Kayseri'den Haseke'ye ulaşan dostluk eli

Mültecilik ve Göç üzerine bir söyleşi

Metropol şehirlerin bir özelliğide kültürel zenginliği bir arada barındırmasıdır. Bu şehirlerden biriside Kayseri’dir. Tüm mazlum din kardeşlerine  kucak açmış, umut olmuş  bir şehirdir, Kayseri. Bugün bile hâlâ bu misyonunu devam ettiriyor. 

Akıllara gelen ilk soru şu. Kayseri, doğurganlık sebebiyle mi büyüyor, KOBİ’ler ve dışarıdan gelen göçler, göçmenler sayesinde mi ?Bu koca şehir bu gücü nereden alıyor?

Bu soruya kısaca hepsi diyebiliriz. Zira her biri  birbirini tetikleyen unsurlar. Şimdinin yabancıları zamanı gelince bu şehrin asli unsuru olabiliyor. Diğer bir değişle bir şehrin yerlileri de asli olmakla beraber günü geldiğinde azınlık konumuna düşebiliyor. Bu hoş bir şey değil. Bunun içindir ki  ilgili bakanlık demografik yapının bozulmaması için kanun gereği müdahale ediyor.

Mülteciler derneğinin 2024  tarihli Mart ayı verilerine göre Türkiye’de ki Suriyelilerin sayısı  3 milyon 151 bin 915 kişi. Buda şu anlama geliyor. 85  milyonluk Türk  nüfusun  %3.56 ‘sı Suriyeli. Dernek çok ciddi bir çalışma yaparak bir önceki aya göre 29 bin 307 kişinin azaldığını, mültecilerin yaş oranlarını, kadın-erkek sayısını ve hangi şehirde kaç Suriyeli yaşadığını üniversitede okuyan yabancı öğrencilerin sayısını raporlamış.

Bu verilere göre Kayseri’de  82 bin 563 kayıtlı mülteci var. Yani Kayseri en çok Suriyeliyi barındıran 12. İlimiz.

Hiç kimse durduk yere yerinden yurdundan ayrılmak istemez. Hiç kimse çocukluk anılarını geride bırakıpta  gözü yaşlı öz yurdundan ayrılmak istemez. Ancak şartlar o coğrafyada yaşanmaz hale gelmişse babada gider anada gider çocuk ta. Hatta o şehrin bütün halkı gider. Mesela 93 harbi olarak tarihe geçen Osmanlı-Rus savaşından sonra Kayseri Erzurum'dan Kars'tan iç göç almıştır. Bugün bile sanayisi nedeniyle Sivas'tan Maraş'tan Yozgat'tan ve diğer komşu illerden göç aldığını görüyoruz. Aynı şekilde Turgut Özal'ın  iktidarlığı zamanında Bulgaristan'dan getirilen göçmenlerden bir kısmı yine Kayseri’ye  yerleştirilmiş. Halepçe’den gelenlere , Ukraynalılara yine Türkiye ev sahipliği yapmıştır. Bu örnekleri çoğaltabiliriz.

Göç bir olgudur. Dünyanın farklı  coğrafyalarında farklı tarihlerinde çeşitli sebeplerden dolayı sürekli yaşanılmıştır. Bazen iklim şartlarına bağlı kıtlık ve kuraklık nedeniyle bazen husumet ve düşman saldırıları nedeniyle bazen salgın hastalıklar ve geçim derdi nedeniyle süregelmiş.  İster iç göç olsun, ister dış göç, gelişen ve büyüyen sanayi,turizim vb. nedenler şehirlerin nüfus yoğunluğuna etki  ettiği görülmüştür. Yakın zamanda Suriye’den gelenlerin yaşadıkları ise ne ilk ne de son olacak.

Söyleşimize Suriye’den Kayseri’ye gelen göçmen ailelerden biri olan Abdullah KHALA ile devam ediyoruz. Abdullah bey, bize çocukluk anılarınızdan doğup büyüdüğünüz topraklardan bahseder misiniz?

Ne desem bilmiyorum ki. Masallardaki gibi. Bir varmış bir yokmuş hepsi yanmış kül olmuş. Her çocuk gibi bizde oyunlar oynardık. Çobanlıkta yaptım. Top da oynadım. Düğünlere giderdik. Bayramlarda ziyaretleşirdik. Büyüklerimizin elini öper harçlık alırdık. Onlarda bizi sevindirirlerdi. Yorucu  olsada en çok hoşuma giden zeytin toplamaktı. 

Bir çocuğun  gelişimi için hayal kurması o çocuğun yarınları  için  elbette önemlidir. Türkiye’ye gelmeden önce sizin ne gibi  hayalleriniz vardı?

Çocukken başka genç iken başka hayallerimiz vardı. Kimi evlenip yuva kuracak kimi okuyup mühendis, doktor, öğretmen olacaktı. Ama hepsi elimizden alındı. İmkânsızlığa sürüklendik. Her birimiz farklı  yerlere savrulduk. Aslen Resulayn’lıyım.Resulayn Haseki’ye bağlı.  Üniversiteyi okumak için  fizik bölümünü tercih etmiştim. Eğitimim yarıda kaldı. Buraya gelince  Erciyes üniversitesinde enerji mühendisliği bölümüne kayıt  yaptırdım. Devam ederim diye düşünmüştüm. Ama   olmadı. Evlenince çalışmak zorunda hissediyor insan kendini.

Mülteci olmak zor. Geride bıraktığınız anılar evler hepsini bir bir bırakıp  hicret ettiniz. Daha doğrusu göçmek zorunda bırakıldınız. Göç yolunda başka  ülkelere gitmeyi hiç düşündünüz mü? Sizi direk Türkiye’ye getiren sebepler nelerdir?

İnsan o an sadece canını kurtarmayı düşünüyor. Nasıl düşünmesin ki? Bir yandan Esed öldürüyor. Bir yandan DEAŞ ödürüyor.Bir yandan muhalifler. İlk akla gelen güvenli bir bölgelere gitmek.Tabiki bu Suriye'de mümkünse orada kalmak değilse en yakın ülkeye gitmek. Türkiye ye geliş sebebimiz hem yakın olması hem tarihi, dini, kültürel bağların kuvvetli olmasıydı. Türkiye devleti ve yöneticileri bize kucak açmasaydı buraya gelişimiz  imkansızdı.Bu nedenle Onlara teşekkür ederim.

Edibe Sözen, Kimlik adlı kitabında "Göç, insan olmanın insanca yaşamanın onurlu  ve var olma mücadelesidir"der.Ve devamında "Göçmenin hayatında iki husus derin izler bırakır. Birincisi: Sevdiği doğup büyüdüğü memleketinden istemeyerek/zoraki ayrılması. Bu ayrılış onun kökleriyle bağlantısını kopmasına sebep olabilir. İkincisi: Gittiği yeni ülkede kabul görememe ve asimile olma tehlikesi. Bu asimile riski göçmeni istemeyerek de olsa  zamanla dilinden, dininden, kültüründen koparabileceğini" ifade ediyor. Sizce bu tespitler doğru mu, katılır mısınız?

Evet, doğru tespitler bunlar.

Bizde bir kuş hikayesi var. Kuşu altın kafese koymuşlar. Kuş dile gelmiş” ille vatan ille vatan” demiş. Kuş bakıcısı/eğitmen sormuş. Senin vatanın neresi? Kuş “bir çalının başı ”diye cevap vermiş.

Türkiye bizim  gözümüzde cennet gibi bir vatan. Siz  alışabildiniz mi? Yoksa kuş misali illa vatan diyenlerden misiniz?

Evet, kuş doğru söylemis.Herkesin vatanı kendine güzeldir.Bizimkide bize güzeldi. Güzeldi diyorum şimdi o güzelliktende bir eser kalmadı.DEAŞ terör örgütü her tarafı yaktı yıktı. Her yer enkaz yığını. Türkiye'ye 20'li yaşlarda gelmiştim. Şimdi yaşım 35. Burada dil öğrendim. Burada evlendim. Artık ailem yanımda ve güvende. Bir markette çalışıyorum. Türkiye’ye alıştım. Tekrar Suriye ye gitmek istemem. Şimdilik böyle düşünüyorum. İleride şartlar ne getirir bilemem.

Bir göçmen/mülteci olarak sizi en çok ne etkiledi?

En büyük yanılgımız savaşın kısa sürede biteceğini düşünmemiz oldu. Göçmen olmak zor. Ağır şartları var. Sıkıntılı bir süreç.

Kadınlarda ayrı bir çile çocuklarda ayrı. Bu göç hepimizi hizaladı. Farklılıklarımızı yok etti. Zengini de fakiri de varını yoğunu bırakıp geldi. Kimi zaman İş, kimi zaman ev bulamamak. Kimliksiz olmak, herkesin gözünde  yabancı, kaçak ve her şeye muhtaçmış  gibi algılanmak maalesef bizleri üzüyor.

Şu sıralar şikayetçi olduğunuz yahut devlet büyüklerinden beklediğiniz bir isteğiniz var mı?

Evet, en çok şikayetçi olduğum  kira bedellerinin yüksek oluşu. Bu sadece bizim için değil yerlisi yabancısı herkes için bir sorun teşkil ediyor.  Devlet büyüklerinden isteğim, ülkelerimizin  her alanda  eskiden olduğu gibi  ikili ilişkilere dönmeleri.

Göç yolunda  karşılaştığınız zorluklar oldu mu?

Olmaz olur mu hiç! Yazın gelsen sıcak, kışın gelsen soğuk.Açlık,yorgunluk,ümitsizlik...           Biz karayolu ile geldik. Tabi ki gerekli kontroller yapıldı. Ancak deniz yolunu tercih edenler farklı ülkelere gitmek isteyenler bizim kadar şanslı değildi.  Denizde ve yolda yaşamlarını yitirenler çok olmuş.

Gelecek adına beklentileriniz neler?

Topraklarımızı işgal edenler hayallerimizi de kopardılar. Geleceğimizi de çaldılar. Ara sıra ümitsizlik çökse de üzerime “canın sağ ya, yaşıyorsun ya, diyerek kendimi teselli ettiğim anlar oluyor. Savaş hele bir bitsin diye dua ediyorum şimdilik.

Sizce  Suriye savaşının asıl sebebi nedir?

Büyük ülkelerin çıkarları...DEAŞ bir proje idi. Olan bize oluyor.

Son sorum. Gitmek mi kalmak mı  desem cevabınız ne olur? 
Kolay soru ama   cevabı zor. İnsan ikilem arasında kalıyor. Suriye’de  karışıklık devam ettiği sürece burada kalmayı tercih ediyorum. İşim,ailem, okulum için böylesi daha uygun.

Keyifli bir söyleşiydi. Zaman ayırdığınız için teşekkür ederim.

Ben teşekkür ederim.

Haber Merkezi

Bakmadan Geçme