Murat SERİM

Allah'a Yaklaşmada Vesile

Murat SERİM

Erzurum’da Abdülbaki Çınar Hocamızla Rufailik üzerine söyleşimize devam ediyoruz.

Diyorsunuz ki: Türbelere gidince büyük insanların kabristanlarına gidince o insandan medet umulmamalı, direkt Allah’tan umulmalı, o insana dua edilmeli.

‘’ يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اتَّقُواْ اللّهَ وَابْتَغُواْ إِلَيهِ الْوَسِيلَةَ وَجَاهِدُواْ فِي سَبِيلِهِ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونYa eyyuhellezine amenuttekullahe vebtegu ileyhil vesilete ve cahidu fi sebilihi leallekum tuflihun. Ey iman edenler! Allah’ın hukukunu koruyun. Ona yaklaşma için vesile arayın. En büyük vesile Cenab-ı Hakkın kendi zatı, kelamı, peygamberi, sahabeleri, kitabı, Kur’an’ı. Peygamber aramızda yok اَلْعُلَمَاءُ وَرَثَةُ اْلاَنْبِيَاءِ  Peygamber mirasının varisi. Hayatta olan Seyyi Sabah Hazretleri gibi bir adamın yanında pür edeple oturuyor, mübarek ellerini öpüyoruz sağlığında Hacı Mevlüd Baba’nın. Diyordu ki: Bunlar hüsn-ü zan ediyoruz. Kesin desek küfür olur. Hüsn-ü zan ederiz ki çünkü cennet Allah’ındır, dilediğine verir. Peygamber Efendimizle aşer-i mübeşşereyle müjdeledikleri hariç hiçbir kimse için garanti ifade kullanamayız. Hüsn-ü zan iyi niyetle zannederiz ki o cennet ehlidir. Ya Rabbi! O, senin yakın kulundur. Biz de yakın olmak adına biz de ona yaklaşmaya çalışıyoruz. Bu duygudan mahrum olanlar efendim direkt onları aradan kaldırıyor her ne kadar deseler de. Yani Hz. Allah peygamberini dahi Cibril vesilesi Burak vasıtasıyla miracına almış. Vesile ve vasıta şarttır. Kim ne derse desin.’’

Hocam Hacı Mevlüd Baba’nız halife bıraktı mı? 

‘’Tabi ki, tabi ki. Sağlığında halifeleri vardı.’’

Bunların sayısı kaç hocam? 

‘’Yani kayıt altına alınan desem belirli bir sayı … Hacı Baba’nın köylerde de çok halifeleri vardı. Köylerde de çoğu insan onları tanımıyor.’’

Şu an yaşayanlar var mı?

‘’Tabi, tabi yaşayanlar var. Yolunu devam ettiren, meydan açan, bu hizmeti devam ettiren insanlar var.’’

Hacı Mevlüd Baba’nın da aynı dedesi gibi tekke şiiri yazdığını biliyoruz. Bunlardan birini yine sizden duymak isteriz hocam.

‘’Niyazımız budur Allâh’ımızdan 
Sivâ’sın mahvede bu kalbimizden (Mana anlaşılıyor sanırım.)
İlâhî umarız senden atâyı
Şefî kılıp Muhammed Mustafa’yı
Gönül pâk olmayınca mâsivâdan 
Nüzûl eyler mi rahmet ol Hudâ’dan
Nazargâh-ı ilâhî kalbimiz çün 
Sever pâk edeni ol zâti biçün      
İlâhî taklîdimiz eyle tahkîk 
Ki senden olur zîrâ kula tevfîk                
İlâhî mutmain et kalbimizi 
Ki dâim ağlayalım zenbimizi (günahlarımıza)
Bizi benlik oduna koyma ey Şâh 
Diyelim her zaman her demde Allâh                                         
Temessük edelim sünnete dâim 
Tarikatte olalım cümle kâim 
Tarikimiz durur er Rufâî bendi 
Ki Mevlüd’den alırız nush-i pendi (nasihat, öğüt)
Senin Mevlüd kulunun dâim ümîdi 
Diler makbûl ola cümle müridi

Bu sözün üzerine ben de şunu arz edeyim: Ümit ederim ki zat-ı âlinizin şahsında bu çekim ve sohbetten mütevellit bizim sohbetlerimiz de inşallah İslam’ın ve insanlığın hayrına vesile olursa biz çok büyük mutluluk hissederiz. Hacı Mevlüd Baba’nın dediği gibi ‘Diler makbûl ola cümle müridi.’ Biz de dileriz ki cümle Müslüman yavrularımız bizden sonra gelecek evlatlarımız inşallah tasavvufa ilgi duyan güzel ahlaklı, erdemli, vatanına milletine iyi bir vatandaş olan, babasına annesine iyi bir evlat olan, Rabbine iyi kul, Resul’üne iyi ümmet olanlardan olurlar inşallah.’’

İnşallah diyelim hocam. Bu ağustos sıcağında Erzurum’da evinizde ağırladınız. İkramda bulundunuz. Müteşekkiriz. Bu söyleşiyi evinizde gerçekleştirdik. Allah sizden razı olsun hocam. Yüreğinize, ağzınıza sağlık.

‘’Sizden de aziz efendim. Hoş sefa geldiniz. Baş can göz üzerine geldiniz. Gelmekle bizi ve ecdadımızın ruhunu şad ettiniz. Allah da sizin ruhunuzu şad eylesin inşallah.’’

Allah razı olsun hocam. Değerli dostlar, Abdülbaki Çınar Hoca’mızla Erzurum’daki evinde dini ve sosyal açıdan Rufailiği konuştuk. Başka bir söyleşide buluşmak üzere. 

Söyleşinin sonu

Yazarın Diğer Yazıları