Şefaati, yardım ve kurtuluşu Allah'a değil de, Ona yakınlığına ile ma'ruf olanlara hasretmek şirk değilse, nedir şirk?
Dini emel kağnısına öküz niyetine koşar çoğu kişi, bu dünyada başarılı olmuştur, bu net bilgi, ama ukbada halleri nice olur, ben bilirim de onlar bilmez mi?
Bilirler elbette, lakin bir şefaatçi onları sıyırır cendereden sanıyorlar, lakin o iş öyle olmuyor, bunu, Mesajı doğru okumadıkları için anlayamıyorlar.
Allah, Adını, emeline kullananlara yardım edecek değil haliyle. Fetö'den ibret alsın din kökenli tüm yapılar ve emelleri için dini hassasiyetleri kullanmaya asla kalkışmasınlar ki bu işin sonu, hem dünyada hem ukbada rezilliktir. Dini, bir ideoloji kıvamında pazarlamak da prim yapmayacaktır. İnsana hizmeti esas almayanlara Allah sevinç yaşatmaz.
Duyarlı müslüman kardeşim! Yılbaşını kutlayanlara sardığının çeyreğini, ihale peşinde güçlünün civarında dolananlara bahşetseydin, milli ahlak adına belki bir iki adım yol alınabilirdi.
Bize bunu bir yaptıran var deyişi çok sakattır.
Bana bu kitabı yazdıran Allah'tır. Bu adamı öldürten de O'dur söylemi ile aynı perspektif ürünü bu söylem, dillendirenini, perişan etmeye kafidir.
Kadını meta gören örf ile tedrici bir taktik ile savaşan Peygamberin yaptıklarının maksadı değil, şekli durumu uğraşı olunca, dumura uğradı islam toplulukları ve yepyeni bir din icad edildi ki ne onunla cennete gidilir, ne de cehennemden kurtulunabilinir.
Maksat esas idi, ama maksat, maksatlı bir şekilde sümenaltı edildi. Din, ilk Peygamberden son Peygambere kadar hiç değişmedi hep muhatabını, daha iyi bir insan kılma adına ilkeler ile sorumlu kıldı ki imtihan da buydu, başaranlara izzet vaat edildi, başaramayanlara ise zillet.
Aklıma Kayseri'den bir şehir efsanesi geldi.
Müftüye sormuş biri: Hayvanların yanında çıplak bulunmanın hükmü nedir? Müftü: Hakkında bir yasak duymadım, demiş.
Adam başlamış soyunmaya. Müftü: 'Dur be adam! Ne yapıyorsun sen?' demeye bırakmadan, adam üzerindeki her şeyi çıkarıp, binayı terk ederek, sokaklarda koşmaya başlamış.
Bir müddet sonra yığılıp kalmış bir köşede, Ölmüş.
Elinde bir ayna varmış.
Aynaya bakan kendini horoz, ayı, tilki, inek v.s suretinde görüyormuş.
Neden aklıma geldi?
Neden ve kimden utanıyoruz? diye sordum da kendime ondan.
Kim kendini sütten çıkmış ak kaşık sayabilir?
Yaşamlarımızı dürüstçe ve keyfimizce yaşayabildiğimiz kaç ortam ve kişi var?
Niye beş para etmez adama, beş kuruşluk menfaatimiz için düğme ilikleriz?
Köprüden geçene kadar ayıya dayı demeyenimiz var mı aramızda?
Beni sevecek, benden hoşlanacak diye olmadığımız kılıklara az mı girdik?
Masum yalanlar dahil yalan söylemeyen kim?
Canı yanmasın diye can yakmayan var mı?
Ben çok düzgün biriyim, ama bana, şimdi hoşlandığım biri, senden hoşlanıyorum ve seninle olmak istiyorum dese, nereye raflanıyor olgunluğum?
'Yok, ben dese de karşılık vermem, istifimi bozmam' desem, dememle kime hava attım ve hangi duygumun gerisini okşadım?
Olduğumuz kişi olmadığımız ortamları düşününce, ya çıplağız; ya da hayvan. Dürüst olmak o kadar da kolay değil... Bence biz böyle böyle insanız
İnsan düşünen hayvandır diyelim de sıyrılalım bu işten...
Hazreti İbrahim tevhit davasında Arapların babası olduğu gibi, Bilge Kağan da Türklerin tevhitte babasıdır. Orhun Yazıtları 'Tanrı tektir' ile başlar.