İhsan ÖZKAN

Cumhuriyet Elitistlerinin Temel Sorunu

İhsan ÖZKAN

Cumhuriyet Elitistlerinin Temel Sorunu

Cumhuriyet döneminde köklü bir siyaset felsefesi geliştirememenin, toplum ve ahlak tasavvuru üretilememesinin iki ana sebebi vardır. Biri varlık tasavvuru ve varlık felsefesi geliştirememek, diğeri de tarihin gördüğü en büyük birikimlerinden biri olan tarihimizi, ilmimizi, geleneğimizi; İslam’ın kökünü kazıyacağım, yeni bir şey getireceğim, bunlar eski diye kaldırıp çöpe atmak.  

Cumhuriyet elitistlerin Avrupa aydınlanmasını ve modernleşmeyi yüzeysel okumaları, ülkemizin ve dünyanın gerçekliğini doğru okuyamamaları, bu okumaları yapabilecek birikim ve donamıma sahip olamamaları yüzünden varlık, evren, tabiat, akıl, bilim konularında kendine ait özgün fikirler ortaya konamamıştır.  

Bugüne nasıl geldiğimizi incelemezsek ve üzerine düşünmezsek hem problemlerimizi tespit edemeyiz hem de çözemeyiz. Bu yüzden Türkiye'nin temel siyasi ve toplumsal sorunlarını tartışırken, bunların arkasında yatan felsefi ve ahlaki ilkeleri akılda tutmak zorundayız. Tarihte hiç olmadığı kadar insanlar, benzer siyasi ve sosyal davranış tipleri  oluşturmaya başladı. Dünyanın en doğusundaki ile en batısındaki aynı tip pantolon ve ceket giyiniyor, aynı tipte tıraş oluyor. Nasıl oluyor da insanlar arasında benzer idrak formları ve yaşam biçimleri oluşuyor? 

Tüketim kültürü, her alanda çıkar ilişkisi, gayri şahsileşme (şahsiyetsizleşme), insanın ve bireyin nicelikselleşmesi, araçsal rasyonalite, zevk ve eğlence kültürü, vasat olanın hakimiyeti, "niceliğin egemenliği", bilim ve teknoloji fetişizmi, çatışmacı bireycilik, ahlaki rölativizm,(objektif, genel geçer ahlaki doğruların ve ilkelerin olmadığını, bu doğru ve ilkelerin kişilere veya toplumlara göre değiştiğini savunan yaklaşımlara verilen isimdir), teknokratlaşan medeniyet tasavvuru, kariyerciliğe indirgenmiş eğitim sistemleri ve diğer unsurlar, giderek bütün dünya toplumlarını istila eden sorunlar haline geliyor.

Bu sorunların sadece basit bir mühendislik projesi uygulaması hatası olduğunu zannetmek, sorunu fazlasıyla hafife almak olur. Temel sorun, küresel tedavüle giren modernitenin tek boyutlu varlık tasavvurunun ve teknokratik medeniyet anlayışının kök salmasıdır. Heidegger ‘’Varlık ve Zaman’’ adlı eserinde bunu Batı metafiziğinde "varlık sorusunun unutulması" olarak ifade eder. Batı düşüncesinin Parmenides'ten bu yana felsefenin ve metafiziğin en temel sorusunu unuttuğunu ve görmezden geldiğini savunan Heidegger, geç dönem Yunan düşüncesinin, Ortaçağ Hristiyan teolojisinin ve modern Avrupa düşüncesinin bu temel hatada ortak olduğunu söyler. Yeni bir felsefe ancak varlık sorusunun yeniden sorulmasıyla mümkün olacaktır.
"Küresel" (global) olanla "evrensel" (universal) olanı, malumat ile bilgiyi, malumatfuruşluk ile bilgeliği, zekilik ile irfanı, yasal zorunluluk ile ahlaki gönüllülüğü, güzellik ile pahalılığı, özgürlük ile tüketimi birbirine karıştıran dünyamızda, ontolojik indirgemecilik bütün düşünce ve davranış kalıplarımızı şekillendiriyor. Modern bilimin göz kamaştırıcı başarılarının ardından gelen "bilimcilik" (scientiem), gerçek bilimin özüne aykırı ideolojik bir tutama dönüşmüş olmasına rağmen âleme nizam vermek isteyen bir otorite haline geliyor. Bilimin, varlıkların fiziksel özelliklerine odaklanarak ve hususi araçlarla incelediği maddi alemin fizikalizme indirgenmesi, eşyanın hakikatinin görünenden ve giderek "bana görünenden’’ ibaret hale getirilmesi, felsefi, ahlaki ve estetik düşünceyi anlamsız ve işlevsiz kılıyor. Varlığın anlamı, bilen öznenin epistemik kapasitesine ve tercihlerine indirgeniyor ve öznenin idrak gücünün ötesindeki her şey -ki sonlu bir varlık olan insan tabiatı gereği sonsuz olanı ihata edemez, dolayısıyla idrak kudretinin ötesinde pek çok şey vardır- artık miadını doldurmuş ifadesiyle "metafizik saçmalık olarak reddediliyor. Wittgenstein'in "İnsan, üzerinde konuşamadığı şeyler hakkında susmalıdır." öğüdü bile rasyonellik, bilimsellik, çağdaşlık, ilericilik, vs, adına mü-nasip bir şekilde kulak arkası ediliyor.

Velhasılıkelam, Varlık tasavvurumuzu yeniden gözden geçirmeli, varlıkla ilgili sorularımızı yeniden sormalıyız.
 

Yazarın Diğer Yazıları