İsmail ARSLAN

Görüşlerim

İsmail ARSLAN

Türkiye, Kuzey ve Güney Kore arasında bir barış ve birleştirme vizyonlu arabuluculuk yapsa ve başarılı olunsa, dünya ekseni değişirdi!
*
Dini, içsellerken, şahsi hayata hakim kılarken, öyle bir silkelemek gerekiyor ki tevhid, ihlas ile ibadet ve güzel ahlaktan gayrı üzerinde hiç bir şey kalmasın ki, inanırını dünyada sahih bir mümin olarak yaşamaya ve ahiretini ihyaya vesile olsun. Oldu oldu, olmadı, o inanır, hem kendini, hem ilişikli olduğu her yaşamı madara etmeden ölmez.
*
Dini, ritüelden ibaret bir zemine sabitleyerek, en görkemli ibadethaneleri inşa etmek ve kitabı, muhtevasından habersiz şekilde, makamla en iyi okumayı talim hususunda başarılı olmayı ilim olarak kabul edenler, dünya saltanatları için dinden daha elverişli bir levazım olamayacağını fark etmiş ve bu farkedişle de inanırların kendilerine hizmet ve itaatlerinde başarılı olmuş olanlar değiller midirler?

Liderleri güzel kıraat ediyor ve ritüellere saygılı diye, o Kitapta yazan ahlak, adalet gibi mevzular onda ve civarında zuhur etmese de kör bir itaat ile, ona sahip çıkanları, bu kabulden başka, ne ile izah etmek mümkündür?

Bu durum tüm dinlerde böyle işliyor. İslam değil sadece. Dünyadaki ritüeli kutsayan, bilinen tüm dinler, o dinlerin yiyicileri tarafından kullanılıyor.
Mesela Vatikan da böyle, bizde de böyle. Orada papaz, çocuğa istismarda bulununca üstü örtülüyor, burada da öyle.
Orada da güç gösterileri rağbette, burada da.
Liyakat orada da burada da, ne kadar gösterdiğinle ilgili, ne kadar mevzuya hakim olup, ahlaklı bir eylemle yaptığınla değil.
Misallendirmeye başlasak sonu gelmez mevzu, bu mevzu.
Ve din imtihan ise, cennet hiç ummadıklarınızın meskeni olabilir ey müminler!
*
Müslümanlar darı yığınına üşüşen tavuklar gibiler. Tavuklardan biri yığından bir darı alıp koşmaya başlayınca, diğerleri de yığını bırakarak kaçanın peşine düşerler. 
50000 çeşit fırkaya bölünmüş İslam dünyası mı aleme nizam verecek? 
Her biri kendi yapısının derdinde ve hiç biri yek diğerinin mamur olmasına razı değil.
Esasen İslam ile arz ı endam edenlerde İslam ahlakından eser yok iken, Allah kime ne için yardım edecek anlamak mümkün değil.

Kendi kendine gaz vermekten ve gazını almaktan bu kadar memnun ve mutlu olan başka bir millet var mıdır?

Uzun bir zaman tohumunu bile mecburiyetten aldığımız  bir terör devletinin meşruiyetinin var oluş sebebi olan bizler, bugün meydanlarda o devleti kınıyoruz. Ne bir markamız, ne millî bir tarım politikamız, ne hayvancılık algımız  söz konusu değilken, olmayan toprağında olmayan suyu ile ürettiği tohumu satanları beddualarımız ile yok edebileceğimize inanıyoruz ve dinimiz 'ellerinizinle kazandığınız ile' derken üstelik. Hiç  sorumluluk almayı hoş  göstermeyen , her daim kurtarılmayı beklemeyi öğütleyen, itaat kültürümüz bizde hakim oldukça daha ne sıkıntılar çekeceğiz hep birlikte göreceğiz.
*
İtikaden problemli, ahlakî meziyetlerle donanımı zayıf bir nesil döneminde İslami akımları parlatmanın, dini olur olmadık zeminlerde söze salata etmenin tek bir anlamı olabilir: Hakikatli yetişecek neslin önünü kesmek. İkna edilmiş iman rahatlıkla pırtlayabilir. Dine düşman olanlar için tüm mevzu, içi dinden beslenmemiş bir imanı pazarlama gayreti. Bu iman ancak düşük ahlak sahiplerinde maya tutabilir ki önce insan olmadan müslüman olmanın özendirilmesi de müşteri sorununun bulunmamasının alametidir.
*
Mesele kınanan ne ise ondan beri durabilmek olmalı değil midir?
Cumartesi çalışma yasağını delmek için Cuma günü sahilde havuzlar yaparak, gel git sonrası havuzda kalan balıkları yasak bitince toplamak gibi.
Yasağı dolanmaya aklı kullanmak menfaat için cazip geliyor da esas menfaatın yasağı koyanın rızasını kazanmak olduğu akla gelmiyor.
Kaybeden de kazanan da tercihleri ile son son!
*
Adaletin asli ölçeği vicdandır, insanlığın ortak değerleridir. Falan devletin, filan kültürün ortaya koyduğu yasalar değildir. Allah, her bilinç sahibi insana doğru ve yanlışı ayırt edebilme kabiliyeti vermiştir. Lakin insan bazen güç ve bazen ihtiras veya başka amaçlar için tercihini, göre bile yanlıştan yana kullanabilir. Kişiler, örf, örfleşmiş din ve değer yargıları insanı yanıltabilir, ama insandaki Tanrı Nüvesi saf vicdan, onu asla yanıltmaz.
 

Yazarın Diğer Yazıları