
Kadim Şehir Kerkük
Ünal TAYFUR
Kerkük derler, Irak derler…
Oysa Kerkük, haritalardan önce gönüllerde yer etmiş bir şehir. Musul’la, Süleymaniye’yle aynı sofraya oturmuş, aynı bayramı kutlamış, aynı acıya omuz vermiş bir yurt. Bugün ise bu kadim şehir, gözden yakın ama gönülden uzak bir yalnızlıkla baş başa.
Osmanlı’nın Musul Vilayeti’ne bağlı bir sancak olarak yüzyıllarca barışın ve birlikte yaşamanın örneği olan Kerkük, Türkmenler, Kürtler ve Araplar arasında kurulan dengeli yapısıyla bölgeyi huzurun simgesi hâline getirmişti. Ancak 20. yüzyılın başlarında petrolün keşfiyle bu denge bozuldu. Emperyalist güçlerin bölgeye ilgisi arttı; Kerkük artık sadece bir şehir değil, çıkarların çatıştığı bir alan hâline geldi.
1927’de Baba Gurgur sahasında petrolün fışkırmasıyla birlikte Kerkük’ün kaderi değişti. İngilizlerin desteğiyle kurulan Irak Petrol Şirketi, bölgeyi ekonomik bir merkez hâline getirirken, aynı zamanda etnik ve mezhepsel gerilimleri de tetikledi. Türkmenler, bu süreçte hem siyasi hem kültürel olarak dışlandı; eğitim hakları kısıtlandı, yerleşim alanları daraltıldı, tapularına el konuldu.
2003 sonrası dönemde Kerkük, Irak’ın en tartışmalı şehirlerinden biri oldu. ABD’nin müdahalesiyle başlayan yeni süreçte, Kerkük’ün demografik yapısı hızla değiştirilmeye çalışıldı. Türkmenler, hem fiziki saldırılara hem de idari baskılara maruz kaldı. Bugün hâlâ Kerkük’te yaşayan Türkler, kendi şehirlerinde yabancı muamelesi görüyor; kültürel mirasları yok sayılıyor, sesleri duyulmuyor.
Bu sessizlik, sadece Kerkük’ün değil, Türk dünyasının da sınavıdır. Çünkü Kerkük, Türk’ün sesi kısıldığında bile türkü söylemeye devam eden bir şehir; taşına sinmiş hatıralarıyla, toprağına gömülmüş hikâyeleriyle hâlâ bizimdir
Kerkük’ü sahiplenmek, petrol için değil; kardeşlik için, kültür için, adalet için gereklidir. Bu sahiplenme, sadece tarihî bir sorumluluk değil; aynı zamanda kültürel bir bağlılık ve insani bir yükümlülüktür. Kerkük’ün sesi, sadece geçmişin değil, geleceğin de çağrısıdır. Bu çağrıya kulak vermek, bir halkın değil, bir medeniyetin onurudur.
Kerkük, Türk dünyasının gönül coğrafyasında bir mihenk taşıdır. Bu taş yerinden oynarsa, sadece bir şehir değil; bir kültür, bir tarih, bir ortak yaşam anlayışı da sarsılır.
---
Dipnotlar
1. Baba Gurgur petrol sahası, 1927 yılında keşfedilmiş ve Kerkük’ün ekonomik kaderini değiştirmiştir. [British Petroleum Archives]
2. Osmanlı döneminde Musul Vilayeti’ne bağlı olan Kerkük, 16. yüzyıldan itibaren Türk hâkimiyetindeydi. [İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi]
3. Irak Petrol Şirketi’nin kuruluşu ve İngiliz etkisi, Kerkük’teki demografik yapıyı etkilemiştir. [Peter Sluglett, Britain in Iraq]
4. 2003 sonrası dönemde Kerkük’te Türkmenlere yönelik saldırılar, uluslararası insan hakları raporlarında belgelenmiştir. [Human Rights Watch, 2005]
-