Son dönemlerde trafikte başı örtülü bayanların sıkça araç kullandığı gözlemlenmektedir. Bu bayanların görüldüğü yerlerde derhal araçlarından indirilerek en yakın otobüs durağına götürülmesine ivedilikle zemin hazırlanmalı, ülkenin bütün maddi-manevi olanakları buna seferber edilmelidir. Ayrıca maddi imkanlar yeterli gelmezse bir an evvel sevk ve takviye taburları otobüslerle ‘Türkiye’nin En Büyük Kabri’ne gönderilerek, kendisinden acilen yardımlar istenmelidir. Bu yardımlar gelmediği takdirde seferberlik ilan edilerek tüm hanelerden birer vatandaş bu görevi yapmak için günde 3 saat çalıştırılmalıdır. Saat konusu ayrıca tartışılabilir. Kat’iyetle ve el çabukluğu ile arabadan indirilen başı örtülü vatandaşlar velev ki yanlarında bilumum akbil, sen-bil, o-bilsin yahut belediye bileti yoksa tedarik edilerek kendilerine ücreti mukabilinde teslim edilmelidir. Şayet ücret ödenmezse arabalarından derhal 2 litre benzin çekilerek ücret tahsis edilmelidir.
BAŞINI AÇANLARA TRAFİĞE ÇIKMA İZNİ VERİLEBİLİR(!)
Araç modeli 1970 ve altında olursa başörtülü vatandaşlara araba sürme izni verilebilir, denerek konu esnetilebilir. Bu kadar özgürlük bu grup vatandaşlara zaten fazla bile, çünkü biz onlardan daha eşit’iz, daha’yız daha(!!!!!!) Tüm bunlardan sonra tüm uygulayıcılarla beraber basına açıklama yapılarak “Yaşasın adalet, özgürlük, hak ve eşitlikler” diyerek tüm yaptıklarımızın üstüne mum dikme seansından sonra nasıl da çağdaş olduğumuzu tüm zihinlere mühürleyebiliriz. Üstelik o bayanlara son bir şans(!) verilerek başlarını açtıkları takdirde trafiğe çıkma izni verileceği de yönetmeliklere ilave edilmelidir. Bu da lütfumuz olsun. Yaşasın “Onlar eşit, biz daha eşitiz” adaleti ve yaşasın milletimizin bir kısmının(!) ‘daha özgür’lüğü.
ARABA YIKAMA BÖLÜMLERİNE İKNA ODALARI KURULMALIDIR(!!)
Bununla da kalmamalı tüm benzin istasyonlarının araba yıkama bölümlerine “ikna odaları” kurulmalıdır. İkna odalarının başına tecrübeli isimler getirilmelidir. Böylece bir yandan arabalar yıkanırken bir yandan da beyinler yıkanarak bir taşla iki kuş vurulmalıdır. Yeni kampanyalar düzenlenerek “baş örtüsünü getirene üniversite bedava” afişleri hazırlanmalı, modern yaşam özendirilmeli, başını açan çağdaş kızlarımıza evet sıkı durun tam bir yıllık kuaför hizmeti, evet yanlış duymadınız tam 1 yıllık kuaför hizmeti bedava verilmelidir. Bu hizmetlerde kullanılacak malzemelerin tedarikini “devlet malzeme ofisi” karşılamalıdır. Daha ne istiyonuz, ne istiyonuz, senin neyine özgürlük, istikrar senin neyine Vesâyet, senin neyine oy vermek Vesâyeeet!!! Sen benim evimde halıları temizle, bulaşıkları yıka, yemek yaparken başını ört, servis ederken aç, emi!
TRAFİK IŞIKLARI LAİKLİK’E AYKIRIDIR, DEĞİŞMELİDİR!
Trafik ışıkları laikliğe tamamen aykırıdır. Çağdaş ‘Evropalılar’ bunun farkına henüz varmamış olsa da biz onları her ‘dar’ açıdan geçeceğimiz için bu meselede de öncü olmalıyız. Kırmızıda duran araçlar, yeşil yanınca geçmektedir. Neden yeşil, söyleyin bana neden yeşil !? Yeşil yanınca geçmek, dini çağrışımlar yapmaktadır ve bu da vatandaşlar arasındaki eşitlik ve adalet(!) ilkesine aykırı düşmektedir. Yeşil meselesi Anayasanın değişmez hükmü haline getirilmeli ve bir an evvel fiiliyata geçirilerek, tüm Türkiye genelinde trafik ışıkları derhal kırmızıya çevrilmelidir. Kırmızı bir defa yanarsa araçlar geçecek, iki defa yanarsa duracaklardır, kuralı bir an evvel trafik şubelerine fakslanmalıdır. Ayrıca sarı ve kırmızı ışık bir arada durunca Galatasaray’ı çağrıştırmakta ve bu durum rekabet kurallarına ters düşmektedir. Bu sebeple sarı ışık ile ilgili ihtiyati tedbir kararı tez elden alınmalıdır. Binaenaleyh Türkiye’nin başka meselesi kalmamıştır, yegane meselesi budur.
GERÇEKLER, YUKARIDA YAZDIKLARIMIZDAN FARKLI DEĞİL Kİ!
Esasında ironisini yaptığımız yukarıdaki olaylar farklı şartlar altında yaşandı, tüm önlemlere rağmen yaşanmaya devam ediyor. Anlatılınca bir fıkra, bir hikaye gibi gelen olayları başı örtülü kardeşlerimiz vicdanları yaralanarak yaşadı, yaşıyor. Bu arada başı açık kardeşlerimizi ötelediğimiz düşünülmesin, yaşam biçimlerine saygı duyuyoruz; zaten bizim böyle bir ‘yok sayma’ düşüncemiz hiçbir zaman olmamıştır. Biz hiç kimsenin başında bekçi değiliz, kimse de benim başı örtülü kardeşimin okulunun, çalıştığı iş yerinin önünde bekçilik yapmasın. Memursen 18 Mart’ta Anayasa’dan aldığı sivil inisiyatif ile kılık kıyafet serbestliği başlattı. Zira kılık kıyafet özgürlüğü, din ve vicdan hürriyeti ‘Anayasa’da vardır, yönetmeliklerimiz ise bunu engelleyerek açıkça anayasayı kaale almamaktadır. Bu dava sadece Memursen’in sırtına yıkılmayacak kadar güzide bir davadır ve tüm duyarlı sendikalar, dernekler, gönüllü kuruluşlar bu davayı omuzlamalıdır. Hayırlısını diliyoruz, değil mi Vesâyet!
Yorumlar 1
AYŞE B. 21 Mart 2013 16:25
gerçekten yasak bu hızla sürseydi dedikleriniz de yaşanırdı. 13 yıl sonra bıraktığım okuluma dönen biri olarak geçmişte yaşananları unutmasın gelecek nesiller. (Öğretmen Ayşe B.)