Hamza ÇAKIR

Sihirbazın Sol Eli

Hamza ÇAKIR

Sihirbazın Sol Eli

Hiçbir illüzyonist, hilesini gözlerden uzak yapmaz. Aksine, sahne ışıklarının en parlak olduğu, gürültünün en çok koptuğu anı seçer. Seyirci sağ eldeki o süslü eşyaya, ürkek gözlerle bakan güvercine odaklanırken; sol el esas numarayı çoktan tamamlamıştır. Günümüzde medya da ne yazık ki tam da böylesine bir prensiple çalışıyor.

Sabah uyanıp haber akışına baktığımızda neler görüyoruz? “Şok” baskınlar, topluma hiçbir faydası olmayan sözde sanatçıların lüks yaşantılarındaki sansasyonel detaylar, kimin eli kimin cebinde belli olmayan magazin figürlerinin kavgaları ve son olarak ülke genelindeki bahis ve uyuşturucu operasyonları... Ekranlar kıpkırmızı “Son Dakika” bantlarıyla yanıp sönüyor. Spikerler, sanki memleketin bekası o an anlatılan üçüncü sayfa haberine bağlıymış gibi heyecanlı.

Peki, bu gürültü neyi bastırıyor?

Toplumun algısı, yönetilmesi oldukça kolay, ancak bir o kadar da yönlendirilmesi tehlikeli bir silahtır. Medya, özünde halkın haber alma hakkının merkezi olması gerekirken; gerçekte çoğu zaman hakikatin üzerini örten dev bir kamuflaj ağına dönüşüyor.

Bir sabah uyanıyoruz ve tüm ülke, aslında genel gidişatı zerre kadar etkilemeyecek, magazinsel değeri olsa da toplumsal karşılığı olmayan bir operasyonu konuşuyor. Sosyal medya, haber kanalları, tartışma programları aynı noktaya kilitleniyor. Biz o “büyük” ama içi boş balona bakarken; geri planda gerçeklerin haykırışları sessiz birer çığlığa dönüşüyor. 

İletişim biliminde “Gündem Belirleme” olarak adlandırılan bu durumu esasen ecdadımız çok yerinde bir ifadeyle özetlemiş “Cambaza Bak”. İnsanlar cambaz ha düştü ha düşecek derken iş işten geçiyor. Gereğinden fazla büyütülen her magazin olayı, aslında bir doz morfindir. Toplumun, canını acıtan gerçekleri hissetmemesi için damarlarına enjekte edilen bir uyuşturucu. Çünkü Filistin’i, Doğu Türkistan’ı, oluk oluk akan Müslüman kanını, ahlaki yozlaşmayı ya da liyakatsizliği tartışmak zordur, yorucudur. Oysa falanca ünlünün davasını ya da filanca fenomenin tutuklanma anını izlemek kolaydır, haz verir, zaten düşünmeye üşenen zihinleri oyalar.

Medyadaki bu gürültü kirliliğine yalnızca saçmalık deyip geçemeyiz. Bu, bilinçli bir tercih, bir stratejidir. Esas meseleleri gölgelemek için spot ışıklarını önemsiz detaylara çevirme sanatıdır. Gürültüye kurban giden sessiz gerçekler, yarın karşımıza devasa sorunlar olarak çıktığında “Biz bunu ne zaman kaçırdık?” diye sormamak için bugün kumandayı elimize aldığımızda bir şeyi fark etmemiz gerekiyor:

Sihirbaz sağ elini havaya kaldırıp şaklattığında, gözünüzü o elden ayırın. Çünkü asıl numara, o sırada sessizce cebine giren sol elinde gerçekleşiyor.

Gürültüye değil, fısıltıya kulak verin. Gerçek orada.

Yazarın Diğer Yazıları