Erkilet Vakfı Başkanlığını yapmış Erkiletli Hasan Arıcan abimizle Erkilet’te ticari bir dil olarak konuşulmuş Vartancayı konuşmaya devam ediyoruz.
Peki, Hasan abi daha önce buralarda yaşayıp ticaret yapan Ermeni ve Rum tüccarların olduğu bilinmektedir. O dönemdeki Erkilet’in sosyal yapısı hakkında bilgi verir misiniz?
Elbette, Erkilet’te üçte bir Rum, üçte bir Ermeni, geri kalanında Türk yaşadığı biliniyor. 1831 yılında Erkilet’te Kayseri’de ilk nüfus sayımı yapılıyor. Belgeli, kitap da var. Kültür müdürlüğü bastırmış bunu. Kayseri’de bir köyde bulunmuş belge. Muhtar almış, getirmiş. Bizim Erkiletli rahmetli Eyüp Gümüşçü il başkanıydı ANAP’ın. Ona gösterir. O, kültür müdürüne haber verir falan kitaplaştırılır. Ben aradım, kültür müdürlüğünde buldum. Basılmış, dağıtılmış. Elimde var. O zamanki nüfus sayımına göre Erkilet 7 mahalle, 7 mahalleyi de almışlar. Lakaplar halen devam eder. Sonra kadının adı yok. Gayrimüslimlerin adı yok. Ermenilerin, Rumların ve diğer gayrimüslimlerin adı da yok. Erkeklerin adı var. Erkeği, küçüğü, çocuğu da var, 100 yaşında adam da var. Ama kadın da yok, gayrimüslimler de yok. Bu kadar. Yani kitap elimde.
Bu Ermeni ve Rumların Vartancaya katkısı veya etkisi olmuş mudur?
Kendi dilleri olduğu için bir kısım kelimeler belki de onlardan gelmiştir. Misal, biz Türkler cephede savaşta şurda burda, onlar da burada ticaretini yapmış. Erkilet’te büyüklerimiz, büyükannem, sarraf dükkanı olduğunu dahi söylerdi. Çarşıboyu diye bir semti söylerdi. Burada her türlü alışverişin yapıldığını söylerdi. Mesela benim aklıma Kazancılar gelir ya da Kapalıçarşı falan gelir. Oğlum her şey satılırdı, derdi. Sarraf bile vardı, derdi. Ticareti de onlar yapıyordu.
O zaman Vartancadaki kelimelerin bir kısmı Ermenice, bir kısmı Rumca, bir kısmı Arapça ve Farsçadan gelmiştir diyebilir miyiz?
Benim duyduklarım o şekilde çünkü içinde geçiyor. Türkçenin içinde Farsça kelimeler var, Arapça kelimeler var. Belki Ermeniceden esinlenmiş çünkü Ermeni Türk karışık. Rum karışık. Onların da birbirine Türkçe kelimeler karışmış. Etkilenmesi mümkün. Şurda Türkçe konuşuyor, yanındaki komşusu Ermeni misal. Ermenice konuşuyor. Bir kültür etkileşimi muhakkak ki vardır.
Hasan abi Erkiletli çerçiler hakkında bilgi verir misiniz? Yani çerçilerin yaşadığı sıkıntılarla ilgili birtakım sözler de olduğu muhakkak. Sizin de tecrübe ettikleriniz var. Babanız benim bildiğim kadarıyla çerçiydi. Dolayısıyla Erkiletli çerçiler ve yaşadığı sıkıntılar hakkında bilgi verir misiniz?
Erkilet’te çiftçilik var, bağcılık var. Bunun dışında da çerçilik diyelim veya esnaflık şimdiki adı. Eşeklerle o zaman at, araba yok. Sonra pazarcılık çıktı çevre illere, çevre ilçelere kamyonlarla ve arabalarla mal yüklerini götürür, oralarda satarlar. Misal bizim babamın iki tane eşeği vardı. Çerçilik yapılırdı. Yükleri eşeğe yüklenir, çerçilik malzemeler dahil yüklerin içi doldurulurdu çerç sandığının içine . Böyle gidilir. Genelde Pınarbaşı’na gidilirdi. Ben küçüktüm, altı yaşındaydım.
Siz de babanızla Pınarbaşı’na gittiniz mi? Biraz bundan bahseder misiniz?
Babamla gittim. Altı yaşındaydım. Köyleri dolaşırdı. Ben de onunla beraber eşeğin üstünde giderdim.
Çerçiler o zaman ne tür sıkıntılar yaşıyordu ya da yaşamıştır?
Bizim gittiğimiz yerlerde köylülerimiz misafirperverdi. Genelde Pınarbaşı’nda Çerkez köylerimiz var, Çerkez vatandaşlar, çok misafirperverdir. Onu da söylemeden geçemeyiz. Tertemiz insanlar. Misafir ederler. Her ailenin veyahutta sülalenin bir odası oluyor, misafir odası oluyor. Böyle yolcu yolakçı gelir orada. Yedirilir, içirilir, hayvanları doyurulur, ordan gider. O köyde durup satış yapacağasa bulunduğu yerde yapar veya eline çerçi sandığını alır, köyün içini dolaşır. Dediğim gibi iğneden ipliğe o küçük sandığın içinde her şey bulunur. Buğday karşılığı verilir, para karşılığı neyse yani elinde ne varsa ona göre alışveriş yapılır. Hemi köylünün ihtiyacı o şekilde giderilmiş olur hem de satıcı üç beş kuruş kazanmış olur.
Çerçiler köylere gidiyordu. Tabii her köy kabul ediyor muydu ya da kabul etmeyen köylüler de oluyor muydu? Yani nasıl karşılanıyordunuz?
Anladım. Ben rastlamadım. Mesela babamın her köyde bir tanıdığı var. Onlar da Kayseri’ye geldiğinde bize gelirlerdi. Biz de misafir ederdik, kalırlardı. Ondan sonra giderlerdi. Dediğim gibi bu Uzunyayla Çerkez köylerimiz çok misafirperver olurlar. Böyle kimse ortada kalmadı ama anlatılanlar hangi köyler bilemeyiz de misafir etmezler, derler. Ama sebep ne? Neyin nesi? Ben onu bilemem.
Ne olabilir sizce?
Kültür meselesi hocam ya. O köyde öyle bir kültür gelişmemiştir. Mesela Erkilet diyelim. Tanıdığıdır, bilmem nedir, misafir edilir. Ama şurada bir yolcu yolakçı kalsa şehir yakın olduğu için misafirperverlik olayı gelişmemiş. Ben bunu söyleyim. Misafirden kaçınır mı? Yok kaçınmaz. Fakat o vatandaş da şehir yakın olduğu için gider, otelde yatar veyahutta şehirde bir tanıdığı varsa gider, orada misafir. Burada varsa tanıdığı bir oda açalım da gelen giden misafir kalsın olayı yok. Oda sahipliği olayı Erkilet’te gelişmemiş ama şöyle bir durum var: Osmanlı Dönemi’nde ağalar diyoruz ya yalnız Doğu’daki ağalar gibi değil Erkiletli ağalar. Devlet görevlilerini ağırlama. Atıynan geliyor misal tahsildar veyahut denetlemeye geliyor buralarda. Bu devlet görevlisini misafir ediyor. Karnını doyuruyor, atlarını doyuruyor, ondan sonra yolcu ediyor. Bunun karşılığında ne oluyor? Misal ağa derler ya. Erkilet’teki ağalarımız bizim Doğu’daki ağa gibi değil. Erkilet’e bağlı köy. Ne derece doğru ama büyüklerden duyduğumuz. Elli İki köy bağlıymış Erkilet’e. Bu 52 köyün bütün derdi, ötesi, berisi Erkilet’te çözülüyor. 1912’de belediye olmuş burası. Osmanlının Dönemi’nde belediye olan bir yer. Sonra nahiye olmuş. Bizim burda nüfus müdürlüğümüz, nahiye müdürümüz, karakolumuz her şeyimiz vardı. Halen karakollar var da. O şekilde buraların masrafları, şunları, bunları ağalar tarafından karşılanıyor. Bir de devlet bu ağalara yüzde kaç veriyorsa topladığı vergiden. Vergileri ağa topluyor. Doğudaki köy ağası şeklinde anlaşılmasın. Bizde öyle bir ağalık yoktu.
Devlete hizmet eden bir görevlisi anlamında kullanıyorsunuz.
Devletin görevlisi diyelim. O da devletin görevlisiniz ağırlıyor. Yatırıyor, kaldırıyor adam diyelim Doğu’ya doğru gidiyor. Gelecek nerede kalacak? Geliyor ağanın evine ki Erkilet’te böyle ağalarımız var. Onlar saygın kişiler. Onlar da ağırlanır. Atları doyurulur, kendileri ağırlanır, gider. Bu karşılıksız da değil. Devlet, toplanan vergiden onlara pay veriyor.
Babanız o zaman kaç yıl çerçilik ile uğraştı?
Valla babam benim genç yaşta öldü, 45 yaşında öldü.
Allah rahmet eylesin. Çok genç yaşta vefat etmiş.
Belki 15 senelik falan bir çerçilik hayatı ya var ya yok, bilemiyorum.
Anladım, Hasan abi. Peki, Vartancadaki bu sınırlı sayıdaki kelimeleri nerede konuşmaya devam edelim?
Ben vakıf başkanlığı dönemimde bu gibi şeyleri üniversite öğrencileri geldiler, araştırmalar yapıldı. Onlardan da benim aldığım bir kısım bilgileri vakıfta arşivledim, koydum. Böyle gelen öğrencilerimize...Mesela Ankara’dan üniversite öğretim üyesi hocalar geldiler. Onlara falan yardımcı olurdum. Çıkarttık o dokümanları, bilgileri...
O zaman sınırlı sayıda da olsa Vartancadaki bu kelimeleri 2009-2019 yılları arasında yaptığınız Erkilet Vakfında konuşmaya devam edelim.
Tabii, orda aşivlerimizde vardır. Vakfımızı da bir ziyaret etmiş olalım. Orada o belgeleri çıkartıp konuşuruz.
2. bölümün sonu