• Haberler
  • Kayserililer akla para vermiyor

Kayserililer akla para vermiyor

Kadim Kent olmakla övünen, tarih boyunca seyyahların, alimlerin, tüccarların geçtiği bu köprü şehirde insanlar okumaya çok uzaklar. Bu şehirde tüm yollar paradan geçer, tüm yollar paraya çıkar

 Bazı duraklar vardır, durulması gereken… O duraklar hayatın keşmekeşinde rahat bir nefes almanızı sağlar. Hayatın keşmekeşinin ötesinde aslında zihinsel keşmekeşliğinde ilacıdır bu duraklar. Bazen sadece havasını solumak bile yeterlidir bu durakların. İşte biz de tam olarak böyle bir misyona haiz bir durakta durduk. Kayserililerin de çok iyi bildiği bu durak Akabe Kitabevi’nden başka bir yer değil. Akabe Kitabevi sahibi Esad Ayata ile özel bir söyleşi gerçekleştirdik. Biz Kayseri’de kitaplara ilginin ve kitapların merkeze oturtularak kültürel faaliyetlerin neden yapılmadığına dair serzenişlerimizi sıraladık. Ayata, ise tüm içtenliğiyle bize bunun nedenlerini açıkladı.

Söyleşimize başlamadan önce sizi biraz tanıyabilir miyiz?

1978 yılından beri bu işi yapıyorum. Liseyi bitirdikten sonra yaz aylarında inşaatta amelelik yaptım. Daha sonra avukat olan dayımdan bana bir iş bulmasını rica ettim. Bu ricama karşılık dayım; “Bizim bir kitabevimiz var, gel orada çalış dedi. 1978 yılıydı. O günden beri devam ediyoruz. 

Geçen 35 yıllık süreçte Kayseri’de okunan kitapların bir profilini çizer misiniz?  

İlk başladığımız tarihlerde yayıncılık sektörü o kadar hareketli ve canlı değildi. Ağırlıklı satışını yaptığımız kitaplar arasında tasavvufi kitaplar ve tefsir kitapları vardı. 1980’li yıllarda Mevdudi ve Seyit Kutub’un çevirileri çıkmaya başladı. Ama günümüzde bestseller dediğimiz popüler kitap türleri revaçta. Popüler kitaplar Türkçeye çevriliyor. Gençlerin iltifatı da bu kitaplara yönelik oluyor. Fakat Felsefe, Sosyoloji vb. alan kitaplarının okunması çok düşük seviyelerde…

Peki, Okunan kitapların sayısal fazlalığının yanında nitelik açısından da bir değerlendirme yapacak olursak ilk başladığınız dönemlere nazaran kitap okunma oranında artış mı var yoksa düşüş mü?

Her ikisinde de artış olduğu söylenebilir. Çünkü eskiden ne bu kadar üniversite vardı ne öğrenci ne de akademisyen… Tabi bunlar çoğalmaya başlayınca araştırma yapanların ve kitaplara ilgi duyanların sayısında da artış gözüktü. Doktora, yüksek Lisans v.s. araştırma yapmak isteyenlerin sayısı arttı. Mesela 1978’li yıllarda üniversite yok. Yüksek İslam Enstitüsü vardı. Öğrenciler gösteri yaparlardı. Akademi olacağız diye. 1982’de fakülte oldular.

Kayserililerin kitaba olan teveccühü nasıl?

Fazla ilgileri yok öğrenci olan çocuklarına okuldaki hocaları tarafından hikâye, roman v.b. bazı kitaplar tavsiye edip okumaları halinde sözlü otu vereceğini söylüyor. Bu sebeplerden dolayı kitap alımları oluyor. Ama vatandaşın okuma oranı çok düşük. Orta yaşta bir insanın gelip bizden gelip kitap alması çok az rastlanır bir durum. Onlar daha çok parayla, alışverişle ve ticaretle ilgileniyorlar.

Okuyan grup çok az. Kayseri’de belli kitap evleri var. Oradan kitap alanlar hep aynı kişiler. Bizden kitap alanlarda aynı kişilerdir. Bizim bir arkadaşımız var. Sabah bize uğrar, öğleye kadar burada durur. Öğleden sonra diğer kitap evlerini dolaşır. Yeni bir kitap çıkmış mıdır onu öğrenmek için dolaşır. Okuyan insanlar böyle bütün kitap evlerine uğrarlar. Bütün kitap evleri de o arkadaşları tanır zaten.

Şehir büyüyor ama şehrin nu şekilde kitaptan yoksun büyümesi ne gibi sıkıntılar doğurabilir.

Doğru, şehir büyüyor ve bu belki kültüre de yansır. Ama ne zaman yansır bunu bilemiyorum. Ama ne yazık ki kentin modernleşmesi aynı orantıda kültürel gelişmeyi yanında getirmedi. Eğlence merkezlerine baktığınız zaman gün boyu dolu olduğunu görürsünüz. Ama kitapçılara gittiğimizde çok az insanla karşılaşırız.

Kayseri’de çeşitli konser ve eğlence etkinlikleri düzenlenirken neden kitap fuarı gibi önemli bir etkinlik düzenlenmiyor?

Tabi Kayseri’de yeterince ilgi görmüyor. Kayseri’de de aslında belediyenin yaptığı birkaç etkinlik vardı. 2003 yılında Dünya Ticaret Merkezi’nde  “Ramazan Eğlencesi” diye bir şey yapıldı. Çokta hoş bir etkinlik olmuştu. Etkinlik gece geç saatlere kadar ilgi gördü. Ama kitap satışı istenilen seviyede olmamıştı. Daha sonra benzer bir etkinliği çarşıda denedik. Fakat gene çok fazla ilgi görmedi. Hunat Çarşısı’nda İl Kültür Müdürlüğü ile beraber yapılan bir etkinlik oldu. Orada da fazla ilgi görmedi. TÜYAP Kitap Fuarı Türkiye’nin çeşitli illerinde açıldı. Kayseri’de düşünülüyordu. Fakat iptal ettiklerini duydum. Konya’da TÜYAP Kitap Fuarı açılmış, esnaf zarar etmiş. Daha sonra bunu Konya’da tekrarlamadılar. Konya, Kayseri’ye göre öğrenci nüfusu daha fazla olan bir yer. Ama orada olmadı. Kayseri’de de olmaz diye burayı da iptal ettiler.

Biz Mustafa Özel’i getirmiştik. Bizimle ilgili bir yazı yazdı. Yazısında ise şu tabiri kullanmıştı; “Kayserili akla para vermiyor, mala para veriyor.” Bunu da daha sonra bir gazetede yayınlamış. Kayseri’nin böyle bir özelliği var.

Bunun giderilmesi için neler yapılabilir?

Maalesef yapılacak hiçbir şey yok. İnsanların ihtiyaç hissetmeleri lazım. Eğer insanlar ihtiyaç hissetmiyorlarsa siz istediğiniz kadar zorlayın bunu hareketlendirmesiniz. İnsanlar kitap okuma ihtiyacı hissedecek ve ondan sonra ihtiyacı doğrultusunda eğilimde bulunacak. Onun dışında bir şey yok. Cumhurbaşkanı’nın hanımı Hayrünnisa Gül’ün burada bir programı vardı. Bir sürü masraf yapıldı. Ama istedikleri ilgiye ulaşamadılar. Oraya gelen insanlara hediyeler dağıtıldı. Kitaplar satıldı. Eminim ki kitapları alanların çoğu, o kitapları okumamışlardır.

Kitap almaya gelenler sizden kitap tavsiyesi istiyorlar mı? Böyle bir durumda siz hangi kitapları tasfiye ediyorsunuz?

Evet okuyucu bazen kitap tavsiyesinde bulunmamızı istiyor. Eskiden bizde isteyene kitap tavsiyesinde bulunuyorduk. Fakat artık tavsiye etmekten kaçınıyorum. İnsanların ilgi alanlarını bilmiyorsunuz. Bizim çok sevdiğimiz bir kitabı, tavsiye ettiğimiz şahıs çokta beğenmeyebilir. Ben Mustafa Kutlu’nun bütün kitaplarını okudum. Hikâyeleri çok hoşuma gidiyor. Sanki o hikayelerde kendimi buluyorum. Kitap tavsiyesinde bulunmamı isteyen bir öğrenciye de Mustafa Kutlu’nun bir hikaye kitabını tavsiye etmiştim. Eğer beğenmezsen bana geri getirirsin dedim. Bir hafta sonra geldi ve ben bu kitabı sevmedim dedi. Gerçekten çok şaşırmıştım. O güne kadar kitabı okuması tavsiyesinde bulunduğum herkes çok sevmişti ve diğer kitaplarını okumaya başlamışlardı. Daha sonra öğrenciye sen hiç kasaba gördün mü dedim. Görmediğini söyledi. Tamam, kitabı ver hiçbir şey söylemiyorum dedim. Mustafa Kutlu küçük bir kasaba’da yaşayan insanların hayatını anlatıyor. Ama sen o hayatı bilmezsen o kitap seni sıkıyor. Bu nedenle tavsiye edeceğimiz kitaplarda havada kalabiliyor. İlgi alanını bildiğimiz ve tanıdığımız arkadaşlar olursa bu şekilde bir tavsiye de bulunuyorum. Bunun dışında genelde tavsiyede bulunmuyorum.

Peki, sizin en çok takip ettiğiniz yazarlar hangileri?

Mustafa Kutlu, Rasim Özdenören, Nazan Bekiroğlu, Beşir Ayvazoğlu’nu sürekli takip edip tavsiye ediyoruz. Sezai Karakoç’u okumayan veya tanımayan biri varsa ve kitabını almıyorsa hemen bir kitabını hediye ediyorum. Herkesin Sezai Karakoç’u tanıması lazım. 

Dışarıdan gelen bazı konukların buraya teveccühünü görüyoruz.  Bunlardan biraz bahsedebilir misiniz?

Buranın uzun yıllardan beri böyle bir misyonu var. Ben ilk olarak burada tezgahtar olarak çalıştım. O dönemlerde insanlar iş çıkışı gelirlerdi. Kulakları çınlasın Ali Emre ağabeyimiz vardı. Eskiden en meşhur pide fırınlarından birisi Cihan Fırını’nından. İş çıkışı elinde sıcak pideyi alır kitap evine gelirdi. Bir başkası meyve getirir bir diğeri başka bir şey. Anlayacağınız her gelen başka bir yiyecek getirir ve orada yenilirdi. Aynı zamanda da muhabbet edilirdi. Böyle bir alışkanlığımız vardı. Daha sonra ben bu geleneği devam ettirdim. Dışarıdan gelen müşterilerden bu nasıl bir ticarethane diyen çok oldu. Ama hiç usanmadık. Eski yerimiz daha ufaktı. Ayrı bir bölmesi yoktu. Müşteri ile misafirler aynı odada böyle muhabbetler gerçekleştiriyorduk. Müşteri bazen sinirlenir, bazen de hiçbir şey demeden çekip giderdi.

Zaten siz ticarethane olmadığınızı söylüyorsunuz?

Evet, biz hiçbir zaman ticareti ön planda tutmadık. Buraya 1994 yılında geldiğimizde böyle bir gelenek vardı. Bizde bu geleneği hiç bozmadan devam ettirdik. Kayseri’de okuyan yazan, Türkiye’nin çeşitli illerinden Kayseri’yi ziyaret eden insanlar büyük oranda bizi ziyaret ederler. Yazarların katıldığı imza günleri falan yaptık. Belki onların etkisi olmuştur. Mesela Cengiz Çandar, Mehmet Altan, Rasim Özdenören, Hikmet Özdemir, Mustafa Özel, Ali Bulaç, İsmet Özel, Mustafa Kutlu, İskender Pala, Abdurrahman Dilipak, A. Turan Alkan, D. Mehmet Doğan ve daha birçoğuyla imza günü yaptık. Bir kısmı şehre geldiği için bizi ziyaret eder. Kayseri’ye konferansa gelen insanları bizim buraya getirirler. Oturup muhabbet ederiz. Güzel bir ortam oluşur. Bundan da doğrusu çok memnunum.

Yapılan sohbetin çerçevesini genel itibariyle hangi konular oluşturur.

Tasavvuf, Siyaset, Edebiyat gelen konukların ilgi alanlarına göre gelişiyor.

Son olarak neler söylemek istersiniz?

            Kayseri’de gelişen ve örnek hale gelen bir kent olma hüviyetine kavuşurken aynı doğrultuda okuma oranında bir yükselmenin gerçekleşmesini diliyorum. Kitap okuma oranlarının ve satışının artmasını istememizin nedeni ticari kaygılarla değil sakın yanlış anlaşılmasın. Bazı insanlar ile tanıştım üniversiteye gelene kadar herhangi bir kitap okumamış. Üniversite yıllarında da kitap okuma oranlarında genel itibariyle pek bir gelişme gözükmüyor. Bu da ileride ciddi sıkıntılara yol açabilir. Bunun önlenmesi için kitap okuma sevgisinin yeni nesillere aktarılması gerekiyor.

 

Söyleşi: Bünyamin Gültekin

Fotoğraf: Metin Yiğit

Bakmadan Geçme

Kayseri Gündem - Bizi Sosyal Medyada Takip Edin!
WhatsApp İhbar Hattı
0533 704 84 10
ÇEKİN, GÖNDERİN, YAYINLAYALIM!