Bu günkü yazımıza dinlediğim bir hikaye ile başlamak istiyorum. Belki de çoğunuzun bildiği bir hikaye.
Zamanın birinde bir köye bir imam tayin edilir. İmam görev bilinciyle, aşkla, şevkle görevini yapmak için oraya gider. Vakit gelince ilk ezanı okur. Fakat Camiye gelen kimse olmaz. Sonraki vakit yine bu kutlu daveti, kurtuluş daveti olan Ezanı okur ve başlar beklemeye ama yine camiye gelen giden yok. Bu sefer başlar peşpeşe salâlar okumaya. Salâyı duyan gelir. Sorarlar hocaya: 'Hocam peşpeşe salâlar okudun, kaç cenaze var, vefat edenler kim?
Hoca da cevap verir:
"Sizi vakit girdikçe Ezanla namaza, kurtuluşa davet ettim. Camiye gelen giden yok, tekrar tekrar davet ettim. Durum yine aynı. Ben de bu köyde herkes öldü bari salâlarını okuyayım diyerek başladım salâlar okumaya. İlla salâlarınız okununca mı camiye geleceksiniz, gerçi salâsı okunan kendi isteğiyle zaten camiye gelemez" diye cevap verir.
Hikayeler de aslolan ibret almaktır.
Örnek kul son peygamber Hazreti Muhammed (sav) Yesrib / Medine'ye hicret edince yaptığı ilk iş Cami inşa etmek olmuştur. Camiye gitmeyi teşvik etmiş, cami ve mescidlere gitmenin gerekliliği konusunda beyanlarda bulunmuştur. Camiye gitmeyenler konusunda da şiddetli ihtarlarda bulunmuştur. İşte o hadis-i şeriflerin birinde evlerini başlarına yakmayı düşündüğü kimselerden bahsedilir: Buhârî’nin Ebû Hüreyre'den (r.a.) nakline göre ise Hz. Muhammed (s.a.v.) söyle buyurmuştur: “Vallâhi içimden öyle geçti ki müezzine kâmet etmesini emrettikten sonra birine insanlara imâm ol diye emredeyim. Sonra elime bir meşale alıp ezândan sonra namâza çıkmayanların evlerini başlarına yakayım istedim.”
Bir başka hadis-i şerifde ise; Enes b. Mâlik (r.a.)’in nakline göre Hz. Muhammed (s.a.v.) söyle buyurmuştur: “Bir kişi insanları yağlı bir kemiğe veya tırnak parçasına davet edecek olsa ona uyup gelirler, buna karşılık cemâatle şu namâza davet ediliyorlar fakat gelmiyorlar. İçimden öyle geçti ki birisine emredeyim de insanlara cemâatle namâz kıldırsın, sonra ben ezânı duyup gelmeyenlere gideyim ve evlerini başlarına yakayım. Çünkü cemâatle namâzdan ancak münafık olan geri kalır.” (Taberâni).
Tehditlerin şiddetine bakar mısınız?!
Ama O kimsenin evini başına yakmamıştır. Zira O alemlere rahmet olarak gönderilen rahmet peygamberiydi. Tevbe Suresi 128. Ayetinde belirtildiği gibi O Mü'minlere çok düşkün, şefkat ve merhametle dolu olup onların sıkıntıya uğramasını istemezdi.
Burada camilerin imar ve inşasıyla ilgili ayeti zikrederek konuyu tamamlamak istiyorum. Yüce Allah: "Allah'ın mescitlerini ancak Allah'a ve ahiret gününe iman eden, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah'tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte doğru yola ermişlerden olmaları umulanlar bunlardır." (Tevbe Suresi: 28. Ayet) diye buyurmuştur.
Günde beş vakit okunan yüce davete icabet edenlerden olmanız dileklerimle "Son Çağrıya Kulak Ver" isimli şiirimi siz kıymetli okuyucularımın beğenisine sunuyorum.
Bismillahirrahmanirrahim.
"Nihayet o gün, nimetlerden elbette ve elbette hesaba çekileceksiniz."
Tekasür 8.Ayet
"SON ÇAĞRI" YA KULAK VER!
Son çağrın yapılmadan
"SON ÇAĞRI" ya kulak ver.
Sakın kanma şeytana,
HAK KİTAB'a kulak ver.
Son çağrın yapılacak,
Selâlar okunacak,
Kısmet ise secdesiz
Namazın kılınacak.
O güzelim bedenin,
Mezara konulacak,
Seni seven dostların,
Yanından ayrılacak.
Amel defterin senle,
Mezarında olacak.
Münker ve Nekir gelip,
Sualini soracak.
Rabbin kimdir deyince,
Allah'tır demelisin,
Soruya cevap için,
Yaşarken bilmelisin.
Nebi'n kimdir deyince,
Muhammed (sav) demen için,
İmtihan dünyasında,
İzinden gitmelisin.
Kitabın sorulunca,
Cevabı Kur'an'dır bil,
Sen dünyada yaşarken,
Kur'an'ı rehber edin.
Amel defterin senin,
Eksiksiz okunacak,
Seni Kur'an ahlâkın,
Namazın kurtaracak.
Muhibbi Rasul derki;
Bu sözüme kulak ver:
Nefesin son bulmadan,
Son Kitaba kulak ver.
Dr. Resul COŞKUN
T. C. Kültür Bakanlığı Halk Şairi
(Gül Sevdası Şiir kitabımdan)
Allahım ömrünün sonuna dek kitabına ve Rasulünün sünnetine uygun yaşayan kullarından eylesin. Cuma gününün feyzi, hayır ve bereketi üzerinize olsun.