İsmail ARSLAN

Sonra, sonra ne varsa

İsmail ARSLAN

Muhafazakar iktidarlar namazını kaçırmayan, ama kasa kese için her haltı meşru addeden bir insan sınıfına vesile olmadı mı yani?

Boş geçin okullarda tarih, edebiyat, din kültürü  derslerini, en önce öğrencilerin ana babalarını zorunlu ahlak derslerine tabi tutun ki, ahlak DNA’ya sinmeden, ne ederseniz edin eğitim adına palavradan ibarettir görüşümce.
*
El öpme mevzusunun aslı biat, hükümranlığın tasdiki ve itaatinin aleniyeti Arap örfünde, biz saygı olarak yorumlayarak almışız, ama bizde de zamanla itaat ve baskınlığın kabulü cihetine evrilmiş olay.
*
Yönetim algısı hala kişi bazlı değerlendirildikçe, kurtarıcılar arasından her türlü hain çıkmasını da normal görmek gerekir. Algının ilke odaklı tashih edilmesi gerekmektedir. İnsan hak ve özgürlüklerine (saygılı değil) dayalı, evrensel ahlaki niteliklerin öncelendiği, ilkelere aykırılıkların yaptırıma tabi tutulduğu bir sistem kurgulamadıkça, falanın mehdisi, filanın deccali olacaktır. 
Siyasi pozisyonlara liderlik edecek olanlar ilkesel bir bakış açısı gözeterek belirlenir umarım. 
A kişisi, B kişisi değil, şu şu niteliklere sahip olması şart kabilinden, şu şu taahhütler alınarak seçilmeliler gibi. 
Mesela en basitinden mal varlığında özellikle makamı ilgili bir artış gözlemlendiğinde tüm mal varlığının müsadere edilmesine muvafakatı olmayan biri seçilmemeli. Tanışı, yandaşı vesilesi ile bir makama gelirse canına okunacağına kabulü olan kişi gibi ya da.
*
İdam Cezası Tartışmalarının Düşündürdükleri
Bir araştırmacı, tezi için normal bir chat odasına giriyor. ’Adım Duygu, yaşım on’ diyor ve on dakika içinde kırk kişi ona seks teklif ediyor, bir kişi ise pardon diyor.
Suç yolu asfalt bir mekanizmada, suçluyu cezalandırmanın adı ekonomik kaygıdır, başka bir anlamı yok...
Hukuk ne işe yarar diyoruz.  Adaletin tesisi yuvarlak cevabımız; lakin bu cevap malum tatmin edici değil. Aslında adalet oturmamış bir kavram olduğundan (doğrusu yerleşik düzene müsait olmadığından) sallantılar daima olacaktır.  

Üç çocuğu cinsel istismarı sonrası öldüren bir adamı öldürmeliyiz deniyor. Beri yanda üç yüz çocuğu cinselliklerini bile yaşamadan öldürenlere kıl kıpırdamayabiliyor.
Hırs ve hased var oldukça nifakın önünün kesilmesi nasıl mümkün olacak?
Mikro kazanımlar uğruna makro kazanımlar heba edilebilir mi?
Kitaplarda gayet şık duran cümleler yaşama geçirilmeye çalışılınca nasıl büyük veballere neden oluyor bunu tüm insanlık kaçlarca kere gördük yaşadık. 
Azaltmak bence büyük bir kazanım olacak. Kuralları, atasözlerini, değerleri, nazı, edayı, cilveyi, ağır abi ablalığı, hastalıkları, hoca, üstadlığı...
Barışmaktan yanayım. İçten ve dıştan yutturulan bütün suniliklerden sıyrılmak kısaca. Kötü bilinenlerle iyi talim edilenlerin empatik sevişmeleri yaşamı yaşanılırlaştıracak diye düşünüyorum. 
O adam öldürdü, çünkü yapay hayvan. En temel D.N.A.sının direktiflerine giydirdiği değere gerisinden uydu, düzünden değil. Doğal hayvan olsaydı o yaştakinden cinsel beklentiye girmezdi.   Sonuçta cinselliğin tabiatında üreme içgüdüsü var. Onu bozan çeliştiği yaşam. Onun katl ettiklerini sokağa salanlar Üretilmiş insan D.N.A.sına yapıştılar. ’Bu devirde de insanlar arasında hayvan mı kaldı’ ile sorumlu olduklarını gevşek bir koruma ağı kurgusuna emanet ettiler. Çocuk kısmı zaten çocuk. Şekeri verene gülümser. Hayvanı da insanı da öyledir.  

Sorunun çözümü bence:  Şimdilik biraz Kültürel insanlıktan taviz, biraz Tabiat hali hayvan tarafı geliştirmek...   Doğaya zıt yaşam formatları her zaman doğal süreci deforme edecektir ve ediyor da...  
Eskiden kabile kabile yaşamlar revaçtaydı. Şimdi dünya son sürat bir bütünleşmeye doğru açılımlarda. İngiliz, Türk, Alman, Arap, Romen, Kürt, Tatar ayrıştırmaları eskilere nazaran bayağı azaldı. Bakmayınız hala gündem tutan ırksal, sınıfsal, siyasal baloncuklara. Hakikaten hepsinin birer balon olduğunu herkes az çok algıladı. Uygulamaya yansıması belki biraz zaman alacak; o kadar. 
Değerlerin bizi nereye getirdiğini de hep beraber gördük. Yapay kıymetlendirmeler hesabımıza gelse de tabiat bizi bir tsunami misali düzlüyor.  

Ben görmem belki; lakin hukukta da, ahlakta da bir tsunami vuracak ve dümdüz olacak her şekillendirilen.  Sonrasında şekli bozuk kalması dileklerimle...
*
Esasen artık vakti geldi kanımca. Tüm partileri kapatarak toy/kurultay odaklı başkanlık yönetim sistemine geçmek en makulü bu coğrafya için. Toyu âkiller, alimler, bilgeler, sanat ve zanaat temsilcileri, serbest ve bağlı çalışan kesim temsilcileri oluşturur ve başkanı da onların belirlediği isimler arasından millet seçer.
*
Münazara, hak ortaya çıksın amaçlı değil de muhatabı yenmek amaçlı ise, cahil kavgasıdır.
*
İnsan, gayrındaki yaşamlara rahatsızlık vermemeyi becerdiği ölçüde medenidir.
*
Devlet algısı ve yönetme kafası değişmeli, ama devletin insan hak ve özgürlüklerine saygılı bir mekanizma olduğu algısı ile devlete bakanlarla değil, insan hak ve özgürlüklerine dayalı bir mekanizma olduğu algısı ile hareket edeceklerle bu mümkün olur.

Yazarın Diğer Yazıları