Ünal TAYFUR

Kötü Söz ve Kul Hakkı

Ünal TAYFUR

İnsan konuşan bir varlıktır; ama her konuşma insanlık değildir. Bugün toplumda sıkça rastladığımız küfür, müstehcenlik ve boş konuşmalar, sadece dilin değil, kalbin de kirlenmesidir. Oysa Rahmet Peygamberi “Ya hayır konuş ya da sus” buyurarak sözün hem Allah katında hem insanlar arasında bir sorumluluk olduğunu hatırlatır. Konuştuğumuz her kelime, her cümle, Allah indinde hesaba çekilecektir. Bu bilinçle yaşamak, dilimizi terbiye etmek, hem bireysel hem toplumsal bir görevdir.

Ne yazık ki günümüzde, karşımızdaki insanın yüzüne bakıp onun bir insan olduğunu görsek bile, konuşulanların insanlıkla hiçbir ilgisi olmadığını üzülerek fark ediyoruz. Öyle bir zihniyet hâkim ki, bir kelime kurup ardından küfürle, müstehcenlikle bunu pekiştirmeye çalışıyor. Bu alışkanlık öyle yaygınlaştı ki, nerede söylendiğinin, nasıl söylendiğinin hiçbir önemi kalmadı. İstediği ortamda, istediği şekilde konuşabiliyor. Bu sorumsuzluk, bu cahillik, bu edepsizlik, bu ahlaksızlık artık toplumda normal karşılanmaya başladı. Oysa bu, sadece bir dil suçu değil; bir ahlak ve iman zaafıdır.

Kur’an-ı Kerim, güzel sözü kökü sağlam, dalları göğe uzanan bir ağaca benzetir. “Allah, güzel sözü kökü sağlam, dalları göğe uzanan güzel bir ağaca benzetir” (İbrahim, 14/24) ayeti, sözün hem yapıcı hem kalıcı etkisini anlatır. Aynı şekilde, “Ey iman edenler! Bir topluluk diğerini alaya almasın... Birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın” (Hucurât, 49/11) ayeti, dilin insan onuruna zarar vermemesi gerektiğini vurgular. Kötü söz, sadece bireyin değil, toplumun da ruhunu zehirler.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) kötü sözün mümine yakışmadığını defalarca vurgulamıştır: “Mümin; insanları kötüleyen, lânetleyen, kötü söz ve çirkin davranış sergileyen kimse değildir” (Tirmizî, Birr 48). Bir başka hadisinde ise, “Kıyamet günü kişinin namazı, orucu, zekâtı olur; fakat birine sövmüş, birine iftira etmiş, birinin malını yemiş, birini dövmüş... Bunların sevapları alınır, hak sahiplerine verilir. Sevapları yetmezse, onların günahları ona yüklenir ve cehenneme atılır” (Müslim, Birr 2586) buyurmuştur. Bu, kötü sözün sadece bir ahlaki sorun değil, doğrudan kul hakkı ihlali olduğunu gösterir.

Küfür, hakaret ve kötü söz, insan onuruna yönelen bir saldırıdır. İslam’da insan onuru dokunulmazdır. Eleştiri yapılabilir, uyarı yapılabilir; ama kişiliğe, aileye, inanca saldırı asla meşru değildir. Geleneklerimizde “sözün kemini söyleme” ilkesi vardır. Ahilik kültüründe “elini, dilini, belini koru” öğüdü, hem bireysel hem toplumsal ahlakın temelidir. Büyüklerimiz, çocukları eğitmenin en etkili yolunun kendimizi eğitmek olduğunu söyler: “Sen kendini düzelt, çocuk seni örnek alır.” Bu, sözün sadece bireysel değil, nesiller arası bir miras olduğunu gösterir.

Kötü söz, sadece bir anlık öfke değil; bir kültürel bulaşmadır. Çocuklar, gençler bu dili örnek alır. Böylece bir toplumda saygı, nezaket, edep yok olur. Dilini neye alıştırırsan, hayatının ayrılmaz bir parçası olur. Bir insan türkü söyleyebilir, Allah’ın adını zikredebilir, hikmetli sözlerle toplumu onarabilir. Bu tercih, kişinin hem dünyasını hem ahiretini şekillendirir. Çünkü dil, zehir de olabilir, şifa da.

Bugün, dilimizi yeniden eğitmek; geleneklerimize, ayetlere ve hadislere kulak vermek zorundayız. Çünkü biz sadece kendimizden değil, bizden sonraki nesilden de sorumluyuz. Konuştuğumuz her kelime, bir iz bırakır. Bu iz ya rahmettir ya da vebaldir. Sözün hesabı vardır. Hem Allah katında hem insanlık vicdanında.

 

Yazarın Diğer Yazıları