Ünal TAYFUR

Dilde Yozlaşma

Ünal TAYFUR

Türkiye’nin güzellikleri yalnızca doğasında, mimarisinde değil; dilinin ruhunda yaşar. Ancak son yıllarda bu ruh, teknolojinin ve medyanın etkisiyle sessizce aşındırılıyor. Özellikle gençlerin konuşma diline yansıyan bazı kelimeler, açıklayıcı cümlelerin yerini alarak anlamı daraltıyor. “Aynen” kelimesi, bazen beş dakikalık bir konuşmanın özeti gibi kullanılıyor. Karşıdaki kişinin söylediklerini tasdik etmek için artık düşünmeye, açıklamaya gerek duyulmuyor; bir “aynen” yeterli görülüyor. Bu kelime, hem onay hem geçiştirme hem de iletişimden kaçış anlamına geliyor. Benzer şekilde “eyvallah” kelimesi de çok yönlü bir hale geldi. Teşekkür, hoşça kal, kabulleniş, onay… Hepsi bir arada. Bu tür ifadeler, dilin duygusal ve kültürel derinliğini sadeleştirirken aynı zamanda yüzeyselleştiriyor.

Daha da dikkat çekici olanı, “kuzen” kelimesinin yaygınlaşması. Batı toplumlarında “cousin” kelimesi, tüm akrabalık bağlarını kapsar. Ancak Türk kültüründe akrabalık, sadece biyolojik değil; sosyal ve ahlaki bir bağdır. “Dayı kızı”, “amca oğlu”, “teyze oğlu” gibi ayrımlar, bu bağın yönünü ve yakınlığını belirler. “Kuzen” kelimesi ise bu ayrımı silikleştiriyor. Bir tanışmada “kuzenim” denildiğinde, ikinci bir soru sormak zorunda kalıyoruz: “Neyin olur?” Bu, sadece bir kelime meselesi değil; kültürel bir çözülmenin göstergesi.

Bugün Türkçede toplam kelime sayısı 616.767 olarak TDK Güncel Sözlük’te kayıtlıdır. Ancak günlük konuşma dilinde aktif olarak kullanılan kelime sayısı yalnızca 100.000 civarındadır. Daha da çarpıcı olanı, ortalama bir bireyin günlük konuşmada kullandığı kelime sayısı yalnızca 789’dur. Bu sayı, İngilizce konuşan bireylerde yaklaşık 20.000’dir. Fransızca’da ise bu rakam 3.000–5.000 arasında değişmektedir. Bu fark, Türkçenin potansiyel zenginliğine rağmen kullanımda daraldığını gösteriyor.

Osmanlı döneminde ise dil çok daha zengindi. Arapça ve Farsça etkisiyle oluşan Osmanlı Türkçesi, özellikle Divan edebiyatında kelime çeşitliliğiyle dikkat çeker. “Tevcih-i vecih” (güzel bir nedene yorma), “kulzüm-ü dert” (dert denizi), “kelâm-ı kibar” (anlamlı, hikmetli sözler) gibi ifadeler, yalnızca anlam değil; duygu ve ahlak taşıyıcısıydı. Bugün bu kelimeler unutulmuş, yerini “trend”, “challenge”, “like”, “story” gibi yabancı kelimelere bırakmıştır. TDK’ye göre Türkçeye giren yabancı kelime sayısı 14.483’tür. Bu kelimeler özellikle medya, teknoloji ve sosyal medya üzerinden dilimize yerleşiyor. Gençler arasında 2025’in “kelimesi” olarak seçilen “67” ifadesi, “eh işte” anlamında kullanılıyor. Bu tür ifadeler, anlamdan çok tepki ve hız odaklı iletişimi yansıtıyor.

Batı dillerinde sadeleşme olsa da, kültürel bağlamlar korunur. Fransızca’da “d’accord” (tamam) ve İngilizce’de “ok” gibi ifadeler, “aynen”in karşılığı olabilir. Ancak bu dillerde açıklayıcı cümleler hâlâ yaygındır. Türkçede ise sadeleşme, kültürel çözülmeye eşlik ediyor. Kelimeler sadece anlam değil; bağ, duygu ve değer taşır. Bu nedenle dilin korunması, kültürün korunmasıdır. Eğitimde kelime zenginliği teşvik edilmeli, medyada Türkçenin doğru kullanımı özendirilmeli, gençlere açıklayıcı, duygusal ve kültürel bağlamlı konuşma alışkanlığı kazandırılmalıdır. Çünkü “aynen” demek kolay, ama anlatmak, izah etmek, bağ kurmak zor. Zor olanı seçmek, dilimizi ve kültürümüzü yaşatmak demektir.

---

Kaynaklar:

- Türk Dil Kurumu Güncel Sözlük Verileri  
- Dil Derneği, Türkçede Aktif Kelime Kullanımı Raporu  
- Evrim Ağacı, “Bir İnsan Günde Kaç Kelime Kullanır?”  
- Oxford English Dictionary, Word Usage Statistics  
- CNRTL ve Larousse, Fransızca Kelime Dağarcığı  
- TDK, Yabancı Kökenli Kelimeler Listesi  
- Gençlik Dili Araştırması, 2025 Kelime Trendleri Raporu

---

Yazarın Diğer Yazıları