
Coğrafya Kader midir?
Ünal TAYFUR
Kayseri Üzerinden İbn Haldun’un Tezine Bir Bakış
İbn Haldun’un “Coğrafya kaderdir” sözü, yalnızca fiziki mekânın insan yaşamını belirlediği bir tespit değil; aynı zamanda toplumsal yapının, siyasal düzenin ve kültürel kimliğin şekillenişine dair derin bir analizdir. Bu söz, özellikle Anadolu gibi tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış bölgelerde daha anlamlı hale gelir. Kayseri, bu bağlamda hem coğrafi konumu hem de tarihsel birikimiyle İbn Haldun’un tezini sınamak için ideal bir örnektir.
Kayseri, İç Anadolu’nun kalbinde yer alan, Erciyes Dağı’nın eteklerine kurulmuş kadim bir yerleşim yeridir. Bu dağ, yalnızca fiziki bir yükselti değil; aynı zamanda Kayseri’nin kaderini belirleyen bir simgedir. Erciyes’in eteklerinde şekillenen iklim, tarım ve ticaret olanakları, Kayseri halkının üretkenliğini ve dayanıklılığını beslemiştir. İbn Haldun’un iklimin insan karakteri üzerindeki etkisine dair görüşleri, Kayseri halkının çalışkanlığı ve ticari zekâsıyla birebir örtüşmektedir¹.
Tarihsel olarak Kayseri, Roma’dan Selçuklu’ya, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e kadar birçok medeniyetin izlerini taşır. Bu çok katmanlı tarih, şehrin kültürel hafızasını derinleştirmiş; halkın aidiyet duygusunu güçlendirmiştir. İbn Haldun’un “asabiyet” kavramı, yani toplumsal dayanışma ve birlik ruhu, Kayseri’de hem mahalle kültüründe hem de ticari örgütlenmelerde gözlemlenebilir². Şehirdeki esnaf dayanışması, vakıf geleneği ve yerel yönetimlerdeki katılımcı yapı, bu asabiyetin modern izdüşümüdür.
Coğrafyanın kader oluşu, yalnızca doğal şartlarla sınırlı değildir; aynı zamanda stratejik konumun getirdiği fırsatlar ve tehditlerle de ilgilidir. Kayseri, tarih boyunca doğu ile batı arasında bir geçiş noktası olmuş; bu konum ticaret yollarını, kültürel etkileşimi ve askeri stratejileri doğrudan etkilemiştir. İbn Haldun’un devletlerin yükselişi ve çöküşü üzerine geliştirdiği döngüsel tarih anlayışı, Kayseri’nin Selçuklu dönemindeki başkentlik rolü ve sonrasında yaşadığı dönüşümlerle somutlaşır³.
Modern dönemde Kayseri, sanayi ve eğitim alanında gösterdiği gelişimle coğrafyanın kader olmaktan çıkabileceğini de kanıtlamıştır. Organize sanayi bölgeleri, üniversiteler ve kültürel yatırımlar, şehrin kendi kaderini yeniden yazma iradesini ortaya koymuştur. Bu durum, İbn Haldun’un “akıl ve tedbir” ile kaderin dönüştürülebileceği yönündeki görüşleriyle uyumludur⁴.
Sonuç olarak, Kayseri örneği üzerinden bakıldığında “coğrafya kaderdir” sözü hem doğrulanmakta hem de aşılabilirliğiyle tartışmaya açılmaktadır. Coğrafya, başlangıç noktasıdır; ancak insan iradesi, toplumsal örgütlenme ve tarihsel bilinçle bu kader yeniden şekillendirilebilir. İbn Haldun’un bu sözü, Kayseri gibi şehirlerde yalnızca bir tespit değil; aynı zamanda bir çağrıdır: Kendi kaderini yazmak isteyen toplumlar, coğrafyayı anlamalı ve onunla birlikte hareket etmelidir.
---
Dipnotlar
1. Mahfi Eğilmez, “Coğrafya Kader midir?”, mahfiegilmez.com, 2019. Kaynak
2. İbn Haldun, Mukaddime, çev. Süleyman Uludağ, Dergâh Yayınları, İstanbul, 2017.
3. Ahmet Yaşar Ocak, “Türkler, Türkiye ve İslam”, İletişim Yayınları, İstanbul, 2010.
4. ListeList, “Coğrafya Kaderdir Sözü Üzerine Söylenmiş 17 Söz”, ListeList
-