Yaşanan olaylarda, önce olayı ortaya koymak ve doğru vasıflanmak, çok önemli.
Erciyes sadece Meydan'dan görünenden ibaret değil, Develi tarafından Erciyes'in görünüşünü bilmeyen, Erciyes'i eksik vasıflar ve yanlış kanaat dillendirir.
*
Tevhid ve iyi insan olma davasına dönmeden Müslümanlar, yeryüzünün karmaşası bitmez. Bunun yolu da çok kolay, ama uygulaması çok müşküldür. Bu dinden geçinen her klik, bu söylemi dillendirenleri, en başta gücünce tekfir ile, itibarsızlaştırmaya gayret edeceklerdir.
Şirki reddeden dini, ayakta kalmak için şirkin dibine sokanlar, bu lafı dillendirenleri ne yaparlar, hayal bile edilemez. Ayrıca iyi insan olmak demek, iyi ezber yapan, en iyi itaat eden insan demektir fikrini iman şartı edinmişlerin ne umurlarındaymış, adalet, liyakat, hakkaniyet.
Böyle gider mi peki?
Gitmez, ama onlar için yine de sorun yok, buradan da bir nasiplenme illa ki ihdas edeceklerdir.
"
Avukatın sağcısı solcusu, dinlisi dinsizi olmaz, hak ve adaletten taraftır avukat. Yaşadığınız devletin, birey olarak size tanıdığı, veya tanımak zorunda olduğu hak ve menfaatları, bir ihlal söz konusu olur ise, sizin adınıza korumak için hukuk mücadelesi verendir avukat.
Avukata bu anlamda saygı, adalete saygı ve saygısızlık adalete saygısızlıktır.
*
Güzel ahlakı tamamlamak için gönderilen Peygamberin, ahlaka dair tavsiyeleri, toplumsal yaşamın sağlam temeller üzerine kurulması adına tüm sair mevzudan daha esaslıdır. Ahlakta da ilk kazanım, iç ses diye de bilinen vicdanı dikkate almayı başarabilmektir ki tevhid bununla mümkündür ve tüm kemalat da.
Vicdan, Allah'ın rehberliğidir. Yanıltmaz.
Vicdanının sesine kulak kabartan, insana dair tüm sırlara, var oluş gayesine vakıf olur.
*
Fetönün kurtarıcı önder olduğuna inanmış, aldatılmış nice insanı, rüzgarın önündeki yaprak gibi bir oraya bir buraya savuranlar da kandırılmışlar olmasalardı iyi idi.
Para ve imkana sahip aldatanların çoğunluğu kurtuldu. Orta ve alt tabaka örgüt üyesi olarak mimlendi, toplumdan hem kendileri, hem aileleri dışlandı. Toplasan 1000 2000 kişi ancak çıkar çıkmaz hakikatli suçlular ise, esas elebaşları dışarıda olmak üzere cezaevlerinde af ile çıkacakları günleri hayale başladılar bile.
Bu işi başaramadı devlet ve hukuk sistemimiz maalesef.
*
"Kuran'ı duvara kılıf içinde asmak, veya öpüp koklamak mı saygı, anlamaya gayret ederek okumak mı" sorusunun cevabı için, az bir vaktimiz kaldı. Birilerimiz için üç beş saat, gün, ay, yıl, birilerimiz için 20 30 sene ve ama illa ki cevabı alacağız, er geç, umarım doğru cevap için hazır oluruz o an.
*
Gelen tüm peygamberlerin tevhidi talim ettiğine şüphesi olmayan bir Müslüman, iş gelenek olunca, yeri gelir Peygamberini, yeri gelir önderini, olmadı eş dostunu tazimde öyle aşırılığa kaçar ki, bilerek bilmeyerek tüm dinini bir hamle ile yıkıp bir köşeye silkeleyebilir.
Amacı mensubiyetini güçlendirmek olan ne kadar aklı ve iradesi bir yerlere ipotekli varsa, alayını devletten uzak tutmayı beceremeyen her idari sistem, esasta vesayete çanak tutmaktan başka hiç bir halta yaramaz sistemdir.
Devletin dini adalettir ve devlette tek bir ölçek kabul edilebilir: Liyakat.....
*
İlahiyat fakültelerine mekasıt ilmi zorunlu ders olarak konulmadıkça, dini orta çağa gömmekten kurtulamayız. Kuralın gayesi nediri ortaya çıkarma ilmi.
Mesela deniz mahsullerinden midye, istiridye neden yenmez veya yenir? Tiksinti, iğrenme, mideyi kaldırma yaşanıyorsa mesela kişisel olarak yenmez gibi. Sünnet olan misvak mıdır, ağız diş temizliği midir gibi.