İhsan ÖZKAN

Çarpık Modernleşme

İhsan ÖZKAN

Ne kendisi kalabilen, ne başkası olabilen, ne olduğunu ve ileride ne olacağını bilemeyen yığınlar içinde yaşıyoruz.  Çarpık modernleşme tarihimizin ürettiği travmalar, krizler, bize dayatılan yaşam ve düşünce biçimleri bizi kendimizden uzaklaştırdı. Gelene ek yaparak geleneğimizi kuvvetlendirmemiz gerekirken yaşadığımız travmalar sonucunda tuhaf şeyler ortaya koyduk.  Bununla da kalmadı, bu krizler hayatımızın her alanına sirayet etmesine sebep oldu. 28 Şubatta askeri cuntanın baskısı sonucunda başörtüsü krizi çıktığında Fetullah Gülen, (azabı şedid olsun) füruattır diyerek müntesiplerinin başını açtırdı. Ordunun içine kendi adamlarını sokmak için içki partilerine ve daha bir çok ahlaksız işlerin yapılmasına cevaz verdi. Beyni uyuşmuş ve uyutulmuş zavallı müntesiplerine niçin böyle yapıyorsunuz diye sorulduğunda İslam’ı hakim kılmak için günümüzde böyle mücadele etmek gerekir diyorlardı. Sanki Allah’ın İslamı hakim kılmak için haşa haramı helal kılın diye bir emri var. Bunun adı iki yüzlülük ve münafıklık.

Bugün başörtülü bazı hanımların haline bakınca insanın içi acıyor. Çarpık modernleşmeye çarpıcı bir örnek. Altta daracık bir pantolon, üstte yarı açık bir bluz, fakat baş örtülü. Alt taraf tophane üst taraf şişhane. 

1882 yılında Sanayi-i Nefise Mektebi (Güzel sanatlar yüksek okulu) müdürlüğüne Osman Hamdi Bey getirildi. Bu Zat-ı Şahanenin yaptığı bir resme örnek verelim. Dekolte kıyafet giymiş bir bayanı Sultan Ahmet Caminin minberinin önünde rahlenin üzerinde otururken resmetmiş. Ayrıca bu bayan, yerde dizili Kuran-ı Kerimlere ayaklarıyla basıyor. 

Bir Almana Johann Wolfgang von Goethe, Patrick Süskind, Thomas Mann, Jacob ve Wilhelm Grimm Kardeşler ile ilgili görüşlerini sorsanız onlardan gurur duyarak bahseder ve sahiplenir. Bir Fransız’a Voltaire,  Napolyon Bonapart, Victor Hugo, Jean Paul Sartre, Gustave Flaubert, Balzac, Stendhal, Albert Camus’u sorsanız aynı şekilde tarihinden gurur duyar ve bu isimleri sahiplenir. Biz de ise bırakın sahiplenmeyi tarihimizde adını bile bilmediğimiz çok değerli eserler veren alimlerimiz var. Adını bildiklerimizi de küçük gören, değersizleştiren, hakaret eden çapulcular var.  

Çarpık ve bozuk modernleşmemize bütün örnekleri vermeye kalksak ömrümüz yeterli gelmez herhalde.   

Ülkemiz özellikle son iki yüz yıldır gelenek ile modernite, kimlik ile aidiyet arasında büyük gerilimler yaşadı. Bu gerilimlerin üstüne bir de otoritenin çağdaşlaşmayı tepeden inmeci ve bozuk modernleşme şeklinde dayatması sonucunda bir özne olarak kendimize, tarihimize, kültürümüze, dünyaya yabancılaştık. 

Kendine yabancılaşan insan  kendi kimliği ve benliği ile uyumsuz hale gelir. Bu durum, kişinin içsel dünyasından uzaklaşmasına,  değerlerini ve inançlarını kaybetmesine yada bozulmasına sebep olur. Daha sonrada günümüzde olduğu gibi saçmalaya başlarlar. 

Bir taraftan dünyayla bütünleşmek ve modernleşme adına tarihine sırtını dönmek bir taraftan da yerden bitme yeni bir kimlik oluşturmak için her şeyi ötekileştirmek, Türk modernleşmesinin sağ ve sol versiyonlarının ürettiği bir durumdur. Bugün Türkiye bu yüklerinden kurtulmaya çalışıyor. 

Bu yüklerin bize ağır maliyetleri oldu. Hala da olmaya devam ediyor. Bu yüklerin zihni, ahlaki ve siyasi ufkumuzu nasıl daralttığı üzerine düşünmek zorundayız. Derdimiz yeni bir modernleşme yoluna girmek değil akli ve ahlaki ilkelere dayanan yeni bir varlık bilinci inşa etmek olmalıdır. Bunu kendimiz kalarak başarabiliriz. Bu konuda ilk yapacağımız şey sahip olduğumuz zengin imkanlarımızı harekete geçirmek olmalıdır. Bunu yapabilmek için de hangi kaynaklara ve değerlere sahip olduğumuzu hatırlamamız ve bu konuda şuur geliştirmemiz gerekiyor. Ayrıca Ben kimim? Ne olmalıyım? Neyi, nasıl yapmalıyım? Ne olacağım? gibi soruları sorarak  idrak yolculuğuna başlamamız gerekir. 

Rönesans ve reform hareketlerinden sonra aklın putlaştırışması kartezyen düşünceyi (Kartezyen felsefe, geleneksel ruh anlayışını terk ederek modern psikolojiye de kaynaklık eden bir bilinç görüşünü felsefeye eklemler) doğurdu. Düşünüyorum o halde varım anlayışı  Kartezyen mantığı tetikledi. Geleneğimiz ise ‘’ Ancak gerçek manada var olan kimse hakikatin bilgisine ulaşabilir’’ der ve bunun sadece kişiler için değil toplumlar içinde geçerli olduğunu söyler. 

Yorumlar 2
M.Ali 06 Haziran 2025 18:43

Çok güzel bir yazı, kalemine sağlık

İsmi Lazım Değil 06 Haziran 2025 17:31

Allah sonumuzu hayreylesin..Biz bugünlerin modern(!) başörtülüleri için mi onca mücadele verdik demeden geçemiyor insan

Yazarın Diğer Yazıları