Hüseyin TAŞ

Orta Doğu'nun Önemi ve Türkiye'nin Rolü

Hüseyin TAŞ

Orta Doğu'nun Önemi ve Türkiye'nin Rolü

Dünya devletlerinin Orta Doğu’ya hakim olma sebeplerine iyi bakmak gerekiyor. Modern Orta Doğu araştırmalarından elde ettiğimiz bilgilere göre, bu bölge için verilen mücadeleler ve diğer ülkelerin buraya kendi tarafları için destek vermesi çoğu zaman Filistin ya da Gazze halkını düşündükleri için değildir. Buradaki asıl amaç, bölgedeki kaynaklara ve dünyanın en önemli ticaret yollarına hâkim olmaktır.

Atlas Okyanusu, Hint Okyanusu, Süveyş Kanalı ve Akdeniz, dünyayı birbirine bağlayan kritik su yollarıdır. Bu nedenle Yemen, Umman, Mısır, Etiyopya, Sudan ve Somali gibi bölgeler stratejik öneme sahiptir. İsrail’in varlığı ve diğer ülkelerin müdahaleleri, basit bir durum değildir; burada stratejik, ekonomik ve askeri bir oyun oynanmaktadır.

Türkiye’nin Somali, Etiyopya, Sudan, Libya gibi ülkelerde ve Katar’da asker bulundurmasının nedeni de budur. Buradaki varlık, sadece bölgedeki halkları korumak için değil, küresel ticaret yollarına ve stratejik dengelere hâkim olabilmek içindir. Bundan dolayı, ilerleyen dönemde Gazze ve Filistin’de de Türk askeri varlığı olabilecektir.

Tarih, bu durumu açıkça göstermektedir. Büyük Roma İmparatorluğu, Orta Doğu’ya hâkim olmuş; Cengiz Han Moğolistan’dan çıkarak Avrupa’ya kadar etkisini yaymıştır. Büyük Selçuklu Devleti ve Osmanlı Devleti de bu bölgenin bir kısmına hâkim olmuştur. Osmanlı, kısa sürede 300 yıl boyunca bölgeyi kontrol etmiş ve Hindistan’a kadar uzanan etkisi olmuştur. Orta Doğu’ya hâkim olan, aslında dünyaya hâkim olmuştur.

Osmanlı’nın yıkılmasından sonra İngilizler bu bölgeyi ele geçirmeye çalışmış; bir süre sonra çekilince Amerika Birleşik Devletleri, bölgede üsler kurarak egemenliğini kabul ettirmiştir. Bu durum, İsrail’in varlığıyla da bağlantılıdır.

Türkiye’nin Somali, Sudan, Etiyopya, Libya ve Katar’daki varlığı, akılsızca bir hareket değildir. Amerika’nın her yerde üsleri varsa, Türkiye’nin de bölgesel etkisini artırması zorunludur. Hedef, güçlü bir Türk devletidir. Ekonomik baskılarla dayatılan bu sistemde ayakta durabilmek için birlik olmak, Müslümanların stratejik olarak bu konuda çalışması şarttır.

Orta Doğu: Stratejinin Kalbi

Orta Doğu, tarih boyunca dünya hâkimiyeti için kilit bir bölge olmuştur. Modern araştırmalar da gösteriyor ki, burada yaşanan çatışmalar ve dış müdahaleler çoğu zaman halkların korunması amacıyla değil, kaynaklar ve ticaret yolları üzerinde kontrol kurmak içindir.

Süveyş Kanalı, Basra Körfezi, Akdeniz ve Hint Okyanusu, küresel ticaretin damarlarıdır. Yemen, Umman, Mısır, Etiyopya, Sudan ve Somali gibi bölgeler, bu stratejik yolları kontrol etmek isteyen ülkeler için kritik öneme sahiptir. Türkiye’nin Somali, Sudan, Libya, Katar ve ileride Gazze’deki varlığı da bu bağlamda değerlendirilmeli; amaç sadece yardım değil, küresel ticaret ve güç dengelerine hâkim olmaktır.

Tarih bize bunu açıkça gösterir:
- Büyük Roma İmparatorluğu ve Cengiz Han, Orta Doğu’ya hâkim olarak etkilerini Avrupa’ya kadar yaymışlardır.
- Büyük Selçuklu ve Osmanlı Devletleri, bu bölgeye hâkim olarak stratejik üstünlük elde etmişlerdir. Osmanlı 300 yıl boyunca bölgeyi kontrol etmiş, Hindistan’a kadar uzanan etkisi olmuştur.

Günümüzde de durum değişmemiştir: İngiltere ve ABD, üsler ve koloniler aracılığıyla bölgedeki egemenliklerini sürdürmektedir. Türkiye’nin güçlü bir devlet olarak bölgesel etkinliğini artırması, ekonomik ve stratejik bağımsızlık için zorunludur. Bu yüzden birlik ve bilinçli strateji, Müslümanların hayatta kalması ve ayakta kalması için hayati önem taşımaktadır.

 

Yorumlar 1
İhsan Özkan 24 Ekim 2025 19:16

Güzel bir yazı olmuş üstadım. Kalemin kavi olsun

Yazarın Diğer Yazıları