İsmail ARSLAN

Bazı Tespitlerim

İsmail ARSLAN

Gazze'de hırsız israil askeri kılıklı terörist, genç kızın çeyizinden kolyesini çalıyor ve bunu kameraya çekiyor. Demeye getirdiği şey net: Malımızsınız, aynı Gabar'daki petrolün de malımız olduğu gibi!
Siz bunları tanıyana kadar bunlar ortada siz diye bir şey bırakmayacaklar ey kafası karışıklar!
*
İsrail antlaşmaya uymuyor, uymaz da. Muhataplarını insan görmüyorlar sonuçta. Bu da onların sonu olacak işin sonunda.
*
2019 yılında İsrail gazetelerinden birinde "Türkleri yenersek İslamı da yeneriz" mealinde bir köşe yazısı yayımlanmış.  Bizim muhafazakar kesim, nasıl da korkuyorlar bizden havalarına girmişler de baştan sona yanılgı, zira Türkler tarih boyunca hiç bu kadar  zaafiyet içine düşmemişlerdi. Çoğu kısa yoldan güç ve mevkiye kavuşma faslında ömür tüketmekteler. Özellikle dindar bilinenler, bir şeyhin koyun cebinde sırattan geçme ve cennete ulaşma sevdasındalar. Kurtarıcı bekleyen hiç bir kavim yoktur ki, bu zaafı silah edinen başka bir kavmin oyuncağı olmamış olsun. 
Din diye Arapçılığı pazarlayanların eğlenceliği olmuş bir ulustan ürkmek ahmaklıktır.
Kimden korkmaları lazım, yazayım:
İlk Peygamberden son Peygambere kadar hiç değişmeden gelen bir ilkeler dini olan İslama sarılırsa müslümanlar, o zaman ancak.

Siyasiler hakikatli bir hizmet yapmak istiyor iseler, Türkiye'ye dayatılan idari yönetim sistematiğini (bürokrasiyi) acilen değiştirerek binlerce yıllık devlet idare sistematiğinden  feyz alarak, hızlı, güvenilir, işleyişi ve denetimi basit bir yapıya dönüşü gerçekleştirmelilerdir. 
En önemli husus ilkeler ile yönetimi benimsemek, şahısların kalitesine işi bırakmamak olmalıdır.
Bu olmadan yırtınılsa da çırpınılsa da particilik, adamcılık algısı memleketi batıracaktır er geç.
*
Dünya hayatı bir öyle bir böyle. Dün dert ettiğimiz nice mevzumuz, bugün bize nimet bile olabiliyor. Dünün sorunu, bugünün çözümü olabiliyor.
*
Sığınma içgüdüsü ile vaz geçtiğin özgürlüğün bedelini alakasızlara ödettirmekten vaz geçemiyorsun.
Bir şeyi sanki atlıyorsun.
Bilmek önemsiz aslında, sonuç bile önemsiz...

Bebeğin, bebeğinin saçını başını tarayıp, cicilerini giydirip, makyajlarını yapıp, sonra gözünü oymasının altındaki şey...
Sahiplenildiğinde, sahibi olduğunu hissedenlerden, ne cerahatlar aktı şu zamana kadar.

Fark edenlerin bütün sermayeleri, bu.

Birine, vermek istemediği bir şeyi 'ver diye' dayatmak ve ondan bir düzenek ile, bir punduna getirip, almak, alınanı ve vereni basitleştirir. Basit değilse bile alan için, bu böyledir.

Sonra 'çok basit hissettim' diye ağladığı başka bir omuzun sahibinden de akar içeriye, salyalar.
Sahibi olduğunun sevgilisi olamazsın.Sahiplenmek, sahiplenilmek ilk çağlardan beri çoğunun, tanrı özleminin kaynağıdır.
Tanrı mı arıyorsun?
Böylesi tanrıların topu beş para etmez güzelim.
Bunlar bir verir verdiklerini, çığlar, bin olarak alırlar. Sen böylesi tanrı yerine, tanrısız kal daha yeğdir.
'Yapamıyorum' diyorsan, 
Oy gözünü.
*
Düşünceyi ifade etmenin illa bir yaptırımı olacak ise, bu, sadece teşekkür ve takdir olmalıdır. Esasen ne kadar kıymetli bir eylemdir, ifade etmek, hatta etmeyi düşünmek, zira fikir hangi yönce olursa olsun, kişinin en büyük varlığıdır ve ifade eden, paylaşmayı tercih ile, insanlığın ortak sermayesine katkıda bulunma yüceliğini göstermiş olmakla takdir ve teşekkürü sonuna kadar hak etmiş olmaktadır.
*
Eskilerden Kayseri'den unutamadığım yaşanmışlıklar: 1976 yılı (6 yaşındayım) rahmetli dedem ile sabah namazından sonra Barbaros camisinden eve dönerken kurşunlanmamız. Allah korudu isabet etmedi kurşunlar. 

Bir zaman sonra Sarı Camiiden dönerker bir ihtiyarı çevirip Allah hangimiz diye soran üç zibidi... 

80 ihtilâli öncesi gözümün önünde vurulan ülkü derneğinden çıkan orta yaşta biri... 
Ülkede böyle dönemler yaşandığını bilmeyen ve unutanlar için özellikle paylaşmak istedim.

Yorumlar 1

Yazarın Diğer Yazıları