Süleyman EKİCİ

Huzurum kalmadı fani dünyada

Süleyman EKİCİ

02 kasım 2017 tarihinde yayımlanan, “Gerçekten bu işte bir sakatlık var” başlıklı yazımın üçüncü kısmında bahsettiğim konuya ilişkin birkaç gün önce resmi gazetede bir ilana rastladık. Neydi bu? Engelli kamu personeli seçme sınavının geçerlilik süresi dört yıla çıkarılacaktı. Ben de sınavın geçerlilik süresi dört yıl olacak ise sınav da dört yılda bir yapılacaktır düşüncesiyle bir öngörü paylaşmıştım. Öngörüm doğru çıktığı için üzüldüm ama görünen köy kılavuz istemiyordu zaten. Engelliler fazladan iki yıl beklemiş ne olacak değil mi? Bir yandan bir kontenjan belirliyor, engellilerin iş hayatına atılmalarını kolaylaştırıyorsun; bir yandan da boş olan engelli kadrolarının doldurulması için gerekli olan atamaları kaşık ucuyla yapıyorsun. Yılda bir yapılması gereken sınavı iki yılda bir yaparken, alınan puanın dört yıl geçerli olduğunu ilan edip, sonra umutlarına ambargo koyacak, sınavı da dört yılda bir yapacağını ilan edeceksin. Yine hiçbir STK ile tartışılmamış ve istişare kapısı kapalı tutulmuş. Zira hiçbir engelli gurubu, sınavın dört yılda bir yapılmasını doğru bulmaz. 
Bu hafta Çarşamba günü “Ombudsman Kayserililerle buluşuyor” programına katıldım. Engelsiz düşünce derneği adına söz aldım. Konuşmam bitince sistem üzerinden hem büyük şehir belediyemizi hem de erişilebilirlik denetim komisyonunu şikayet ettim. Biliyorum ülke olarak bir çok sıkıntı ile cebelleşiyoruz. Vatandaş olarak yaşanan gelişmeleri en az her kes kadar takip ediyorum. Suriye’deki, ABD ile olan mücadele Allah’ın izniyle lehimize sonuçlanacaktır. Ama şundan da eminim ki tek bir sonuç olmayacak ve bazı sonuçlar bizi huzursuz edecek. Gün geçtikçe bunları da paylaşırım diyeceğim ama onca uzman ve aydın bu hususta yazılar yazıyor, tartışmalar yapıyor. Haddimi bilirim. Yalnız bildiğim bir doğru var; dışarıdan verilen güvenlik mücadelesi kadar içerideki huzurun dengesi de çok önemlidir. İç huzur olmazsa iç çatışmayı tetiklemekten çekinmeyecekler. Daha önce de çekinmeden bu yolu denediler ve başarılı oldukları da oldu. Küçük dünyamızda verdiğimiz mücadelemiz iç huzurumuz için önemlidir. Taktir edersiniz ki Allah muhafaza bizim her hangi bir iç çatışmada olumlu olumsuz zerre etkimiz olmaz. Biz engellilerin militarist veya provokatif bir gücü yoktur çünkü. Biz başarabilirsek kendi kendimize sığınır kendi kabuğumuzda bir birimize sarılırız. Onu da beceremezsek bir birimizi topa tutar bir birimizi harcarız. Huzur herkese lazım. En dezavantajlı gurup adına bir şeyler anlatmaya çalışırken takdir edersiniz ki hiçbir gündemi kendi gündemimizin önüne alamıyorum. Çünkü güncel bir gündemimiz var. Bir gram iyileşme olsa bırakın konuyu değiştirmeyi; isterseniz yazmayı bile bırakırım. Örneğin öncelikle hissedilebilir kaldırım çalışması belirli bir oranda tamamlanmış olmalı. Örneğin sesli sinyalizasyon sisteminin trafik ışıklarına takılmış olması lazım. Örneğin; toplu ulaşım araçlarının tamamında sesli anons sisteminin olması lazım. Örneğin; otobüs kart okuyucularının “serbest kart” diye bağırmaması lazım. Örneğin; mevzuatın harfi harfine uygulanması lazım. Yani kısacası engelliler düşünülerek projeler uygulanmalı ve şehirleşme mantığına yerleşmeli. Toplumsal bilincin engelli üzerindeki hegemonyası hususunda da iyileşmeler olmalı elbette. Gördüğünüz gibi çok şey istiyorum. O kadar ihmal edilmişiz ki daha bir çok konuda düzeltilmesi gereken konular var. O yüzden az önce sıraladıklarımı, yukarda gram olarak nitelendirdim. Şimdi ben yazmayacağım diye bu kadar şeyi yaparlar mı? Yapmazlar elbet. Çünkü dediğim gibi o kadar provakatif bir gücümüz yok. Zaten biz susalım diye yapılsın istemiyoruz. Daha çok konuşalım, daha çok hayatın içinde olalım, daha aktif, sosyal, girişimci ve üreten olalım diye ve  hak diye istiyoruz. biz muhalefet olsun diye değil, hak yerini bulsun diye konuşuyoruz. Çünkü biliyoruz ki Hak yerini bulduğunda, gelecektir huzur; o yüzden söylemek lazım ki huzur için adil olmayandadır kusur.
Gerçeklerin acı vermeyen bir memleket hayali ile…
 

Yazarın Diğer Yazıları