Murat SOYTÜRK

Kur'an Işığında Allah Tasavvurumuz-5

Murat SOYTÜRK

Kullarım, sana beni sorarlarsa bilsinler ki ben, muhakkak onlara pek yakınım. Beni çağıran, bana dua eden kişiye çağırdığı, dua ettiği anda icabet ederim. Artık onlar da benim çağrıma koşsunlar, bana inansınlar da doğru yolu bulsunlar.(Bakara 186)

Allah Semi’dir, gizliden ve açıktan  bütün seslenişleri duyar. Duymak için herhangi bir işitme aracına ihtiyacı yoktur. O’na dua ettiğiniz zaman dualarınıza cevap verir. Bizi işitmesi için törensel ayinlere de ihtiyaç yoktur. Bize şah damarımızdan daha yakındır. Bir karıncanın yürüyüşünü, bir kuşun cıvıltısını,bir yaprağın hışırtısını, bir bebeğin ağlayışını, bir annenin feryadını, bir babanın haykırışını da işitir.Alın teri gasbedilmiş bir işçinin isyanını da işitir. Sevincinden gözyaşlarıyla ellerini semaya kaldırmış bir yüreği de... Gazzeli, Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin  çığlığını da işitir, ümmetin suskunluğunu da... Bütün dünya mazlumlarının feryad-u fîganını da işitir. Bütün zalimlerin zulmünü de... 

Allah Basir’dir.Gece gündüz, görünür görünmez, gizli açık her yerde görendir.  O’nun ilmi dışında bir yaprak bile düşmez. Her şey kayıt altına alınmaktadır, ilahi kamera her daim çekim halindedir. İyi kötü, güzel çirkin yaptığımız her amelimizi hiçbir detay atlamadan, küçük büyük demeden kaydetmektedir.

Kim zerre kadar hayır işlemişse onu(karşılığını) görür. Kim de zerre miktarı şer işlemişse onu görür. (Zilzal 7,8)

Kitap (amel defteri) ortaya konulacaktır.  Suçluların, onda yazılı olanlardan korkmakta olduklarını göreceksin. (Onlar) “Ah, vay hâlimize! Bu nasıl kitapmış! Küçük büyük hiçbir şey bırakmaksızın hepsini sayıp dökmüş!” diyecekler. Yaptıklarını (karşılarında) hazır bulacaklardır. Rabbin, kimseye haksızlık etmeyecektir.(Kehf  49)

Ey insanoğlu!Göklerde ve yerde olan her şeyi Allah’ın bildiğinden haberin yok mu? 

Aralarında gizli gizli konuşan her üç kişinin, dördüncüsü mutlaka O'dur ve her beş kişinin altıncısı, ister daha az, ister daha çok olsunlar ve nerede bulunurlarsa bulunsunlar Allah mutlaka onlarla beraberdir. Ama sonunda kıyamet günü, Allah yaptıklarını onlara gösterecektir. Çünkü Allah, herşeyi hakkıyla bilendir.(Mücadele 7)

Allah, El-Alim’dir. Allah her şeyi bilendir.

İnsanoğlunu diğer canlılardan ayıran en önemli vasfı ilim sahibi  olmasıdır .Fakat insanın ilim sahibi olması Allah’ın ilmine kıyasla okyanustaki bir damla misalidir. Allah’ın ilmi bütün varlığı kuşattığı halde insanın bilgisi sınırlı bir alana münhasırdır. Müminlerin bir vasfı da gayba iman etmeleridir. Gaybın bilgisi Allah’a mahsustur.

Mü’minler için gaybî konular , insanın duyu organları ile kavrayamadığı halde varlığından şüphe etmediği konulardır.  O’nun kürsüsü gökleri ve yeri kuşatmıştır.  İçimizdekini bilendir. En gizli sırlarımızı bile bilmektedir. Nefsinin ona ne fısıldadığını çok iyi bilir. 
Gaybın anahtarları Allah’ın yanındadır; başkası onları bilemez. Karada ve denizde ne varsa hepsini O bilir. O’nun bilgisi dışında dalından bir yaprak bile düşmez. O, yerin karanlıkları içindeki bir tek dâneyi, yaş ve kuru ne varsa her şeyi bilir. Bütün bunlar, gerçeği tüm netliği ile gösteren apaçık bir kitapta yer almaktadır.(En’am 59)

Bizim için gaybî konulardan birisi de kıyametin ne zaman kopacağı konusudur. Günümüzde kıyamet senaryolarını gündeme getirenler hatta tarih vererek kıyametin kopacağını söyleyenler hiç mi Allah’ın kitabını okumazlar.  Peygamberimiz bile kendisine kıyametin ne zaman kopacağı ile ilgili soru sorulduğunda “Bu konu ile ilgili sorulan, sorandan daha iyi bilmiyor veya kıyamet için ne hazırladın?”diye cevap vermiştir. 

Kıyâmetin ne zaman kopacağının bilgisi yalnız Allah’ın katındadır. Yağmuru O indirir. Rahîmlerde olanı da O bilir. Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez. Hiç kimse nerede öleceğini de bilemez. Şüphesiz, her şeyi hakkiyle bilen, her şeyden hakkiyle haberdâr olan yalnız Allah’tır.
(Lokman 34)

Yaratan yarattığını bilmez olur mu hiç? İlmi her şeyin bütün inceliklerine kadar nüfûz eden ve her şeyden hakkiyle haberdar olan yalnız O’dur. 

Allah’tan en çok alimler korkarlar. Alimler peygamberlerin varisleridir. Âlim ilmiyle amel edendir. Âlim ilmini Allah’ın rızası dışında başka bir amaçla kullanmaz. İlmini kendi menfaatleri için kullananlar veya ilmi ile âmil olmayanlar Kur’an’ın ifadesiyle kitap yüklü merkeplerdir. Âlim ile bilgini, ilim ile malumatfuruşu birbirine karıştırmamak gerekir. Malumat kelimesi, bilgi anlamına gelir. Farsça kökenli bir sözcük olan furuş ise, satmak demektir. Bu iki kelimenin birleşmesiyle oluşturulan malumatfuruş, bilgi sahibi olmadığı konularda ahkam kesen ve bilgiçlik taslayan kişiler için kullanılır.

Allah’ın hem muhkem hem de müteşabih ayetleri vardır. İşte gerçek alimler İlimde derinleşenler bu müteşabih ayetleri üzerinde ilim ihtisas ederler. Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? (Zümer 9)
Tarihte ilme önem veren, ilmin ışığında hareket eden toplumlar hem maddi hem de manevi olarak yükselmişlerdir. 

Hikmet müminin yitiğidir. İlim Çin’de de olsa gidip almalıdır . İlmin, bilimin, bilginin nereden üretildiği bir müslüman için  problem değildir. Asıl problem bu üretilen bilginin ne amaçla kullanıldığıdır. Bugün Batı dünyası aklını ilahlaştırarak bilgiyi putlaştırarak bilimi başka ülkeler üzerinde bir baskı aracına dönüştürmüştür.Batıda bilginin özellikle teknolojik anlamda kutsanması zamanla kendi kutsallarını bile yok sayacak bir aşamaya evrilmiştir. Batının eşya ve insan ile ilgili epistemolojisi sorgulanmadan  alınması, kültür emperyalizmine davetiye çıkarmaktır. Ülkemizin kalem tutan alim, fikir ve düşünür entelektüel insanları bu kültürel yozlaşmaya karşı toplumu bilinçlendirmeleri, halkı doğru olarak aydınlatmaları ilmin namusu adına bir borçtur. İlim değer gördüğü yerde neşvü nema bulur. Değer görmediği yeri terk eder. Bir toplum, muallimine ne kadar değer verirse eğitimin kalitesi de o oranda artar. Bu sebeple öğretmenlerimiz yaptığı görevin bilinci ile öğrencilerine muamele etmelidir. Öğrenci, talebe demektir. Talebe, talep eden anlamına gelmektedir. Neye talip olduğunun farkında olmayan öğrenciler hem kendilerinin hem de eğitimin kalitesini düşürürler. Bir ülkenin  mualliminin ve talebesinin kalitesi, eğitim müfredatının kalitesiyle doğru orantılıdır. 

Âlim denilince sadece dinî ilimlerle ilgilenen kişiler akla gelir. Oysa biz müminler için tevhit(birlik) esastır. İlimleri dinî veya dinî olmayan diye ayırmak doğru değildir. Bir müslüman aslî kaynaklardan hem dinini öğrenip hayatına hakim kılmak ister hem de  pozitif bilimler diye tanımlanan ki diğer adı ile müspet bilim olarak bilinmektedir. İspatlanabilen, deneyler ve gözlemler ile de kanıtlanabilme imkanı olan bir bilimdir. Deneysel olarak sonuçları bulunan tüm bilim dalları pozitif bilim içerisine girer. Dinî ilimler ile pozitif bilimleri birbirinin karşıtı gibi algılayanlar ilmin kaynağının El-Alim olduğunu bilmezler mi?  

İlim öğrenmenin amacı Âlim olan Allah ile çatışmak değil, O’nun dünyasında O’nun rızasına uygun yaşamaktır. Ne güzel demiş Yunus Emre:
İlim ilim bilmektir, 
İlim kendin bilmektir, 
Sen kendin bilmezsin,
Ya nice okumaktır. 
Okumaktan murat ne,
Kişi Hakk’ı  bilmektir,
Çün okudun bilmezsin,
Ha bir kuru emektir. 
Okudum bildim deme,
Çok taat kıldım deme,
Eğer Hak bilmez isen,
Abes yere gelmektir. 
Dört kitabın mânâsı,
Bellidir bir elifte,
Sen elifi bilmezsin,
Bu nice okumaktır. 
Yiğir mi dokuz hece,
Okursun uçtan uca,
Sen elif dersin hoca,
Mânâsı ne demektir. 
Yunus Emre der hoca,
Gerekse bin var hacca,
Hepisinden iyice,
Bir gönüle girmektir. 

Peygamberimiz ise şu hadisi şeriflerinde ilmin faziletine dair bakın neler buyurmuştur:

İnsanoğlu öldüğü zaman bütün amellerinin sevabı da sona erer. Şu üç şey bundan müstesnadır: Sadaka-i câriye, istifade edilen ilim, kendisine dua eden hayırlı evlat.”(Müslim, Vasiyyet 14)
Kim ilim tahsil etmek için bir yola girerse, Allah o kişiye cennetin yolunu kolaylaştırır.(Buhari, İlim 10)

Allah’a yemin ederim ki, Cenâb–ı Hakk’ın senin aracılığınla bir tek kişiyi hidayete kavuşturması, senin, en kıymetli dünya nimeti olan kırmızı develere sahip olmandan daha hayırlıdır.(Buhari, Fezailül ashab 9)

İlmi,âlemi, âlimi, muallimi, ta’limi  El-Alim’den bağımsız düşünemeyiz. Allah’ın El-Alim ismine dair elbette söylenecek çok söz vardır. Ancak şu ayet, ilim sahiplerine ilmin esas gayesini göstermektedir. 
Ey Rabbim! Bana [doğruyla eğrinin ne olduğuna] hükmedebilme bilgi ve yeteneğini bağışla ve beni dürüst ve erdemli insanların arasına kat. (Şu’ara 83)

Ey Rabbimiz, ilmimizi senin rızan doğrultusunda artır ve hikmetle hareket edebilmeyi nasib et...

Yazarın Diğer Yazıları