Vedat ÖNAL

'BİRAZ EDEP, BİRAZ HAYA YAHU'

Vedat ÖNAL

Bugün Filistin’i, orada yaşanan acıları yazmak istiyordum. Ancak gündüz biraz çarşı pazarda dolaşınca uzun zamandır dile getirmek istediğim bu edep ve haya meselesini gündemime almak istedim. Evet bir tarafta insanlar müslüman oldukları için öldürülüyor, şehit ediliyor maalesef biz burada edep ve hayadan konuşmak zorunda kalıyoruz. Bu başlı başına bir edepizlik zaten ama dilsiz şeytan olmaktan da Allah’a sığınmak istiyorum. Bu yaman çelişkiyi izah etmekte zorluk çekiyoruz. Bir tarafta bedenlerini İsrail bombalarına siper eden insanlar, diğer tarafta vücutlarını cömertçe insanlara sunan sözde müslüman erkekler ve bayanlar. Bakın erkek ve bayan ayırmıyorum. Tesettür anlayışı konusunda yanlış yapan sadece bayanlar değil elbette erkekler de aynı durumda maalesef.
Geçtiğimiz yıl Ramazan’ı İstanbul’da geçirmiştim. İlk günü Sultanahmet’te 50 bine yakın müslümanla iftar açmanın sevincini yaşadık. Ayrıca Ramazan dolayısıyla İstanbul’un atmosferi bir başka oluyor. Fakaaat o alışveriş merkezlerine ve çarşı pazara bir girdiğinizde neye uğradığınızı şaşırıyorsunuz. Gerek bayanların gerekse erkeklerin giydikleri kıyafetleri görünce insan dehşete düşüyor. Bir müslümanın kendisini müslüman hisseden bireylerin bu giyim kuşam tarzını nasıl içlerine sindirebildiklerini düşünemiyorsunuz. Bu arada birileri şunu söyleyebilir sen fesat olduğun için hep bu giyim kuşama takıyorsunuz diyeceklerdir. Bu çağda böyle zihniyet olur mu gibi hilkat garibesi değerlendirmeler yapanlar çıkacaktır. Fakat bu sözleri sarfedenlere şunu söylemek istiyorum. Eskiden büyükler bunların yüzde biri ile bile karşılaştıklarında “Edep Yahu” diye bir tabir kullanırlardı. Bu tam da bu durumları anlatan bir kelimedir.
Toplumumuza bir bakalım, çarşı-pazarda annesi ve kızı yan yana gidiyorlar. Annesinin başında başörtüsü, kızının giydiği kıyafeti tarif edemiyorsunuz. Başörtüsü meselesini geçtik. Ama bir müslüman annenin yanındaki kızını bu kadar pervasızca giyindirip kuşandırıp gezdirmeye nasıl gönlü razı oluyor ben anlamıyorum. Anlamakta zorlanıyorum ve doğrusunu söylemek gerekirse anlamakta istemiyorum. Ya insan başı açık gezebilir amenna bunu hepimiz anlarız. Ama o giyilen sıfır kollu tşörtler, acayip acayip pantolonlar, onlar pantolon değil aslında başka bir şey aslında o pantolonlar yerine mini etek giyseler belki daha az dikkat çekici olacak. Bir müslümanın vücudunu bu derece teşhir etmesine anne babasının ses çıkarmaması kadar vahim bir durum olamaz. Ayrıca erkekler onların da bu düşük bel pantolon merakı bazen çok iğrenç görüntülerin oluşmasına sebep oluyor. İnsanın ar damarı çatlarsa maalesef bunun tamiri çok zor oluyor. Allah bizleri ve toplumumuzu ar damarı çatlayanlardan uzak eylesin.
Edep ve haya bir milletin bozulmuşluğunun, kokuşmuşluğunun göstergeleridir. Bunu asla unutmayalım. Hz. Peygamberin buyurduğu gibi, “İman altmış küsur şubedir haya da imandan bir cüzdür” buyuruyor. Bu sözleri vaizler camilerden bangır bangır bağırıyor ama maalesef üstüne alınan müslüman yok. Adam meydan parkına oturmuş sofrayı da önüne kurmuş üstelik iki tane zıpkın gibi delikanlı afiyetle yiyorlar. Ramazanda böyle bir edep anlayışı kusura bakmasınlar ama Rumlarda ve Ermenilerde yoktu biliyor musunuz. O insanlar müslüman komşularımıza kokusu gider diye evlerinde öğle yemeği yemezlerdi biliyor musunuz. İşte müslüman olmayan ama edep ve haya anlayışı ile Müslümanlara örnek olan insanlardı onlar. Ramazana hürmeten böyle yaparlardı. Şimdi bırakın saygıyı maygıyı adam sigarasını oruç olduğunu eşek gibi bildiği halde yüzüne doğru üflüyor. Yere batsın senin insanlığın, zıkımın dibine kadar ye orucu, sana oruç tut demiyoruz ama biraz edep yahu.
O hani bir zamanlar, özellikle 28 Şubat döneminde aman bu ülkede dindarlık artıyor. Her tarafı başörtülüler kapladı. Ülkeyi dindarlık sardı diye ortalıkta dolaşan o malum zihniyettekiler varya işte onların ne bu dünyada ne de ahirette yatacak yerleri yok. Bu yaptıklarının sualini veremeyecekler. Tebbet suresinde Ebu Leheb ve karısı için söylenen boyunlarında bükülmüş urganla ateşe atılacaklar sözleri var ya, işte bu sözlerin aynısının muhatapları o bir zamanlar aman bu ülkede kapalılar artıyor, dindarlık artıyor diye yaygara koparanlardır. Bu işin bayraktarlığını yapanları Allah bildiği gibi muamele etsin. Bugün kimse kusura bakmasın ama insanların İslami hassasiyetleri falan artmıyor tam aksine iyice dejenere olmuş durumda insanımız. Ve özellikle de kızlarımız. İçi boşaltılmış bir örtünme anlayışı almış başını gidiyor. Tesettür değil sadece göstermelik yapılan fiziki birtakım örtünme şekilleri. Bunun dışında tesettürün özüne dönük anlayış maalesef çok az bir kesimde var.
Altını çizerek belirtmek istiyorum. Meselem burada başörtüsü falan değil. Nice bayanları görüyoruz. Başı açık ama edep ve haya konusunda birçok başörtülüye göre çok hassas ve dikkatliler. Burada maksadımın anlaşıldığını düşünüyorum. Ayrıca erkeklerden de bu iç atletiyle ortalıkta dolaşanları da aynı şekilde kınamak gerekiyor. Sıcak mıcak bahane. Eskiden de bu memlekette sıcak vardı ama insanlar Edep ve Hayalarından asla taviz vermezlerdi. Ya evimden bazen şu kısa eşofmanla çıkıp karşı markete alışverişe gitmek istediğimde bile içim rahat etmiyor yine uzun pantolonumu mutlaka giyme ihtiyacı hissediyorum. Basit bir mesele gibi gelebilir ama öyle değil işte. Bu basit meseleler bir toplumun içten çürümesine sebep olan hayati konulardır. Aslında İslam dünyasının bu kadın hakları meselesini batıdan olduğu gibi almanın yanlışlığını da bir yazı da ele almak istiyorum. Her ne kadar feministlerin tepkisine yol açacak olsa da bunların artık dile getirilmesi gerekiyor.
Zamane modası; Namazsız, oruçsuz, edep ve hayasız Müslümanlık. Edep ve hayaya dikkat edilmeden yaşanan bir insanlık nasıl olabilir. Olursa bunun hayvanlardan farkı nedir. Ey Müslümanlar; kendisini müslüman hissedenler, Kur’an’da ne namazsız bir müslüman tipi var. Ne de Edep ve Haya’yı dikkate almadan yaşanan bir hayat var. Kimsenin Müslümanlığı yargılamak, değerlendirmek gibi bir kaygım yok. Böyle bir yetkim de yok. Belki günlük hayatımda beni izleseniz siz de benim onlarca hatamı bulabilirsiniz. Fakat müslüman olarak gördüğüm toplumsal hataları söylemek zorundayım. Hayatımızın merkezine Kur’an’ı almak zorundayız. Müslüman kaygılıdır, edeplidir, hayalıdır. Namazına dikkat eden bireyler haline bir gelebilsek belki de bu davranışların hepsini namaz bize kazandıracak. Ama maalesef toplumumuz namazla olan bağını kopardığı için bunları yaşıyoruz. Diyanetin yaptığı araştırmada beş vakit namazı kılanların oranın Yüzde 42 olduğu açıklandı. Yüzde 99’u müslüman olan bir ülkede bence içler acısı bir durum. Evet bu ülkede dindarlık artıyor diye ortalığı kasıp kavuranlara beddua etmiyorum ama tekrar ediyorum yatacak yerleri yok onların. Bugün de bu toplum da varlar ve bunlara meydanı bırakmamak gerekiyor. Vesselam…

Yazarın Diğer Yazıları