Müslümanlar için en sonunda gideceğimiz ebedi yurdu hatırlamak çok önemlidir. Bu yüzden İslam şehirlerinin merkezinde tarih boyunca hep ahireti hatırlatan mezarlıklar olmuştur. İnsanlar günlük hayatında mezarlıkların içinden gidip gelirler. Bu kadar iç içedir mezarlıklar ve şehir hayatı. Bugünün modern batı uygarlığının etkisi ile kurulan kentlerde ise mezarlıklar hep kentlerin dışına inşa edilir. Aslında bu kent ile şehir arasındaki farkı da ortaya koyan çok önemli bir göstergedir. Kentler hiçbir zaman şehir olamazlar, şehirli bir kimliğe sahip olamazlar. Bugün Batının ve dünyanın çok büyük bir kesiminin modern kentlerinin olduğu gibi.
Müslümanlar için her vefat bir hatırlamadır. Ebedi alemi hatırlama vesilesidir. Dün toprağa verdiğimiz Memduh Sungur abimizde bunu bize bir kez daha hatırlattı. Memduh abinin Kayseri’de bulunduğu Müslüman camiada kalbine dokunmadığı çok az insan olmuştur. Hayatı zorluklarla yaşadı. Ama 30 yıldır her gördüğümde o gülen yüzü her zaman aynı sevinci yansıttı. Yüzünden hiç eksik etmedi kardeşlerine karşı bu gülüşü. Adeta bir gülümsemenin bile bir sadaka olduğunu iliklerine kadar hissetti ve yaşadı. İmanına şahit olduğumuz, Müslüman, muvahhid, mustazaf ve mazlum bir abimizi kaybettik.
1990’lı yılları yani üniversite yıllarını hatırlıyorum. Üniversitede öğrenci evlerinde çok karşılaştığımız ve çok yardımını gördüğümüz bir abimizdi. Hele hele tokalaşırken her seferinde benimle sıkı sıkı tokalaşır tabii bende gençliğin verdiği bir delikanlılıkla onun elini sıkıca tutmaya çalışır ama her seferinde zor durumda kalır ve bir şekilde çekmek zorunda kalırdım. Emeğini hiçbir zaman eksik etmeyen, öğrencilerle, mazlum ve mağdur insanların halleriyle dertlenmesini seven mümtaz bir şahsiyetti. Gerek İlim Hikmet Vakfındaki çalışmalarda gerekse çeşitli programlara o bildik arkadaş çevresiyle mutlaka katılır. Zor ve sıkıntılı insanların yanında olmaya çalışırdı.
Burada Mehmet Keser’in Face sayfasından onunla ilgili bir alıntı yapmak istiyorum. Memduh abi ile ilgili gönlünden dökülenleri yazıya dökmüş:
“İmanına şahit olduğumuz, adam gibi adam, güzel insan Memduh Sungur abinin vefatını biraz önce öğrendim, dün Cuma günü Cuma namazında Hikmet Sarı hocamın görev yaptığı Nimet Soysaraç camiinde ikinci safta idi. Her zaman olduğu gibi ekip Hasan Hüseyin Şahin, Mürsel Arslan, Şaban abiler eksiksiz her zaman olduğu gibi birlikte idiler. Camii çıkışı görüşürüz diye içimden geçirdim ama her nedense Necdet Özcan ile görüşüp diğer arkadaşları beklemeden çıkıp gittim. Demek ki görüşmemiz ahirete kalacakmış! Yukarıda saydığım ekip dediğim özellikle Hasan Hüseyin abi ve Mürsel abinin biliyorum ki Memduh abinin vefatını öğrendikleri anda bir yanları çok acımıştır. Ve yine O’nu tanıyan bütün arkadaşlarımız da çok üzülmüşlerdir ama ben kendime bu ihmalkarlığımdan dolayı çok kızacağım. Mevlâ rahmet eylesin, mekânı cennet olsun, bütün sevenlerine sabır diliyorum.”
Mehmet Keser’in gönlünden dökülen bu dileklere katılmamak mümkün değil. 11 çocuğunu en güzel şekilde yetiştirmeye gayret etti. 11 çocuğun 10’u kız, biri erkek. Bugün insanların bir iki çocuğunu büyütmekte ve yetiştirmekte zorlandığı bir dönemde 11 çocuk yetiştirmek ve öylesine yetiştirmek de değil. Gerçekten düzgün, edebi ve ahlakıyla Müslümanca yetiştirmek ne büyük bir mutluluk. Maalesef kendisini Müslüman olarak gören insanların bile bırakın 11 çocuğu, bir iki çocuğa bile yetiştirme, okutma, evlendirme kısacası rızık endişesi ile sahip olmak istemediği bu ahir zamanda 11 çocuk yetiştirdi. Evet çok küçük ama önemli bir detay. Aslında bir Müslümanın asla endişe etmemesi gereken konular olmasına rağmen şu an Müslümanların çocuk konusunda gündemini belirleyen bunlar ve bunlar da maalesef direk rızık endişesine dayanıyor. Ah ahir zaman Müslümanları ah. Müslüman olduğumuzu söyleyeceğiz ama nasıl okuturuz nasıl evlendiririz endişesi taşıyacağız. Adı üzerinde Ahir zaman böyle bir şey demek ki. Cenab-ı Hak cümlemizi ahir zaman fitnelerinden muhafaza buyursun.
Bugün bu yazıyı yazmak için aradığım ve Memduh abinin en yakın dostu, can dostu Hasan Hüseyin abi bir gün önce beraber olduklarını anlattı. Ve camide karşılaştıkları bir gençle aralarında geçen konuşmaları aktardı. Camide namaz kıldıktan sonra bir gencin yanlarına geldiğini ve Memduh abiye hoca olup olmadığını sorduğunu anlattı. Birlikte gence hoca değiliz ama bildiğimiz kadarıyla sormak istediklerine cevap verebiliriz dediklerini anlattı. Gencin evli olduğunu fakat eşinin kendisine büyü yaptırdığını anlatması üzerine buna karşılık ona nasihatlerde bulunduklarını, bol bol felak ve nas surelerini okuyup Allah’a sığınarak ondan yardım istemesi gerektiğini anlattıklarını aktardı. Evet Hasan Hüseyin abi ile çok yakınlardı. Bu ekibe Mürsel abiyi de katmak gerekiyor. O da bu ekibin ayrılmaz bir parçasıydı. Şimdi bu ekipten bir kişi eksildi. Birçok programa hep birlikte katılırlar. Hemen hemen hiç ayrılmazlardı. Hasan Hüseyin abi Memduh abinin 5 yıla yakın bir süredir pazarcılık yapmadığını torunları ile ilgilendiğini anlattı. Çalışmaya camcılıkla başladığını sonra küçük bir bakkal dükkanı açtığını fakat devam ettiremeyip pazarcılığa başladığını ve bununla yani soğan ve patates satarak hayatını kazanmayı bildiğini anlattı. Pazarcı geliriyle 11 çocuğunu da en güzel şekilde yetiştirdiğini anlattı. En küçükleri yani on birinci erkek olan çocuğunun da imam olarak Kars’ta görev yaptığını ve cenaze namazını da onun kıldırdığını anlattı Hasan Hüseyin abi.
Tabii Pazar günü cenazesi de tam yaşadığı hayata uygundu. Hayatında hep tekbirler, salavatlar, zikirler oldu. Meydanlarda kendisinin çok defa tekbir sesleri yükselmiştir. Aynen cenazesinde de Allah razı olsun Celalettin Hocamız tekbirlerle uğurlamamıza vesile oldu.
Peygamber Efendimizin “Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz!..” hadis-i şerifine uygun bir ömür yaşadı ve tıpkı öyle de vefat etti. Hasan Hüseyin abinin anlattığına göre, sabah namazı sonrası namazı kılıp biraz dinlendikten sonra arabasının lastiğini değiştirmek istediğini bu sırada fenalaşıp ruhunu teslim ettiğini söyledi. Ve İnşallah son sabah namazında Rabbine duasının ardından nasıl vefat ettiyse, aynı şekilde de Rabbinin huzurunda öyle dirilecektir. Çünkü öyle yaşadı. Mustazaf olarak, mazlum olarak yaşadı. Emeği lazım geldiğinde emeğini, elinden gelen yardım gerektiğinde yardımını esirgemedi. Cenab-ı Hak cennetiyle ve cemaliyle müşerref kılsın. Memduh abi hayatında ümmet bilincini içinde hissederek yaşadı. Irklar, meslekler, meşrebler, zenginlik, fakirlik hiçbir dünyevi statü onun için önemli değildi. Bunların hiçbirisi için eğilip, bükülmedi, Eyvallah etmedi.
Bütün bu bir kısım insanımız için olmazsa olmaz zenginlik olarak görülen şeyleri yaşarken elinin tersiyle iten samimi Müslümanlardandı. İnşallah ahirette de o çok sevdiği ve ümmeti olmaktan gurur duyduğu Efendimizin aleyhisselamın Liva’ul Hamd Sancağı altında toplanmak bizlere de kendisine de nasip olur. Vesselam.