Gereksiz yere çakar lamba kullanmak, trafikte diğer sürücüleri yanıltmak, öncelik hakkını gasp etmekdemektir. Bu da başkalarının hakkına girmek, yani kul hakkıdır. Peygamber Muhammed (s.a.v):
“Kul hakkıyla gelenin affı yoktur, ancak hak sahibi affederse bağışlanır.” buyurmaktadır.
Riya ve gösteriş bakımından ele alacak olursak; Çakarı, itibar veya gösteriş için kullanan biri, kibirli bir tavır sergilemiş olur. Bu da dinimizce nefret edilen bir davranıştır. Yine Peygamberimiz Muhammed (s.a.v): “Kalbinde zerre kadar kibir olan cennete giremez.” buyurmuştur.
Hile ve aldatma açısından ele alacak olursak; Sahte yetkiyle çakar kullanmak insanları kandırmaktır. Bu da İslam’ın temel prensibi olan dürüstlüğe aykırıdır. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) bir hadisi şerifinde ise “Bizi aldatan bizden değildir.” buyurmaktadır.
Bildiğiniz üzere son zamanlarda kamuoyunu meşgul eden ve halkın öfkesine neden olan kameralara yansımış iki vakıaya şahit olduk. Bunlardan birincisi Cüppeli Ahmet diye bilinen Ahmet Mahmut Ünlü’ nün kızı Yüsra Palazoğlu’nun Çakarlı araç kullanması, diğeri ise menzil Cemaati Semerkant’ın liderlerinden Muhammed Fettah’ın aracının trafikte yetki dışında Çakarlı olarak kullanılması oldu. Kamera görüntüleri delil kabul edilerek araçlara 150.000 TL civarında bir para cezası uygulanmıştı.
Dini sebepler belli ki failler açısından hiçbir şey ifade etmemiş. Günlük çekilen zikirler, yapılan ödevler, tasavvuf ahlakı, medrese terbiyesi tarikatın en üst düzeyindeki insanları ve yakınlarını en basitinden trafikte dahi nasıl davranacağını öğretememiş. Neyse bu onlar ile Allah arasındaki mevzuu diyelim. Bizi ilgilendiren konu dünyevi sebepler.
Malum olduğu üzere kamuoyunun esas ilgilendiği mesele kesilen ceza miktarı olmadığı muhakkaktır. Bu araçları kim ve neden Nakşi şeyhlerine ve yakınlarına tahsis ediyor? Devlet içerisinde tarikat ve cemaatlerin özel gayelerine hizmet eden kişi ve yapılar bu vesileyle sorgulanıp elimine edilecek mi? Çünkü burada bariz bir şekilde hukuk çiğneniyor. 15 Temmuz 2016 Devletin bu konularda tecrübe kazanması açısından çok önemli bir tarihti. Paralel yapılanmalar hangi gaye içerisinde olursa olsun devletin hukukunu zayıflatan birer virüs gibi davranır. Küçük görülen günahların nasıl büyük günahlara evirildiği gibi küçük görülen hukuksuzlukların devleti nerelere sürükleyeceği iyice düşünülmelidir.
Çakar Lambalı Araçlar Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), Türk Silahlı Kuvvetleri (askeri araçlar), Sahil Güvenlik Komutanlığı, İtfaiye ve AFAD araçları,112 Ambulans ve sağlık hizmeti araçları ve Cumhurbaşkanlığı ve TBMM’ye ait bazı protokol araçları için tahsis edilebilir. Kullanım amaçları ise Acil durumlarda (asayiş, sağlık, yangın, afet vs.), Güvenlik gerektiren durumlarda, Görev sırasında hızlı ve öncelikli ulaşım gerektiği durumlardadır. Peki Nakşi şeyhlerinin araçlarına bu sayılanlardan hangisiyle bağlantı kurularak Çakarlı araç yetkisi verilmiştir.
Çünkü Sivil kişilere veya özel şirket araçlarına çakar lamba tahsis edilemez. Ancak Protokol kapsamında bazı üst düzey devlet yetkilileri (Cumhurbaşkanı, Bakan, Vali, Emniyet Müdürü vs.) için resmi görev araçlarına tahsis edilebilir. Bu da İçişleri Bakanlığı izniyle olur ve plakaya kayıtlıdır.
Sonuç olarak Devletin sadece kesilen para cezası ile olayı kapatması kamuoyunda büyük bir şaşkınlığa neden olmuştur. Konu bu kadar basit geçiştirilmemeli. Hukuksuzluğun sebepleri üzerine gidilmelidir.