ZANDA BULUNANLAR
Bizi yaratan, yaşatan, sayısız nimetler ile donatan, iyi ahlak sahibi olmamız için hak kitap ile en güzel ahlak örneği Rasulü Hazreti Muhammed'i (sav) bize gönderen Rabbimize hamd-ü senâlar olsun. İnsanlık için en güzel rol model olan Rasûlü Hazreti Muhammed'e salât ve selâm olsun.
Bu gün siz kıymetli okurlarıma ahlaki bir husus olan Zan'dan bahsetmek istiyorum. Zan Kur'an-ı Kerim' de fiil olarak; zannetmek, tahmin etmek, kuruntu duymak, şüphe etmek, isim olarak ise zan, sanı, tahmin, kizb, yakîn, kuruntu ve vehim olarak kullanılmıştır. (İbn Manzûr, Lisânü’l-’Arab, 9/196-198). İslam'da kişilerle ilgili zannın kullanımına göre iki farklı anlamı vardır. Bunlar bir kimse hakkında 'hüsnü zan' diye ifade edilen iyi zanda bulunmak diğeri de 'su-i zan' diye ifade edilen kötü zanda bulunmaktır. Dinimiz iyi zanda bulunmayı teşvik ederken kötü zanda bulunmayı da yasaklamıştır.
Zanda bulunmak, gizlilikleri araştırmak, dedi-kodu ve gıybet yapmak Hucurat Sûresi 12. Ayetinde kesin bir şekilde yasaklanmıştır. Ayet-i celile de Yüce Allah (C.C.): "Ey iman edenler! Zannın birçoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir." diye buyurmuştur.
Bu tür davranışlar kişiliği bozan davranışlar olduğu gibi toplumsal huzuru da bozan davranışlardır. Aynı zamanda kötülüklerin reklamını yapıp yayılmasına da sebep olmaktadır. Burada yasak olan su-i zan diye tabir edilen kötü zanda bulunmaktır. İlmî araştırmalar yaparken tahminde bulunmak anlamındaki zan değil. Zanda bulunarak yargıladığınız kimse gerçekte sizin zannettiğiniz gibi değilse hem kul hakkını çiğnemiş hem de ardı arkası kesilmeyen bir vebali yüklenmiş olursunuz. Üstelik sizin zannınıza göre hareket edilerek yargılanan kimse herhangi bir cezai müeyyide uygulandığı zaman hem maddi hem manevi zarara uğrayacaktır. Bu nedenle siz de mazlumun ahını almış olacaksınız. Ve elbette bunun da size hem dünyada hem ahirette bir bedeli, bir geri dönüşü olacaktır. Atalarımız bu hususu "Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste" diyerek ne güzel özetlemiş. Ayrıca mazlumun duasıyla Allah arasında hiç perde olmadığı da hadis-i şerifte"... Mazlumun bedduasını almaktan kork. Zira Allah'la bu beddua arasında perde mevcut değildir." [Buhari, Zekat 1, 41, Sadaka 1, 63, Mezalim 9) diye ifade edilmiştir.
Zanda bulunurken en az dört kez düşünmeliyiz Zira;
1. Zanda bulunarak Allah'ın yasak ettiği bir işi yapmış oluruz (bkz. Hucurat Sûresi: 12. Ayet)
2. Kul hakkına girmiş oluruz. Belki de helallik alma şansımız olmayacak ve hiç bir para ve pulun geçmediği Mahkeme-i Kübra'da hesap vereceğiz.
3. Zannımıza göre hareket edenlerin günahını da yüklenmiş oluruz. Zira iyiliğe vesile olan onu yapmış gibi sevap kazanırken kötülüğe vesile olan da onu yapmış gibi günah kazanır. Bu husus hadis-i şerifte şöyle ifade edilmiştir:
Allah Rasûlü (sav): “Kim İslam'da iyi bir çığır açarsa açtığı çığrın ecri ve kendisinden sonra, onunla amel edenlerin ecirleri, işleyenlerin sevaplarından hiçbir şey eksilmeden ona da verilir. Kim de İslam'da (müslümanlar içinde) kötü bir çığır açarsa, açtığı çığrın günahı ve kendisinden sonra onunla amel edenlerin günahları, işleyenlerin günahlarından bir şey eksilmeden ona da yüklenir" [Riyâzu’s-Salihîn, 19. bab. 172. hadis, s. 158 (müslim’den).
4. Hakikat bizim zannettiğimiz gibi değilse kim bilir nice mazlumların ahını da almış olacağız.
Dinimizin bizden istediği hadis-i şerifte "Mü'min mü'minin aynasıdır" (bkz. Ebu Davud, Edeb:49) şeklinde belirtildiği gibi mü'min kardeşlerimizin kusurlarını tıpkı bir ayna vazifesi yaparak düzeltmeye çalışmaktır. Ayıpları, kusurları araştırıp ortaya dökmek değil. Ayıpları, kusurları dedikodu malzemesi yapıp yayılmasına sebep olmak ve kardeşlerimizi mahcup etmek yerine ayıp ve kusurunu gördüğümüz kardeşimizi uyararak düzelmesine vesile olmuş oluruz. Allah yâr ve yardımcımız olsun. Rızasına uygun yaşayan salih, muttakî kullarından eylesin. Burada konuyla ilgili yazmış olduğum 'SU-İ ZAN' isimli şiirimi siz kıymetli okuyucularımın beğenisine sunuyorum.
SU-İ ZAN
Zan'dan çok kaçının buyuruyor Hakk,
Ne kötü şey sû-i zanda bulunmak!
Yasakladı onu hak kitabında.
Rabb'in emrine uy Zan'dan ol uzak!
Ayette verilen bilgilere bak!
Sakın ha olma şeytana tutsak!
Fanidir bu dünya gelip geçiyor,
Salih amellerle donanmaya bak!
Kırılınca kalpler tamir olmuyor,
Dünyadan gidenler geri gelmiyor.
Unutma ey nefsim! hesap var hesap,
O günde hiçbir şey gizli kalmıyor.
Muhibbi Rasul ol zanda bulunma!
Aslını bilmeden hiç yargılama!
Hakk zuhur edince pişman olursun,
Pişman olmak seni kurtarır sanma!
Sakın cehenneme kendini atma!
Dr. Resul Coşkun
Not: Sû-i zan; kötü zanda bulunmak,
Revan olmak; gitmek anlamındadır.