Ucunda döner başlığı olan, metal çubuğu ile trafik ışıklarına yaklaşıp yaya geçidinden geçmek üzere yöneldi. Yanına yaklaşan bir adam koluna yapışıp sordu;
-Nereye gideceksin?
Sorunun yüksek sesle sorulması, onu korkuttu ve ürpertiyle cevap verdi;
-Karşıya geçeceğim.
Engellenmiş görmeyen kardeşimizin kolunu biraz daha sıkı kavrayıp, biraz da yukarıya doğru kaldırdıktan sonra karşıya geçmesi için yardımcı oldu. Karşıya geçme eylemi gerçekleştikten sonra kendine doğru hafifçe çekerek;
-Şimdi nereye gideceksin?
Diye yüksek sesinden ödüm vermeden sordu. Engellenmiş varlık;
‘Teşekkür ederim bundan sonrasını halledebilirim’ dedikten sonra ayrılmak istedi. Fakat, vatandaş bırakmayıp soruyu tekrarladıktan sonra aynı cevabı alınca, sıktığı kolu bıraktı. Yalnız bu sefer de uzaktan yardım mekanizmasını devreye soktu ve bağırmalar eşliğinde ilerleyen engellenmiş kardeşimiz daha çok şaşırıp yönünü kaybetti. Sağdan soldan yükselen;
-Yavaş, sağdan git, yok yok senin solun oluyordu, hoooooop, bu tarafa gel…
Ezber bozan bu seslerin arasından sadece ses ve his ile yönünü bulmaya çalışan, engellenmiş kardeşimiz, elindeki bastonun yeterliliği hususundaki öğrenilmiş çaresizliği ile, bir ağaç dalının, normalde güneşe karşı serinletici ve romantik görüntüsüne uyumsuz bir biçimde, dallarıyla, engellenmiş organına yaptığı şakayı hoş karşılayamadı. gözündeki acı ve çam ağacıyla bütünleşmiş ilişkinin nikah şahidi belediyeye, bir öfke savurdu.
Sonuç olarak; Teknoloji çağının tutsağı olmuş toplumsallığımız, her şeyi uzaktan kumandayla idare etmeye iten telkini ile, bilinçsizlik sarmalı içinde yorumlanmış ve daha tehlikeli süreçlerin habercisi gibi, bu yaşanan hikaye aracılığıyla bir işaret buyurmuştu.
Yardımcı olan vatandaşa bütün sırlarını dökseydi bütün bunlar başına gelmeyecekti. Yani nereye gideceğini söyleyip, gereksiz yere adamcağızı yanında gideceği yere kadar sürükleseydi, doğuştan mı? Sonradan mı Böyle oldun? Sorusuna muhatab olup kurmak istemediği cümleleri sarf etseydi, merak giderici diğer cevapları da bir bir yol bitene kadar… çam ağacı o şakayı yapmayacaktı. Ama böyle olmak. Böyle olmak diye adlandırılmış merak cümlesi. İçinde barındırdığı acıma duygusunun hissettirdikleri? Sanırım o acı bu sorulardan daha kolay atlatılabilir bir histir.
Gerçeklerin acı vermediği bir memleket hayali İle…