Mürşide ASLAN

Pankart Kültürü

Mürşide ASLAN

‘’Benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm, alemlerin Rabbi olan Allah içindir’’ Enam 162. 

Son yıllarda dikkat çekecek boyutlara ulaşan, özellikle üniversitelerde mezuniyet törenlerinde pankart açma geleneği, gittikçe ilgi çekici bir hale geldi. Nasıl başlamış diye merak edip küçük çaplı bir araştırma yapma gereği hissettim. Gördüm ki ucu 19. Yüzyıla dayanıyor.

Üniversitelerde pankart açma geleneği, hem dünyada hem Türkiye’de öğrencilerin toplumsal ya da kültürel meselelerde görüşlerini ifade etme biçimlerinden biri olarak ortaya çıkmıştır. Bu gelenek genellikle protesto kültürünün, ifade özgürlüğünün ve öğrenci hareketlerinin bir parçası olarak gelişmiştir. 

Üniversitelerde yayılması; 1960 lar özellikle ABD ve Avrupa öğrenci hareketlerinin yükseldiği dönemdir. 1968 Paris olayları Vietnam Savaşı protestoları gibi olaylarda politik duruşun sergilenmesi için bir araç haline gelmiştir.

Türkiye’ de pankart açma geleneği 1950’ler – 1960 lara dayanır. 68 kuşağının protestolarının vazgeçilmez unsuru oldu pankartlar. ‘’Tam Bağımsız Türkiye’’, ‘’Amerikan Emperyalizmine Hayır’’ gibi sloganlar bu döneme damga vurmuştur.

12 Eylül 1980 darbesinden sonra pankart açmak tehlikeli bir eylem haline geldi. Uzun bir süre sıkı denetim ve yasaklar vardı. 
1990’lar – 2000’lerde öğrenci klüplerinin, bireysel eylemcilerin tekrar yaygın bir şekilde kullanmaya başlaması mezuniyet törenlerine kadar taşındı. Artık yalnızca siyasi değil, kültürel ve mizahi mesajlar da taşıyordu. 

Günümüzde üniversitelerde pankart açma, çeşitli yönetmeliklerle kısıtlanmış olsa da hala özellikle mezuniyet törenlerinde, forumlarda ve toplumsal olaylarda yaygın olarak görülüyor. 

Pankart kültürü her ne kadar siyasal içerik ağırlıklı başlamış olsa da, zamanla mizah, kültürel referanslar ve güncel olayların yansıması oldu. 

Amerika ve Avrupa dahil, dünyada bir çok üniversite kişisel ve bölgesel taleplerinin önüne geçecek bir hareket başlattı. İnsan hakları, dünya barışı, soykırım karşıtlığı gibi gıpta edilecek bir tavır sergileyerek, her fırsatta Gazze özelinde Filistinin sesi oldular. 

Pankartlar ‘’Filistin’e Özgürlük’’, ‘’Katliama Son’’, ‘’Katil İsrail’’ gibi oldukça ilgi çeken, kitlesel öğrenci ve halk hareketine öncülük ettiler.

‘’Ülkemizde ve İslam ülkelerinden bugün bir insanlık meselesi olan Filistin konusu için aynı duruşu çok bekledik… ‘’

Bugün hem protesto hem görünürlük, hem duruş sergileme aracı. Kimi zaman düşündüren, kimi zaman güldüren, kimi zaman ürküten pankartlar, taşıyanın zihniyetinin bir parçası olarak kabul görür ve anlayış ve hoşgörü kapsamında değerlendirilir. 

Her şeyi çok hazmeder hale geldiğimiz bu zamanlarda, ne üniversitelerde, ne de toplumsal izinli gösterilerde pankartlara müdahale görmedim.

Ta ki bizim çocuklarda bir pankart açana kadar. 

Siyasi değil, hakaret yok, kişisellik yok, kimseye sataşma ya da özgürlüğünü kısıtlama yok, kimsenin peşinden körü körüne gitme yok…

Arzı insanların emrine amade eden Rabbe kul, O’na yaraşır bir gençlik olma inancıyla duruş sergileyen öğrenciler engellendi. Bu bir zorbalık, 30 yıl önce başörtülü okul birincilerinin törene alınmaması gibi, ağzı kapatılarak sahneden alaşağı edilmesi, müdür tarafından kovulması gibi…

Bazılarının cesareti güçlendirmesi gerekirken, bazılarının da tahammülü öğrenmesi gerekiyor. Gençlerin kendilerini ilmi ve fikri tartışmalara açık hale getirmesi gerçek gelişimin ve vizyonun bir göstergesi, hafife almamak lazım. 

Konuşabilmeyi, fikrine katılmasan da düşünceye saygıyı göstermeyi öğrenmesi gerekiyor. Bu konuda akademisyenlerimize, hocalarımıza büyük görev düşüyor desem hadsizlik etmiş olmam umarım.

Konuşmayı, tartışmayı, dinlemeyi, anlamayı başaramaz isek hiçbir şeyi başaramayız.

Son söz yine ‘’O’’nun olsun,
Ne yücedir ve ne büyük hayır ve bereket kaynağıdır O Allah ki, göklerin, yerin ve bunların arasında bulunan her şeyin mutlak mülkiyet ve hakimiyeti O’na aittir. (zuhruf:84)

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları