karmaşıktır.

İnsan aslında kısa zaman diliminde her an her şeyin değişeceğini bilse de, kısmen de olsa biraz mutlu olmak ister, hayatın getirdiği elem ve kederi unutup, hayallere dalmak ister. Bunu hep yapmak istese de çoğu zaman yapması pek de mümkün değildir. Bu yüzden eskiler, neşe ve hüznü aynı görmüş ve ikisine çok aldanmamak gerektiğini, ikisinin de geçici olduğunu söylemiş. Onlar, özellikle neşeye, sevince çok da aldanmamış. 

Ünlü Fransız matematikçi ve filozof Pascal, bu hususta iki büyük insanı örnek verir. Bunlardan biri Hz. Süleyman, diğeri de Hz. Eyüp. O, Hz. Süleyman’ı dünyanın en mutlu, Hz Eyüp’ü de dünyanın en mutsuz insanı olarak görür. Zira biri kral peygamber, diğeri peygamber olsa da bin bir derde sahip bir kimsedir. Pascal onlara bakarak “Süleyman zevkin ve sefanın, Eyüp’te de acının ve ıstırabın geçici olduğunu yaşayarak, tecrübe ederek öğrendi” der. Bu bakımdan yaşam kimine neşe ve sevinç, kimine de hüzün ve ıstırap verse de günün sonunda her ikisi de ömür denen zaman diliminde bitecektir. Ölüm ise yaşam dâhil hepsini silip süpürecektir… 

Bazen yaşamda her şey yolunda gidiyor gibi görünse de bu durum Murphy’e göre pek de mümkün değildir. Zira o “Her şey yolunda gidiyor sanıyorsan, senin hiçbir şeyden haberin yok” demiştir. Ona göre hatta entropi yasasına göre bile her şeyin yolunda gitmesi pek de mümkün değildir. Zira kader diğer ifadeyle yasalar bu konuda insana çok da imkân vermemektedir. Ömür zaten sınırlı; eşya bozulmakta, kalite düşmekte, değerler aşınmakta, derelerin suyu yukardan aşağıyı doğru akmakta, ölüm ise yaşama hep galip gelmektedir. 

Yine de insan, bu kısa ömürde mutlu olmak istiyor, yaşamdan haz almak istiyor. Bu durum, zaman zaman olmakta ancak her şey gibi o da kısa süreli olmaktadır. Kısa ömür içerisindeki yaşanılan mutlu günler de ondan daha kısa olmaktadır. 

Doğa (ve yasaları) insana pek çok nimet verse de bunları hep bir bedelle sunmaktadır. Yılda 300 balık yiyip hayatta kalan bir insan için 300 balık, 90 bin kurbağayı, 90 bin kurbağa da 27 milyon çekirgeyi yemektedir. Aynı çekirgeler ise 1000 ton otu yiyerek doğayı bozmaktadır. İnsanın belli bir süre hayatta kalması için doğa bir anlamda kendi kaynaklarını feda etmektedir. Zamanı geldiğinde ise insanı da feda etmektedir. Son tahlilde ne yaparsan yap entropi galip gelmektedir.

Doğa bu şekilde çalışırken insanların birbirinin kurdu olması, şaşırtıcı bir gerçek olsa gerek. “Nedir bu keder, nedir bu çile?” diye feryat eden kişiye, kim ne yapmış bilinmese de çektiğinin büyük bir çile olduğu bilinmektedir.  Elbette bu durum beklenmektedir. İnsan bu, hep kazanmak istiyor, hep yaşamak istiyor, ölmek istemiyor dolayısıyla diğerlerinin hakkını, hukukunu çiğniyor hatta kısmetini bile yemek istiyor. Konfor alanının, kasasının ve masasının yok olmasını istemiyor. Bundan dolayı daha rekabetçi, daha bencil ve daha benmerkezci bir yapıda hayat sürmek istiyor. Her zaman elemden kaçıp, hazza koşuyor. 

Sınırsız arzu ve istekler karşısında bu durum, sınırlı kaynaklara erişimi elde etme mücadelesine dönüşüyor. Darwin’in dediği gibi sofraya davet edilenler çok olsa da sofraya erişenler daha az oluyor. Bunlar beklenen, bilinen, keşfedilen olgu ve olaylar. Ancak yaşamda bir de insan kaynaklı beklenmeyen, sürpriz olaylar da oluyor… 

Zaman zaman beklemediğiniz insanlardan, beklenmeyen eylemleri görmek ve yaşamak ve bunların karşısında şaşırmamak ve üzülmemek pek de mümkün olmuyor. İnsan, yaşamın sürprizlerle dolu olduğunu bilse de istenmeyen olgu ve olayların oluşması ve gerçekleşmesi karşısında şaşırıyor. Hatta bunların olmasını istemiyor belki de beklemiyor. Ne kadar istemese de beklemese de sürprizler oluşuyor ve gelişiyor. Ancak her şeye rağmen insan hep mutlu olmak, şarkıda söylendiği gibi her günün bayram olmasını hep arzu ediyor. 

Tüm bunlara rağmen büyük yasalar çalışsa da kader ağlarını örse de gelen günler bazen gidenleri aratsa da zamanın kıymetini bilmek, hayatı olanaklar ölçüsünde dolu yaşamak, anlamını kavramak ve haktan uzaklaşmamak kazanç olsa gerek. Hiçbir şeye Kayseri tabiriyle “neme gerek!” dememek gerek...

Yorumlar 1
RDK 25 Ağustos 2025 19:34

Hayat gerçekten çok kısa, bu gün değer verdiğimiz şeylerin ya da kişilerin yarın yanımızda olamayabileceğinin bilincinde olmamak, değerini bilmemek veya olduğundan fazla anlam yüklemekle mutsuzluk kaçınılmaz gibi. Bu yüzden her şeyin geçici olduğu bilinci ile yaşamanın kabullenmemiz gereken bir gerçek olduğunu hatırlatan bu yazınız gerçekten manidar olmuş. Emeğinize sağlık . Teşekkürler…

Yazarın Diğer Yazıları