Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı nüfus artışı ile ilgili serzenişini dile getiriyor ve böyle giderse nüfusumuz hızla yaşlanacak diyor. Konu ile ilgili çok güzel bir atasözü var bunu okuyunca bu aklıma geldi.
“Geçti borun pazarı, sür eşeğini Niğde’ye!”. Kusura bakmayın sayın bakanım, acı ama gerçek bu. Annelik bu kadar aşağılanıp, itibarsızlaştırılıp, ihtiyaç olsun olmasın kadınların çalışmasını teşvik ederseniz, sonucu böyle olur.
Son on yılda annelikten kaçan kadınlar ve çocuk sahibi olmaktan kaçan erkekler sayısında patlama yaşandı. Bunun sebebi ise yanlış politikalardır. Daha ömür boyu nafaka işini becerip çözemediğiniz bir ortamda, hangi önlemden, hangi tedbirden bahsedebilirsiniz? Bir erkek evliliği kendine yük olarak görüyor. İstanbul Sözleşmesi’nin yarattığı onulmaz yaraları saymıyorum bile.
Şu an %1.4 olan nüfus artış oranı, birkaç yıl sonra %0.5’e kadar gerileyecek. Bunu engelleyecek görünürde işe yarar hiçbir tedbir yok. İstediğiniz kadar teşvik verin, parayla olmuyor bu işler artık. Avrupa, Güney Kore, Japonya çok teşvik verdi ama oran Güney Kore’de %0.4’e kadar düştü.
50 yaşın altında doğurganlığını kaybetmemiş milyonlarca kadın çocuk sahibi olmak istemiyor. Neden? Çünkü 40 yaşından sonra çocuk sahibi olunmaz imajı adeta yerleşti, kemikleşti. Bunu besleyen bir sağlık sektörü de var; 40 yaşından sonra doğum riskli. HZ. Hatice validemizle evlendikten sonra 6 çocuğunu da 40 yaşından sonra dünyaya getirdi. Bunu hatırlatınca, “Yav, karıştırma şimdi oralara” diyorlar.
Kısaca bu yüzden Batı’daki ve Güney Kore, Japonya’daki acı akıbet bizi de bekliyor. Yani aynı akıbetin daha beterinin aslında bu ülkeyi beklediğini söyleyebilirim. Fakat bir başka yönden bakınca belki de böylesi daha hayırlıdır, kim bilir. Cenab-ı Hak bir kapıyı kapatır, bir başkasını açar.
Bugün çocuk sahibi olmak istemeyenleri etrafımdan biliyorum. Yüzde 90’ı doğacak çocuğu nasıl geçindirecek, nasıl okutacak bunun derdinde. Planlama yapıyoruz, kendim de dahil. Yani haşa Allah’ın işine karışıp kendimizce yetiştirebileceğimiz kadar çocuk planlıyoruz. Hani nerede kaldı Cenab-ı Hakk’ın Rezzak sıfatı? Bu Rezzak sıfatına açıkça isyan değil mi?
Yok, sen de Vedat Hoca, konuya buradan bakıp milletin kafasını karıştırma, bulandırma. Ne alakası var Allah’ın Rezzak sıfatıyla falan? Ben böyle tespit yapınca “Ne alaka?” diyen çok kişiyi biliyorum. Yani yapılan aile planlamasının bununla ne alakası var diyorlar. Tabii kendilerince. Şöyle sağlıklı düşününce, aslında konunun tam ortası burası. Ama kendim de dahil, bu riskli ve sıkıntılı tespitte hak vermeye yanaşmıyoruz.
Tabii bu planlama konusu yeni değil elbette. Özellikle 80’li ve 90’lı yılların idarecilerinin büyük bir vebali ve günahı var. Aile Planlamasını uygulamak için birbirleri ile yarışan Valiler ve kaymakamların kulakları çınlasın. Ve bugün artık bu planlama öyle yerleşti ki, artık kader anlayışı yerini herşeyin planlandığı bir aile yapısına bıraktı. Tabii planladığınız her zaman olacak diye bir şey yok. Olmayınca da başlasın hayal kırıklıkları ve bunalımlar. Ama bütün bunlara rağmen planlamaya devam.
Öyle olsun, bakalım. Planlama yapmaya devam. Ama şurası da bir gerçek ki, belki de Cenab-ı Hak nesilleri böyle temizliyor, kim bilir. Hep bir anda musibet gelmez. Bazen böyle sindire sindire, göstere göstere gelir ama hiçbir şey yapamazsınız. Hatta farkında bile olamazsınız. Tıpkı bugün bu meselede olduğu gibi. Vesselam.