Adnan EVSEN

Ya Doğru Söyle, Ya Da Kıyamete Kadar Sus1

Adnan EVSEN

Türkiye’de X’in (Twitter) daha bilinir hale gelmesi 23 Ekim 2011 Van Depremi ile başladı. 7,2 Büyüklüğündeki deprem, ana akım medyaya çok sınırlı bilgilerle yansımıştı. Özellikle kentin varoş kesimlerinde yaşayan vatandaşlara devletin yeterince etkin müdahalede bulunamadığı iddiasıyla kamuoyu oluşmaya başlamıştı. Doğal şartlarda oluşan bu grubun üyeleri X ve Facebook vasıtasıyla deprem bölgesinden elde edilen bilgilerle, yıkımın ana akım medyada yansıtıldığından daha büyük olduğu ve devlet yardımlarının geciktiği ile ilgili paylaşımlar yapmaya başladılar. Depremin oluşturduğu yıkımla ilgili görüntüler, yardım çağrıları, bu çağrılara yanıt veren ve yardım kampanyaları organize eden ve elbette dezenformasyona yönelik paylaşımlar X’in gündeminde uzun süre hakim oldu. Bu dönemde Türkiye’deki X’in aktif kullanıcı sayısı üç kat arttı. 

Her ne hikmetse benzer iddialar 6 Şubat Depremleri ve 1999 Gölcük Depreminde de gündeme gelmişti. İddialar arasında “… Devletin gerçek ölü sayısını gizlediğini, eğer devlet gerçek ölü sayısını açıklarsa, NATO’nun ülkenin yönetimine el koyacağını, devletin bağımsızlığının ortadan kalkacağı v.s. …” gibi iddiaların yanında depremi ABD’nin Marmara Denizinde yer alan gemilerinin gerçekleştirdiğini, Devletin bunu gizlediği gibi bir dizi hayal ürünü iddialar gündemdeki yerini korudu. 
Bahse konu iddialar sadece büzüm ülkemizde olmuyor. Sosyal medyanın afet gibi acil durumlarda kullanımı ile ilgili dünyada birçok örnek var. 2005’de ABD’deki Katrina Kasırgası, 2010 Haiti ve 2011 Japonya Depremleri sosyal medyanın etkin olarak kullanıldığı büyük afetler arasında yer almaktadır. Türkiye’de de Van Depreminden sonraki hemen her afette, sosyal medya paylaşımları olumlu/olumsuz önemli bir rol oynadı.

Her doğal afetten sonra yeni yeni sahte yer bilimciler, falcılar, gezegen bilimciler, astrologlar, kahinler çoğalarak bu sektörde hatırı sayılır takipçilere ulaştılar.  Sosyal medyada sürekli paylaşım yapan bu kişilerin bilgileri asla güvenilecek tarzda değil. Adı geçen meslek (!) mensuplarının yer bilimleri ile jeoloji ile tektonizma ile hiç alakası yok. Şimdi bunlardan birkaç tane örnek üzerinde duralım. 

….Projesi mahlası ile sürekli paylaşım yapan bir X kullanıcısı Türkiye, Gürcistan, Rusya, İran, Irak, Arabistan, Suriye, Yunanistan, İtalya Romanya, Bulgaristan, İtalya, Fas, Cezayir, Mısır, Tunus ve daha birkaç ülkeyi de içine alan bölgeyi işaretleyerek “… bu bölgede en az iki adet 6-8 M arasında depremin meydana gelme durumu olacak gibi görünüyor…”  şeklinde soysal medya paylaşımı ile adeta uçmuş. Üstelik bu paylaşım 77 bin görüntülenme almış. İnanılacak gibi değil. İnsanların duyguları ile oynayan, kandan ve acıdan beslenen bu şarlatanların bu şekilde asparagas haberler ile vatandaşların kandırılmasına yeter artık denmesi gerekiyor. Bu kişinin saydığı ülkeler zaten Alp-Himalaya Deprem kuşağında yer almakta ve sürekli depremler olmaktadır. 

…Ne Olacak? Mahlası ile paylaşım yapan bir başkası ise depremlerin atmosferik olaylara bağlı olarak geliştiğini, “…6-8 Şubat tarihlerinde bağıl nemin Nurdağ ilçesinde % 100’ e yaklaştığını, rüzgarın hızının 45-50 km’ye ulaştığını, bölgeye yoğun olarak yağmur ve karın 4-8 Şubat 2023 tarihleri arasında yağdığını… v.s.…” gibi bir takım saçma sapan akla hayale gelmeyecek sapık fikirler ile deprem tahmininde bulunmaya çalışıyor. Bu kişinin 35 binden fazla takipçisi olup, takipçilerini zehirlemeye devam etmektedir. 

İsmini vermek istemediğim bir başka sahte deprem bilimci ise deprem tahmininde kullandığı aletinin arızalandığını, yeni bir alet alması gerektiğini, yeni alet ile daha güvenilir bilgi paylaşımı yapabileceği nedeniyle, takipçilerinden para toplamak suretiyle insanları kandırmıştır.  

Değerli dostlar; ülkemizin bir deprem ülkesi olduğunu, depremlerin mevsimlere, geceye, gündüze, soğuğa, sıcağa, gök cisimlerine, gezegen dizilimlerine bağlı olmadığını, yer yuvarı üzerindeki tektonik plaklara bağlı olarak depremlerin meydana geldiğini her fırsatta söylüyorum. 

Yaklaşık 33 bin insanımız hayatını kaybettiği 7,9 Mw büyüklüğündeki 1939 Erzincan Depremi 26 Aralık gecesi, saat 01:57 (gece) ‘de olmuştu.  18 Bin insanımızı kaybettiğimiz 7,4 Mw büyüklüğündeki 17 Ağustos 1999 Gölcük Depremi ise sıcakların en etkili olduğu Ağustos ayında saat 03:02 de (gece) olmuştu.  845 Vatandaşımızın hayatını kaybettiği 7,2 Mw büyüklüğündeki 1999 Düzce Depremi Kasım ayında saat 18:57’de (akşama doğru) olmuştu. 53 Bin insanımızı kaybettiğimiz 7,7 ve 7,6 Mw büyüklüklerinde gerçekleşen depremler kış ayının yoğun olduğu 6 Şubat 2023 tarihinde saat 04:17 (gece) ve 13:24 (gündüz) olmuştu. 
Görülüyor ki; hem kış aylarında, hem yaz aylarında, hem gece, hem de gündüz depremler olmuş, bundan sonrada her mevsim ve her saatte depremler olmaya devam edecektir. 

Sosyal medyada bugüne kadar hep bildiğim doğruları paylaştım.  Bilimsel anlamda her türlü eleştiriye açık oldum. Elbette ki her şeyi bilmiyoruz. Ancak, bildiğimiz doğruları da bundan sonraki süreçte de paylaşmaya devam edeceğimden kimsenin kuşkusu olmasın.  

Ülkemizde ve yakın coğrafyamızda başta depremler olmak üzere, doğal afete dönüşen doğal olaylar hakkında yapmış olduğum paylaşımlardan sonra zaman zaman şahsımın da maruz kaldığı ve haksız olduğuna inandığım eleştirilere maruz kalmaktayım. Bahse konu eleştiriler genellikle “… İnsanların deprem paylaşımından artık korkar hale geldiğini, uyuyamaz olduklarını, evlerini, şehirlerini terk ettiklerini, felaket tellalcısı olduğumuzu, 6 Şubattan önce depremin yerini ve saatini neden söyleyemediğimizi …  v.s.“ gibi nedenler ile eleştiri yağmuruna tutulmaktayım. 
Depremler ile ilgili olarak; nerede, hangi saatte ve hangi büyüklükte olacağı hakkında kesim bilgiler şu ana kadar bilinememektedir. Ancak detaylı çalışılmış fayların tekrarlanma süreleri, fay uzunlukları, kayma hızları, geçmiş yıllardaki deprem kayıtları gibi temel bilgilerin elde edilmesi halinde, depremin hangi fay üzerine olabileceği ve yaklaşık büyüklüğü hakkında bir takım ön görülerde bulunulmaktadır. Ancak bütün bunlara rağmen depremin hangi saatte olacağını söylemek şu andaki bilgilere göre mümkün değildir. 

Bizler de mümkün şartlarda elde edilen bilgilere göre deprem gerçeği ile yüzleşmek adına uyarılarımızı yapmaya devam ediyoruz. Bu tür uyarıları yapmadığımız zaman deprem olmayacaksa bizler kıyamete kadar susalım. Bir daha da asla konuşmayalım. Ama gerçek böyle mi? Biz konuşmayınca depremler duruyor mu? Milyonlarca yıldan bu tarafa depremler devam ediyor. Bundan sonrada devam edecektir. Yapılacak tek şey; bilinçli birey, dirençli şehir oluşturmak.

Doğal afete dönüşen doğal olaylar ile ilgili yapılan haksız eleştirileri bir tarafa koyarsak, paylaşımlarımızı okuyan birçok takipçimiz de bizlerden eczanelerde satılanlara benzer her derde deva hap istiyorlar. Yer bilimlerinin geldiği bu aşamada depremlerin hangi saatte olacağını söylemek mümkün değildir. Yer bilimcilerin dışında depremlerin ne zaman olacağı söyleyen birçok sahte deprem bilimciler var. Bu tür davranış sergileyenleri bu yazının içeriğinde anlatmaya çalıştım. 

Depremle ilgili olan bahsedilen bu bilinmezler falcıları, gezegencileri, asparagascıları, astrologları, burçlara bakanları, kalpazanları ortaya çıkardı.
Son söz. Deprem konusunda bilimi ve bilimin ortaya çıkardıkları doğrulardan ayrılmayalım. Bilim insanlarını ve bilimsel çalışan kurumları takip edelim. 
Afetsiz günler dileğimle…

Yazarın Diğer Yazıları