Vedat ÖNAL

MEDRESE VE AKABE KÜLTÜRÜ

Vedat ÖNAL

Geçtiğimiz Cumartesi  günü Sahabiye Medresesi’nin restorasyon çalışmaları tamamlandı ve açılışı gerçekleştirildi.  Kayseri’de medrese dediğiniz zaman kimsenin aklına başka bir yer gelmez. Direk Sahabiye Medresesi gelir. Özellikle de kitap merakı ve kitap sevgisi olanlar için vazgeçilmez bir mekandır Sahabiye Medresesi ve özellikle de Akabe kitabevi.

Sahabiye Medresesi’nin bizim neslin gençliğinde çok önemli bir yere sahip olduğunu söyleyebilirim. Birazcık kitap merakı olan, kitapla haşir neşir olan insanların uğrak yeridir Sahabiye Medresesi. Özellikle de tarihi yarım asra yaklaşan geçmişiyle Akabe Kitabevi ve sahibi Esat abi artık burasıyla özdeşleşmiştir. Kimler geldi, kimler geçti ve Esat abi maşallah Akabe Kitabevi’nin başında kitapçılık mesleğini başka alanlara kaymadan yürütmeye devam ediyor. Esat abi sadece kitapçılık yapıyor. Tabii ekonominin getirdiği zorlu şartlar içinde diğer kitabevleri ister istemez başka alanlara kaymak zorunda kaldılar. Ama Esat abi ısrarla Akabe Kitabevini bir kitap mekanı olarak korudu ve korumaya da devam ediyor.

Özellikle Üniversite camiasından kitap merakı olan gerek öğrenci olsun gerekse öğretim üyesi olsun tanışıklığı olmayan kimse yoktur. Bunu iddialı söylüyorum. Birçok şehre gittiğim zaman Erciyes Üniversitesi ile yolları kesişen herkesin Kayseri’den hatırladıkları birkaç mekan vardır. Bunlardan birisi mutlaka Akabe’dir. Akabe deyince de farklı bir yer anlaşılmaz. Direk kitap dostlarının, kitap meraklılarının ve muhabbetin mekanı akla gelir.

Eğer bugün kendi adıma konuşuyorum evimde bir kütüphanem ve iyi kötü bine yakın kitabım varsa bunu 80’li yıllarda başlayan kitap merakıma ve Akabe kültürüne borçluyum. Evet bu bir kültürdür ve siz bunu Akabe’den alabilirsiniz. Akabe kültürü kitap sevgisi, sohbet ve muhabbet demektir.

Çok zorlu yıllar geçti. 80’li yıllarda daha lise çağlarındayken başladı kitaba olan bağlılığım. O yıllarda çok iyi hatırlıyorum Kayseri Gündem’i haftalık olarak çıkarıyoruz ve aynı zamanda Çizgi Ajans’ta çalışıyor ve reklam işleriyle uğraşıyordum. Biriken birkaç maaşımı alınca bu maaşların hemen tamamına yakınına kitap almıştım. Bugün o aldığım kitaplar hala daha başvuru kaynağım olarak önemini koruyor. Tabii bu başyapıtları seçerken bana yardımcı olan arkadaşım Nihat Şimşek’i de anmadan geçemem. Liseyi beraber okuduğum ve şu anda avukatlık yapan Nihat bir dönem Akabe kitabevinde çalışmış ve birlikte o biriken maaşlarıma kitapları seçmiştik. Daha sonra bende çalıştım Akabe kitabevinde çok kısa oldu benim çalışmam ama hayatımın en zor dönemleriydi onlar. Belki hiç hatırlamak istemediğimiz 28 Şubat döneminin zorlu yılları. Evet bu anlamda Akabe’de çok kısa süreli de olsa çalışan çok sayıda insan var. Esat abi hepsine de bir şekilde kucak açmasını, koruyup kollamasını bildi. Maalesef durumları, hali vakti yerinde olan birçok insandan göremediğimiz ilgiyi, alakayı, samimiyeti Esat abiden gördük.

Benim için Akabe’de çalışmamdan daha çok, üst katta geçirdiğim zamanlar daha önemliydi. Yine zor yıllar askerlik dönüşü ilahiyat fakültelerine uygulanan ambargolarla göreve başlayamamanın getirdiği sıkıntıları yaşadığımız dönemlerdi. O yıllarda Esat abinin üst katını bana tahsis etmesini ve orada tez yazma işiyle uğraştığım dönemleri asla unutamam. 2 yıl boyunca o teras katta çok işler yaptım. Bu cömertliğin bu zamanlarda başka bir kimseden görmek mümkün olur mu bilmiyorum ama ben bu cömertliği Esat abiden gördüm. Elbette Esat abinin bu cömertliği sadece bana karşı değildi. O zamanlar Akabe’de çayları kendimiz içerde demlerdik ve Akabe’de kaç kere çay demlendiğini ve sabahtan akşama kadar çayın ardı arkasının kesilmediğini şimdi çok iyi hatırlıyorum. İnsanlar sadece kitap almak için uğramaz Akabe’ye. Birkaç güne bir uğramadığı zaman rahatsız olanlar vardır. Bu sadece kitap sevgisi veya kitap merakı değildir. Bu muhabbetin, hasbihalin, sohbet ihtiyacının çağrısına kulak vermektir.

Bu kısa yazıda Akabe’nin yarım asırlık tarihini ele almak çok zor. İnşallah bu yarım asırlık tarihi kaleme alan birisi çıkar da bizlerde bu tarihi zevkle okuma imkanı buluruz. Açılış töreninde Mehmet Torun ağabeyin belirttiği gibi isteyerek içimden gelerek alış veriş yaptığım tek yer Akabe’dir diye söylemişti. Bu gerçekten de doğru. Kimileri için gidip elektronik birtakım şeyler almak, kimileri için giyim kuşam derdine düşmek, marka peşinde koşmak değerledir. Ama bizler için seçerek, okumak için aldığımız kitapların değerinin hiçbir maddi karşılığı yoktur ve olamaz. Daha söyleyecek çok şey var. Akabe camiasının güzide isimlerinden ve bugün hayatta olmayan bir Mehmet Muçhan abi ve Mustafa Ağca hocamı da aklıma gelmişken rahmetle anmak istiyorum. Şu anda bu kısa yazıyı kaleme alırken bu ikisi aklıma geldi. Muhtemelen kaybettiğimiz başka dostlar da vardır. Onlara da Allah’tan rahmet diliyorum. Bizler de faniyiz, geçiciyiz. Bir gün gelip bu mekanları bırakıp bu dünyadan gideceğiz ama bu mekanlar umuyorum ki çocuklarımızın ve torunlarımızın da uğrak yeri olsun. Bu anlamda Sahabiye Medresesi’ni nisbeten kısa sayılabilecek bir sürede yani 6 ay gibi bir sürede restorasyonu gerçekleştiren Büyükşehir Belediyesi’ne de teşekkür etmek gerekiyor. Her ne kadar eksikleri olsa da yapılan işi takdir etmenin görevimiz olduğunu düşünüyorum. Bu tür eser restorasyonlarında çok fazla tecrübemiz yok maalesef. Restorasyon adı altında bazen büyük zararlar verilebiliyor. Fakat bu eserler daha önce hiç onarılmıyordu. 1930’lu 1940’lı yıllardaki hatta daha sonraki Kayseri fotoğraflarına baktığımız zaman görüyoruz ki bu eserler o zamandan bakımsız etrafları adeta birer mezbelelik halinde görülüyor. Bugün Allah’a şükür ki, Sahabiye Medresesi adına yakışır bir şekilde kitapla haşir neşir olan insanların mekanı durumunda. Aslında Kayseri’nin bu tarihi eser kültürü ve açılışta Başkan Özhaseki’nin bahsettiği tarih yolu projesinden de bahsetmek gerekiyor. O da bir başka yazının konusu olur inşallah. Vesselam…

Yazarın Diğer Yazıları