Mahmut ŞAHİN

Hz. Ömer'in mumu Beyaz Saray'da mı yanıyor?

Mahmut ŞAHİN

Hz. Ömer’in meşhur mum hikâyesini bilmeyenimiz yok gibidir.
Daha sonrasında benzer olayları yaşamadığımız için eskimedi.
İslam dünyasında benzerini bulabilmek için mum’la(!) aradık.
Üzülerek yazmalıyım ki bu örnek İslam dünyası dışından çıktı.
Hatta sömürü düzeninin jandarması diye eleştirdiğimiz ülkede.
Ben size hikâyeyi aktarayım, benzerliğine siz karar verin artık.
1981 yılında bizim “kovboy” Ronald Reagan başkan olmuştur.
Yemin edip görevine başlamasının üzerinden bir ay geçmiştir.
Eşi Nancy Reagan ile birlikte 30. akşam yemeğini yediklerinde;
Görevli garsonun getirdiği kâğıdı görüp ilk şoklarını yaşadılar.
Garsonun getirdiği kâğıt bir ayda yenen yemeklerin faturasıydı.
Sadece yemekler de değil, kişisel misafirlerinin masraflarından,
Diş macunundan diş fırçasına kadar tüm temizlik malzemeleri,
Elbiselerinin kuru temizlemesinden, ayakkabı boyasına kadar,
Keyif çayı ve içeceklerine kadar her şey faturada belirtilmiştir.
Başkan, hesabın fazlalığına şaşırsa da gülümseyerek almıştır.
Yanında nakit bulunmadığı için muhasebeye talimat vermiştir.
First Lady’nin şaşkınlığı ise kocasınınkinden çok daha fazladır.
Daha önce bundan kendilerine hiç bahsedilmediğini yazmıştır.
Amerika kamuoyunun çoğunluğunun da bundan haberi yoktur.
Hillary Clinton’ın anılarını okuduğumuzda daha da anlaşılıyor.
Kitabının tanıtım ve imza gezilerinde anlattıkları olayı özetliyor.
Beyaz Saray’dan taşındıktan sonra borç içinde olduklarından;
Ancak Mortgage kredisi ile Washington’da 1 ev alabildiklerini;
Kızlarının üniversite tahsiliyle 12 milyon dolar borçlandıklarını;
Borçlarını Bill Clinton’ın kitap ve konuşmaları ile kapattıklarını;
Son borçlarını 2004’te ödeyerek düzlüğe çıktıklarını anlatıyor.
8 sene boyunca senelik ortalama 500.000 dolar maaşı alıyorlar;
Kira giderleri de yok ama hiçbir birikim yapmadan bırakıyorlar.
Bunun sebebi Reagan’ların şaşkınlığında kendisini belli ediyor.
ABD Başkanları Beyaz Saray’a sadece kira ödemesi yapmazlar.
Bunun dışındaki bütün masrafları kendi maaşlarından kesilirmiş.
Beyaz Saray, ABD Başkanları için tahsis edilen 1 misafirhanedir.
Resmi devlet konukları dışındaki bütün masraflar başkanındır.
Temizlikçi, garson ve hizmetçilerinin maaşını bile başkan öder.
Çünkü, Birleşik Devletler bir monarşi değil bir “Cumhuriyettir”.
Başkanlık konutu bizim bildiğimiz gibi bir “saray” değil “ev”dir.
Amerikalılar buraya saray demiyorlar, bu bizim yakıştırmamız.
Dünyanın en ünlü evinin adı Türkçeye yanlış şekilde çevrilmiş.
Başkan şehir dışı tatil masraflarını da kendi cebinden karşılar.
Camp David’deki başkanlık dinlenme evinin masraflarını da;
Başkanlık uçağına bindirdiği yakınlarının bilet parasını da öder.
Hizmetler 5 yıldızlı otel konforundadır ve ücretleri de böyledir.
Başkanların fiyatların pahalılığına alışmaları biraz zaman alırmış.
Devlet konutu diye cüzi ücretlendirmenin yapılmadığı bir ülke.
Pahalılıktan yakınmayan first lady yok diyor Şef Garson Walters.
Başkanın yıllık gelirinin neredeyse tamamı masrafına yetmekte.
Belki de ilk kez kişisel serveti bulunan bir başkanı oldu ABD’nin.
Trump ve ailesinin bu masraflarından yakınacağını sanmıyorum.
Başkan Gerald Ford’un Beyaz Ev tanımlaması her şeyi anlatıyor:
“Bugüne kadar gördüğüm en lüks sosyal yardım konutudur” !!!
Bizdeki kamu kurumlarının lükslüğü ve ucuzluğunu düşününce.
İnsan ister istemez ABD gibi olması gereken biziz diye düşünür.
“Hz. Ömer’in mumu”nu her oturmada anlatan bir yöneticimiz?
(Ümit Aktaş’a aktarımından ötürü teşekkürlerimle)
 

Yorumlar 1
Sevgi öztürk 18 Şubat 2017 02:03

Sayın ağabeyimiz sizin gibi sayın cumhurbaşkanımızin hayranı olan bir şahıs tan cevremizdeki insanları 16 nisan da evet demeleri için ikna edebilmemiz için güzel tavsiyeler yorumlar bekliyoruz...

Yazarın Diğer Yazıları