Murat SERİM

Dijital Çağın Gençleri Bir Sanatla Neden İlgilenmeli? 

Murat SERİM

İstanbul Fatih’te Müzehhibe Emel Türkmen ile tezhip sanatı üzerine söyleşimize devam ediyoruz.  

Tezhip sanatının geleceğiyle ilgili neler söyleyebilirsiniz? 

Gençlerimize en önemlisi bu sanatı doğru tanıtıp tanıtmadığımız. Bu kültüre vâkıf olabilmeleri için okullarda başlaması gereken bir eğitim süreci bu. Kendi ecdatlarımızdan, Osmanlıdan ve daha evvelki köklerden geldiğini bilerek bunu takip etmek ve bu sanatlara vakıf olmakla başlıyor. Ondan sonra da tezhip sanatını doğru tanıtmakla devam ediyor. Onlara, bunları deneme şansı vermek ve onlara tanıtmak lazım ki ben lise dönemimde kendini denemiş olan arkadaşlardan şu an derse giren öğrencilerim var. Yapabilirliğini fark edip acaba ben daha bir eğitim mi alsam, ne yapsam, bunun üniversitesine mi gitsem? diye düşünen ciddi bir kitle oluşuyor. Fakat dediğim gibi dikkatlerini cezbedebilirsek. Bunun için de artık yöntemlerimizi değiştirmemiz gerekiyor. O yüzden geleceğe aktarımında ilk önce gençlerimizi ikna etmek, onlara bu sanatı şevklendirmek, en önemlisi manevi tarafıyla beraber bunu öğretmekle başlamak lazım. Ben aslında çok umutluyum. Zehir gibi gençlerimiz var. Gençlerimize ben, doğru yaklaşılmadığını düşünüyorum. Doğru kanallardan konuya girmek lazım. Onların sosyal medya üzerinden yaptıkları araştırmalar tamamen bu yönde ilerliyor. Yani kulaktan kulağa bile değil artık. Telefonla araştırmak, soruşturmak, hocaları veya sergileri gezmek değil, ellerindeki telefonlarla bunları araştırmayı tercih eden bir kitleden bahsediyoruz. O zaman yanlış kaynakları görme olasılıkları çok yüksek. O yüzden doğru kanallardan yaklaşılması önemli. Burada lise ve ortaokul hocalarına, özellikle de ailelere çok büyük görev düşüyor.

Çocuklarının ilgi alanlarını tespit ettikten sonra eğer bir mesleği olacaksa, bu meslekle ilgili eğitimini alırken bir taraftan da bu sanatla bir şekilde uğraşmalarını sağlamak. Sadece bu tezhip değil. Birçok sanat üzerinden düşünülebilir. Bu, klasik sanatlarımız da olmak zorunda değil. Bu, musiki üzerinden de olabilir, edebiyat üzerinden olabilir, farklı alanlarda da gerçekleşebilir. Ama mutlaka bir sanata yakın olmaları onların ruhen beslenmesini sağlayacaktır. Hayata bakışlarını değiştirecektir. Mesleklerini de daha sonra severek icra edecekleri bir ortam oluşturacaktır. Burada en önemlisi zorla edinilen meslekler. Yani ailenin zoruyla, sadece aile istediği için okunulan okullar. O vakit işte psikolojisi normal olmayan bir kitle oluşuyor. Ayakları geri geri giden, o işi yapmayı istemeyip de aslında gönlünde bambaşka sevdalar bulunan bu çocuklar, mesleklerini bırakıp o sevdalarının peşinde koşuyorlar. Görüyoruz ve rastlıyoruz. Mesela benim kız kardeşim el sanatları öğretmeni. Eğitim fakültesi mezunu. O, bir gün öğretmenlik yapmadı. Çünkü onun amacı edebiyat okumaktı. Edebiyat okuyamadı. Konya Selçuk Üniversitesinden mezun. Ama ikinci bir şansı olmadığı için üniversiteye girip direkt orada okusun diye gönderildi ve okudu. Ailem çok teşvik etti öğretmenlik kazandığı için ama severek okumadı. Ve şu an edebiyatla uğraşıyor. Onun gibi düşündüm. Yani çocuklarımızı doğru yönlendirirsek bizim kendi isteklerimize değil. Tabii biz iyiliklerini istiyoruz ama herkes doktor, mühendis olmak zorunda değil. Sadece matematikle bir hayat bitmiyor. Bu bölümlere girmek için matematiği bilmek lazım. Çok zeki bir çocuk olabilir ama gerçekten ilgi alanı veyahut merak ettiği alan veya yeteneği ne? Bu yetenekten memnun mu yoksa bu yeteneğini hiç değerlendirmeyip başka bir alana mı yönelecek? İsteği nedir çocuğun? Bu, çocuğa sorulmuyor çoğunlukla. Ben, çocukları üzgünüm ama yarış atına benzetiyorum. 

Bir eğitimci olarak size hak veriyorum hocam.

Ben bunu sanat açısından da gördüğüm için söylüyorum. Ama sanatla ruhu beslenen çocukların çok daha güzelleştiğini, hayata bakış açılarına ne kadar olumlu olabildiğini görebiliyorum. Osmanlının böyle bir sistemi de vardı zaten. Bu, bütün İslam dünyasında yaklaşık olarak uygulanan -tabii kendi kültürümüz olduğu için- Osmanlıda da uygulandığını bildiğimiz hep şudur: Medreselerde verilen eğitimlerin yanında çocukların, farklı alışkanlıklarından sıkıldığında bazı becerileri kazandırabilmek için mutlaka sanatla, musiki ile hatla ya da ebru sanatı gibi farklı bir sanatla hemhal olması sağlanırmış. Bu sanatlar sayesinde disiplin, düzen ve titizliği öğrenci yani talebe o şekilde kavramış oluyor ve hayatını aslında şekillendirecek bir eğitim almış oluyor. Ve tabii sanatla da hemhal olduğu için aynı zamanda ruhu da güzelleşmiş oluyor. Bir çocuğun kötü alışkanlıklar edinmesi bu şekilde engellenirmiş. Hâlâ da bu devam edebilir, çok zor bir şey değil. 

Hocam sizi takip etmek isteyenler size sosyal medyadan nasıl ulaşabilirler? 

İnstagram adresim var @emelsonmezisikturkmen isminde. Bir de yine İnstagram’da @emelturkmenvealtindanhaleler diye talebelerimizin bir grup hesabı var. Oradan talebelerimizin yaptığı çalışmaları, benim kendi şahsi hesabımdan da kendi çalışmaları görmeleri mümkün. Katılım etkinliklerini, farklı mercilerle gerçekleşen sergileri, yurt dışı yurt içi olsun sergileri de görebilirler. Tamamen kişisel hesabım. Bunun dışında X (Twitter) https://x.com/muzehhibemel hesabım var ama orada çok etkin değilim. Sosyal medyayla benim yerime uğraşan birisi yok. Dolayısıyla kendim yürütmeye çalıştığım için böyle. Twitter’da sadece bakıp geçtiğim için, orada sürekli yayınladığım bir şey olmadığı için, Twitter hesabımızın çok bir etkinliği yok.

Hocam, tezhip sanatıyla ilgili çok değerli bilgileri bizimle paylaştınız. 

Dilimin döndüğünce anlatmaya çalıştım. 

Tezhip sanatının geçmişini, bugününü ve geleceğini sizinle konuştuk. Ağzınıza yüreğinize sağlık. Değerli okuyucularım, başka bir söyleşide görüşmek üzere.

Söyleşinin sonu

Yazarın Diğer Yazıları