İsmail ARSLAN

Doğru bakış

İsmail ARSLAN

De ki: “Ben, yalnızca sizin gibi bir insanım. Şu var ki bana, ilâhınızın, sadece bir ilâh olduğu vahyolunuyor. Artık her kim rabbine kavuşmayı bekliyorsa dünya ve âhirete yararlı iş yapsın ve rabbine ibadette hiçbir şeyi ortak koşmasın.” Kehf 110 Ayet meali'

Kur'an sana ve kavmine bir öğüttür' ayetinin doğru muhakemesi:
İlkeler, Murad ı İlahi, ilk Peygamberden son Peygambere kadar hiç değişmedi, ama ilkelerin insan topluluklarına uygulanması örneklikleri, hitap edilen kavim ve topluluğa göre farklılıklar arz etti.
Yani Mesaj ile muhatap kavmin örfi uygulamaları değil, ilkeler dindir.

Allah, Muradını elbette Nebiler vasıtasıyla, onların yetiştikleri topluluklara bildirdi, lakin nebilerinin kültürlerini insanlığa din olarak talim etmedi.
Allah, Muradını, somut olay ve uygulamalar ile örnekleyerek, insan zihninin algılayabileceği bir formatta, ilke bazlı talim etti.
Dine bu ilke odaklı bakış mümkün olmadıkça, Muradı anlaşılamayacaktır, bilakis nebilerinin aralarında yaşadıkları toplulukların kabulleri, din  olarak lanse edilecek ve denge kurulamayacaktır.
Kur'an'ı hakikati ile idrakın en önemli şartı, ilkelerini algılamaya idrakı hasretmektir, aksi durumda anlatı ve misallemeler, Muradın önüne geçer ve Allah'a rağmen, hem de Onun Kitabı ile, kişi hem kendini, hem gayrını yanıltabilir.
Sahih bir okumanın şartı budur, vesselam.
*
Dün canından çok sevdiğine bugün merhabayı kesene neden öfkelisin; niceler merhabanı beklemekte değil midir?
*
Baskıdan ifrit olanların kendileri gibi düşünmeyenleri boğma hissiyatından ifrit olanlar çoğalmaya başladı.
*
Şark'ta konu çok, tefekkür dağınık, söz kuvvetli, fiil zayıftır.
*
Devlet, tüm kurumlarını bağımsız denetime açmalıdır. En azından buradan başlanabilir.
*
Liyakat diyoruz da nedir bu kelimenin yansıması idarede, der iseniz, sadece 4 yıllık bir fakülteyi bitirerek, iyi bir puan ile memur olmak mıdır sadece demek lazım. Buradan paylaştığım engellilere yapılan zulümlerin failleri hep fakülte mezunları mesela ve sorsanız kimseye de fırsat vermezler zekada, lakin maalesef idrak ve muhakeme sahibi midirler, sorgulanır. Bunu fakülte vermiyor insana. Bunun için tecrübi irade gerekiyor. Sınanmak envai çeşidi ile hayatla. Empati, vicdan, adalet duygusu ve levazımları gerekiyor ki bunlar da okullarda talim edilesi mevzular değil. Liyakat, becemeyeceği iştigale uzanmama, oturmaması gereken koltuktan kalkmasını bilmesidir keskin idrak sahibinde ve her topluluk layık olduğu ile muhatap olur bir şekilde.
*
Vergi ve ceza tarhiyatlarına yapılandırma gelecek ya, haklı da olsam, mahkemede davayı kaybedersem, bu parayı ödeme gücüm yok, bari taksitle yavaş yavaş öderim dedirten bir sisteme girecek beş kuruş haram para, tüm hazineyi murdar eder. Devlet odur ki, haksızlığa kalkandır, engelli yurttaş bana diyor ki, tamam, siz, aynı benim durumumda olan bir çok engelliye haksız yere tarhedilen vergi ve kesilen cezaları mahkemede iptal ettirmişiniz, tamam da, bana yüzde yüz garanti edebilir misiniz davayı kazanacağımızı, böyle bir garanti veremem deyince, o zaman ben yapılandırmadan yararlanacağım diyorsa, ortada ciddi bir sıkıntı var demektir.

Ben niye garanti veremiyorum peki?

Vatandaş haklı, ama ne olur ne olmaz, hiçbir dava için yüzde yüz diyemem bir müdafii olarak maalesef, savunurum, tüm argümanları ortaya koyarım, ama mahkeme ne der, yüzde yüz bilemem.

Hukuk yolundan vazgeçme indirimi diye bir skandala kamu müsaade etmemeli idi, her halukârda hak arama yolu açık olmalı idi.

Çözüm şudur: Vergi hatası bağlamında yapılandırılmış vergi borçlarına da beş yıllık zamanaşımı süresi içerisinde dava hakkı verilmelidir.
*
Yanlışa yanlış, hataya hata, iyiye iyi, kötüye kötü demek zor gelmeye başladı ise, sıkı bir arınmaya ihtiyaç var demektir.
*
Tüm mevzu idare işinde, sadece şudur: Samimiyet ile kendine yapılmasını istemediğini, gayra yapmamak ve kendine müstehak gördüğünden, gayrı mahrum bırakmamak ki geride kalan her tarif ve tasnifleme teferruattan ibarettir.

Seçenlerden önce seçilmeye talip olanların dikkatine.

Bu topraklarda hayat daha iyi olsun, adalet, hakkaniyet olsun, insana yakışır bir idare olsun diye, tercih yapanların kısm i azamisi ilkelerden habersiz, sadece oy verdiğine duyduğu itimat ile reyini kullanmaktadır ki size düsen, bu garibanları uyandırmak, sizin de zaaf sahibi beşerler olduğunuzu zihinlerine kazımalarını sağlamak ve insan haklarını önceleyen idarelerin, ancak ilkeler ile kaim olduğunu izah etmektir. Seçilirsin, seçilmezsin sen bu niyet ile yola çıkarsan hiç önemli değil, en kötü ihtimalle aldatmamış olmanın onurunu yaşarsın.
 

Yazarın Diğer Yazıları