Bir önceki yazıda Uğur Mumcu ve Hasan Mezarcı ile ilgili bazı hususlardan bahsetmiştim. Bu yazımla ilgili olarak Hasan Mezarcı’nın oğlu Yasir Mezarcı mail göndererek bu yazı ile ilgili bazı itirazlar dile getirdi. Oğlunun maili sonrası kendisine de belirttiğim gibi bu yazıda özellikle Hasan Mezarcı’nın hapis hayatı öncesi ve hapis sonrası açıklamalarına ve söylemlerine dikkat çekmiştim. Ancak oğlu Yasir Mezarcı hapisten babasının anormal bir şekilde değil gayet normal bir şekilde çıktığını ve hayatına da şu anda normal olarak devam ettiğini belirtti. Mailime gelen yazısındaki eleştirisinde böyle bir yazı yazarken kendisini arayıp işin aslını araştırmadığımı ve Şevki Yılmaz gibi bir hokkabazın çıkardığı yalana inanan benim gibilerin zihin kontrolüne maruz kaldığımızı belirterek, Hasan Mezarcı’nın gayet normal bir şekilde hayatına devam ettiğini ve mesih müjdesini dünyaya duyurmaya gayret ettiğini altını çizerek belirtti. Daha sonra yine benim verdiğim bazı noktalardaki bu yazının kamuoyuna mâl olmuş bir isim olması dolayısıyla Hasan Mezarcı’nın söylediklerinin de eleştirilebileceğini ve mehdi-mesih inancına sahip olmayan bir insanın bu eleştiriyi yapmasında bir mahsur olmaması gerektiğini belirttiğim cevabi yazımın ardından bir başka mail daha gönderdi. Bu mailde özellikle, Hasan Mezarcı hakkında “kafayı yemiş halde cezaevinden çıkmış”, “çok büyük işkencelere maruz kalmıştı, kafayı yemişti” gibi tanımlamalar yapmanın doğru olmadığını, kendisinin hapishane dönemiyle ilgili hiçbir şey bilmeden bu şekilde yazmanın doğru olmadığını belirtiyordu. Ayrıca Yasir Mezarcı Hasan Mezarcı’nın da eleştirilemez olmadığını ve hakaret olmamak kaydıyla eleştirilebileceğini de bu mailinde yazdı. Kısaca eleştiri noktaları bunlardı. Daha sonra kendisinin bu ve benzeri düşüncelerini dile getirdiği birkaç videoyu internette buldum ve izledim. Bu videolardaki düşünceler noktasında birçok soru işaretinin olduğunu ve bu izlediğim videolardaki düşüncelere katılmadığımı belirterek kendisine verdiğim cevaptan bahsetmek istiyorum.
Cevabi olarak kendisine şunları belirttim. Üslup noktasında hata olabilir, yanlış ifadeler kullanılmış olabilir. Bunlar düzeltilebilir. Bunlar başka bir şeydir. Fakat Hasan Mezarcı veya benzeri şahsiyetler kendilerini İslam ile ilgili konularda iddia sahibi olarak ortaya çıkardıklarında eleştirilebileceklerini bilmeleri gerekiyor. Benim kafama takılan noktayı şöyle dile getirdim. Eğer Hasan Mezarcı, hapis hayatından önce bu ve buna benzer iddialarla çıkmış olsaydı, ben bu konuda kendisine hak verebilirdim. Hapiste şöyle yapıldı böyle yapıldı diyemezdim. Fakat Hasan Mezarcı’nın hapis hayatı öncesinde bu tür iddialarını asla görmüyoruz. Oğlu, Hasan Mezarcı’nın hapiste ilahi vahye muhatap olduğunu iddia ediyor ki buna benim katılmak mümkün değil. Oğlunun iddiası, hapis öncesi ve hapis sonrası Hasan Mezarcı’nın hayatında bir değişiklik olmadığıdır. Benim ve birçok Müslümanın ise kanaatleri aksi yöndedir.
Konuyu çok fazla uzatmadan şunun altını çizerek belirtmek istiyorum. Kişilerle derdim yok benim fakat bu Mehdilik ve Mesihlik meselelerine bir son vermek gerekiyor artık. Yüzyıllar boyunca bir istismar konusu olan bu meseleye artık Diyanet’in el atması ve bu kapıyı sonuna kadar kapatması gerekiyor. Kısaca mesele Hasan Mezarcı meselesi değildir. Mesele İslam ümmetinin ümmet olma bilincine zarar verir boyuta gelen bu mehdi mesih meselesidir. İslam ümmetinin hiçbir derdine derman olmayacak bir konuyla Müslümanların enerjisi tüketiliyor. Bu meselenin bize Yahudi ve Hristiyan ilahiyatından girmiş bir İsrailiyat olduğunun artık vurgulanması gerekiyor. Vesselam.