
Okulu müdür yönetir
Feyyaz İRFAN
Hikâyemizin konusunu, yıllar önce “Eğitimde Kalite” adına yürütülen faaliyetin merkezinde görev almış birisi olarak ziyaret ettiğimiz bir okulda karşılaştığımız manzaradan esinlenerek belirledik. Yöneticilerimiz için bir anlam ifade etmesi dileği ile yayımlıyoruz… İyi okumalar…
…………………………………………..
Yıl 2006, aylardan Kasım. Bozüyük kaymakamının odasında çaylar, kahveler yudumlanırken Muhterem Bey’in Kaymakam Bey’e sebeb-i ziyaretin konusunu açması Kaymakamı heyecanlandırmış ve aynı zamanda memnun etmişti. Zira ilçedeki bir okul, yaptığı çalışma ile Türkiye Kalite Ödülüne aday olmuş ve değerlendirme sonucu saha ziyaretine kalan ilk on kurum ile yarışıyordu. Kaymakam okul müdürünün çalışkanlığından, öğretmenlerin ve esnafın okula yaptığı katkıdan bahsederken gözlerinin içi gülüyordu. Bu durumu gözlemleyen Ertekin müsaade isteyerek sohbete dahil oldu ve Kalite Ödülü süreci ile ilgili bilgi verdi. Özellikle bu yarışta Türkiye genelinde ilk on okul arasına girmenin çok önemli bir başarı olduğunu ifade ederek;
-Kaymakam olarak Sizin buradaki liderliğiniz çok önemli. Okul müdürü Sizlerden cesaret almazsa bu çalışmaları yürütemez. Esnaf Sizin eğitime yaklaşımınızı bilmezse okula gerekli ilgiyi, alakayı göstermez. Onun için okul müdürünün gayreti ile birlikte, Sizlerin Kaymakam olarak ilçedeki liderliğinizdir bu okulun Türkiye genelinde ilk on okul arasına girmesindeki sır.
Kaymakam;
-Teşekkür ederim. Ben her zaman iyi iş çıkaran, dürüst çalışan okul müdürlerimin ve öğretmenlerimin yanındayım. Bu konudaki tavrımı ilçemdeki bütün yöneticiler bilir. Her şeyden önce ben de bir öğretmen babanın oğluyum. Öğretmenin ve öğretmenliğin bir toplum için ne anlam ifade ettiğini bilirim Ertekin Bey… İstikbalimiz öğretmenlere emanet. Atatürk’ün öğretmenlere hitaben; “Yeni nesil sizlerin eseri olacaktır.” sözü, onların insanımız için önemini belirten çok veciz bir ifade ve her öğretmenin kalbine bu söz kazınmalı…
Ertekin,
-Kesinlikle katılıyorum. Geleceğimiz öğretmenlerimize emanet…
Muhterem Bey,
-Kahvemizi içtik, ziyaretimizin amacını da paylaştık. Biz müsaadenizle okula geçelim. Sizlerin daha fazla vaktini almayalım…
Kaymakam misafirlerini uğurlarken;
-İlçemde bulunduğunuz sürede benim misafirimsiniz. Sizin için yapacağımız bir şey olursa lütfen haber verin. Ben ilgili arkadaşlarla sürekli irtibat halinde olacağım zaten. Sizlere kolaylıklar diliyorum.
Heyet kaymakamlık binasından ayrılarak yürüme mesafesindeki Kız Meslek Lisesine yöneldi. Sokaklar çok sakin gözüküyordu. Ankara’nın iki merkezinden biri olan Kızılay gibi insan kalabalığının içinden gelen Ekip tenha sokakta yürümenin tadını çıkarıyordu. Ortalıkta bir simitçi, esnafın arasında dolaşan bir çaycının dışında neredeyse kimsecikler gözükmüyordu.
Kısa bir yürüyüşten sonra okula gelen Kalite Değerlendirme Ekibi okul giriş kapısında okul müdürü Meryem (*) Hanım ve ekibi tarafından çok içten ve sıcak bir şekilde karşılandı. Doğrudan müdür odasına geçildi ve orada da sıcak çaylar ve kahveler içilirken okul müdürü heyecanla okulunu anlatmaya başlamıştı bile…
Daha sonra toplantı salonuna geçildi ve Kalite Değerlendirme Ekibi’ne mutat olduğu üzere, okul ile ilgili bir sunum yapıldı. Okula ilk atandığında Müdür, okulun adeta röntgenini çekmiş. Yani nasıl bir okul devraldığını açık-seçik fotoğraflarla ortaya koydu. Üç yıl içinde okulu aldığı yerden hem fiziki olarak hem de öğrencilerin akademik başarısı yönünden çok net verilerle takdire şayan bir noktaya getirdiğini tablo ve grafiklerle anlattı. Okulun fiziki yönden iyileştirilmesine ilçedeki sanayicilerin katkısı anlatılırken, … Kablo Şirketi’nden hassaten bahsedildi. Okula çok büyük yardımda bulunduğu söylendi…
Sunum esnasında, Müdürün okuldaki görevine başladığı ilk gün okulun bütün sınıflarını, odalarını, salonlarını, bahçesini ve hatta çatısına varıncaya kadar gezerek fotoğraflamış olduğu görülüyordu. Salonun birinde üstü branda ile kapalı bir aletin fotoğrafını göstererek, bununla ilgili hatırasını daha sonra paylaşacağını söyledi Müdür. Sunum bittiğinde, Değerlendirme Ekibi oldukça etkilenmişti sunumdan. Ardından doğal olarak soru cevap kısmına geçilecekti ki o esrarengiz, üzeri branda ile kaplı olan fotoğraf yansıda görüldü. Ve Müdür “Sıra bu fotoğrafla ilgili konuya geldi.” dedi. Herkes meraklanmış ve bütün dikkatler bu fotoğrafa çevrilmişti, bu nedir acaba diye?
Yeni müdür, okulda 21 yıldır görev yapan ve bu sürenin 15 yılını müdür yardımcısı olarak geçiren Hüsnü Beye, salonun yarısını kaplayan bu makinanın ne olduğunu ve ne amaçla kullanıldığını sorar. Müdür yardımcısı makinanın iki sene önce birileri tarafından getirildiğini ve hiç kullanılmadığını, hatta ne işe yaradığını da bilmediklerini söyler. Tabi müdür şok vaziyette “Okulda hiç kimse mi bilmiyor, bunun ne olduğunu? En azından getirenlere sormadınız mı? Bu aletin niçin getirildiğini, burada ne amaçla kullanılacağını vb? peş peşe sorularını yöneltir. Ancak, çıt yoktur, cevap olarak söylenen tek kelime “Hayır… Bilmiyoruz…”
Müdür Meryem Hanım, Kalite Değerlendirme Ekibi’ne hayretini şu cümlelerle ifade etmeye çalışıyordu.
-Düşünebiliyor musunuz? İki yıl boyunca okulun koca bir salonunun yarısını işgal eden ve dolayısıyla salonun başka amaçla da kullanımının mümkün olmadığı bir ortamda, makinenin ne amaçla okulda tutulduğu merak edilmiyor, kimsenin ilgisini de çekmiyor ve ne makine ne salonun kullanılmama durumu idareciler dahil kimseyi rahatsız etmiyor. Oysa bu durumu öğrendiğim o gün, gece benim gözüme uyku girmedi.
Ertekin;
-Bu ne gaflet, bu ne vurdumduymazlık, bu ne lakaytlık aman Allahım!!! derken, ekip üyeleri de hayretlerini gizleyemiyorlardı.
Kız Meslek Lisesinin bitişiğinde Endüstri Meslek Lisesi (EML) vardı. Arada sadece bir bahçe duvarı ile ayrılıyor Kız Meslek Lisesinden. Bu makinenin ne olduğunu sormak için Yeni Müdürün aklına ilk gelen doğal olarak EML Müdürü oluyor. Ertesi gün Meryem Hanım, EML Müdürünü okuluna bir kahve içmeye davet ediyor. Maksat belli tabi…
EML müdürü Hasan Bey ertesi gün, bu daveti de fırsat olarak değerlendiriyor ve bir çiçek yaptırıp Kız Meslek Lisesi Müdürü Meryem Hanıma, yeni görevi için “Hayırlı olsun”a gelir. Kahveler içildikten ve söz sohbet bittikten sonra, Meryem Hanım, Hasan Beye yukarıda bahsi geçen makineyi gösterir. Hasan Bey makinenin üzerindeki branda kaldırılınca… hayretle ve heyecanla sorar.
-Bu makinenin burada ne işi var? Kim getirdi size bunu? Biz iki yıldır bu makineyi bekliyoruz, demez mi?
Ardından, makinenin “Metal Sac Kesme Makinası” olduğunu ve Bozüyük sanayi bölgesinde bile bu makineden olmadığını anlatarak ilçede buna büyük bir ihtiyaç olduğunu ifade ediyor Hasan Bey. Ertesi gün makine EML taşınıyor ve atölyeye kuruluyor. Daha sonra bu atölye değil okulun, bütün bir ilçenin ihtiyacını karşılayan bir atölye oluyor. Tabi akıllarda, böyle bir aletin duyarsız ve de umarsız insanların yüzünden iki yıl gecikme ile de olsa hizmete sokulmuş olması kalıyor.
Ertekin;
-Kamuda ne yazık ki işlerimiz böyle yürütülüyor. Olan tabi bu asil ve çilekeş millete oluyor ne yazık ki… Milletin alın teri, el emeği, göz nuru ile biriktirdiği ve devletine verdiği vergiler, kamu harcamaları “Kara Deliği”nde, buradaki örnekte görüldüğü üzere eriyip gidiyor. İşte onun için kamu yönetiminde “Kaliteye ve Kalite Yönetimine” büyük ihtiyaç var. Değerli Müdürüm sizi bu örnek yönetim anlayış ve başarınızdan dolayı Bakanlığımız adına kutluyorum. Tebriklerimi bildiriyorum, diyerek sözü Muhterem Bey’e bıraktı.
Muhterem Bey,
-Ertekin Beyin sözlerine aynen katılıyorum. Ben de Sizi ve okuldaki ekibinizi kutluyorum. Eğitimde kalite adına burada ortaya koyduğunuz performans, Bozüyük ilçesi ile sınırlı kalmaz, umarım bütün Bilecik ilini kapsayacak şekilde örnek alınıp yaygınlaşır. Benim de dikkatimi çeken buradaki esnafın ve sanayicinin ilgisini okula çekmeniz... Bunu nasıl başardınız? Örneğin şu … Kablo Şirketi’ni okula maddi katkıda bulunmaya nasıl ikna ettiniz? Bunlar önemli konular, özellikle çevre ile iletişiminiz ve bu iletişimde kullandığınız yöntem çok önemli… Biz okula bu kadar destek olan …Kablo Şirketi’nin sahibini, yöneticilerini ziyaret edip onlara Bakanlık adına teşekkür etmek isteriz.
Okul Müdürü Meryem Hanım,
-Bunu ben anlatmayayım. Eğer kabul ederseniz bu konuda …Kablo Şirketi’nin sahibi ile görüşeyim. Burada ise ve uygunsa hem ziyaret edelim hem de o anlatsın nasıl bu yardımı yapmaya ikna olduğunu…
Değerlendirme Ekibi’nin yönelttiği diğer soruları da cevaplandırdıktan sonra toplantı sona erer ve arkasından okul ve bütün müştemilatı Ekip tarafından gezilir. Isı merkezi dahil okulda her yer gezilmiş ve pırıl pırıl bir okul görmekten büyük bir keyif almıştır Ekip.
Değerlendirici Ekip bu ziyaretini yaparken okul müdürü … Kablo Şirketi sahibi ile irtibata geçer ve Şirketin sahibi Cengiz Bey, Ekibi fabrikaya davet eder. Ekip, okul müdürü ile birlikte Cengiz Bey’i ziyaret ederler. Bu ziyarette Cengiz Bey, Okul Müdürünü çalışkanlığı, çevreye duyarlılığı, öğrencilere ve velilere karşı ilgisini öve öve bitiremez. Bir ara Muhterem Bey, Cengiz Bey’e:
-Cengiz Bey, öncelikle okula yaptığınız katkıdan dolayı Bakanlığımız adına size teşekkür ediyoruz. Sağ olun, var olun. Siz yıllardır burada bu ilçede yatırım yapmış ve işinizin başında başarıyla işinizi götürüyorsunuz. Ben deyim 10 yıl, Siz deyin 20 yıl. Bu okulda bu ilçede, belki de önünden yüzlerce defa geçtiniz. Niçin Meryem Hanım okula müdür olarak atanmadan önce bu okula sahip çıkmadınız da Meryem Hanım gelince okula yardım ettiniz ve sahip çıktınız?
Cengiz Bey,
-Evet, güzel bir soru. Okul bizim, öğrenciler bizim, ben de bitişikteki EML mezunuyum. Gerek Meryem Hanımın mezunları gerekse EML mezunları yarın bizim işyerimizin bir çalışanı olacaktır. Öğrenciler bu okullarda iyi eğitim alırsa, kaliteli eğitim alırsa bu durum bizim de işimize gelir. Bizim için de kaliteli elemanla çalışmak büyük bir kazançtır. Ancak, Meryem Müdürümüzden önce bu konuda bize müracaat edilmedi. Anadolu’da bir söz vardır. “Ağlamayan çocuğa meme verilmez” derler. Biz elbette okul müdürümüzün ağlamasını istemeyiz. Sizlerin de takdir edeceği gibi bizler kendi işimizde, gücümüzdeyiz. Elbette yüzlerce defa bu okulların önünden geçtik. Fakat içeride neler olup bittiğini açıkçası pek merak etmedik. Bu da bizim suçumuz olsun… Biz o okullara yönetici olarak atama yapılırken, Devletimiz tarafından kılı kırk yararak, işini bilen, ehliyet ve liyakat sahibi müdürlerin, idarecilerin atanacağını düşünüyoruz Meryem Müdürümüz örneğinde olduğu gibi ve devletimize bu anlamda güveniyoruz…
Muhterem Bey,
-Siz de haklısınız. Bu sözler üzerine söylenecek fazla söz yok…
Evet, “İş bilenin, kılıç kuşanın.” demiş atalarımız. Aslında Cengiz Bey işin özüne işaret etti. Başarının yolu, ehliyet ve liyakat sahibi, sorumluluğunun bilincinde insanların iş başına gelmesinden geçiyor. İster okul müdürü, ister il/ilçe milli eğitim müdürü, hangi mevki, hangi görev olursa olsun, ülkenin insan, para, mal-malzeme, zaman vb. kaynaklarının heba olmaması için bu görevlerin, ehliyet sahibi insanlara verilmesinin önemi, Meryem Müdür örneğinde olduğu gibi bir kez daha kendini gösteriyor, dedi Ertekin kendi kendine…
__________________________
(*) Hikayede geçen Meryem, Muhterem ve Cengiz gerçek isimler, diğerleri müstear.