İslam tarihinin en acı hatırası:
KERBELA FACİASI
Bazı acılar vardır ki tarihin kapanmayan yarası. Örtsen örtülmez unutmak istesen de unutulmaz. İşte Kerbela faciası bu acıların zirvesi. Sevgili Peygamberimiz Hazreti Muhammed'in (sav) "reyhanım" diye sevdiği, kulağına ezan okuyarak adlarını verdiği güzide torunlarından göğsünden aşağısı dedesine çok benzediği rivayet edilen Hazreti Hüseyin'in şehid edildiği gün bu gün.
Hz. Hüseyin Ağabeyi Hz. Hasan'ın şehadetinden sonra I. Yezid'in hilafetine kadar zühd ve takvaya dayalı bir hayat sürdü. Muaviye'ye karşı olumlu tavır gösteren Hz. Hüseyin (Hicri 56/ miladi 676) Muaviye'nin oğlu Yezid'e biat edilmesini istemesi üzerine pek çok müslüman gibi tepkisini göstermiştir. Medine Valisi Mervan Muaviye'nin oğlu Yezid'e biat edilmesini isteyen mektubu Mescid-i Nebevî'de okutunca halk öfkeyle tepkisini gösterdi. Abdurrahman b. Ebu Bekir Mervan'a Bizans sistemi olan saltanatı müslümanların başına getirmek istediklerini söyleyerek karşı çıktı. Abdullah b. Ömer Yezid'in fasıklığını, Abdullah b. Zübeyr ise Allah'a karşı gelene itaatin caiz olmadığını söyleyerek biate karşı çıktılar. Hz. Hüseyin de onlarla aynı fikirdeydi. Mervan bu durumu bildirince Muaviye hemen Medine'ye gitti ve muhalefet eden kişileri çeşitli tehditlerle biate zorladı fakat başaramadı.
Muaviye'nin ölümünden sonra hilafet mevkiine gelen Yezid Medine valisi Velid b. Utbe b. Ebi Süfyan'dan her ne şekilde olursa olsun Hz. Hüseyin ve diğerlerinden biat alınmasını istedi. Yezid'in hilâfeti için Hz. Hüseyin'in öldürülmesi dahil herşeyin yapılmasını emreden Mervan'a Velid "Sen benim için dinimi yıkacak bir şey emrediyorsun. Yemin ederim ki Hüseyin'i öldürmek suretiyle dünyanın her yanına, üzerine güneşin doğup battığı bütün mal ve mülküne sahip olacağımı bilsem yine de bunu istemem" diyerek tepkisini göstermesi dikkate şayan müslümanca bir tavırdır.
Kufelilerin Hz. Hüseyin' e biat edeceklerini söyleyip Kufe'ye davet edilmesi üzerine Hz. Hüseyin oraya gitmeye karar verdi. Hz. Hüseyin amcasının oğlu Müslim b. Âkil'i Kufe'ye yolladı. Kısa sürede 30.000 civarında biat aldı. Ancak durumdan haberdar olan Yezid Küfe valisini değiştirerek duruma el koydu. Yapılan baskılarla Kufelilerin çoğu Hz. Hüseyin'e biatten vazgeçti. Müslim de şehid edildi. Müslim şehid edilince durumu Hz. Hüseyin'e bildiremedi.
Hz. Hüseyin yeni gelişen olaylardan haberi olmadığı için Kûfe’ye hareket etmeye karar verdi. Her ne kadar Abdullah b. Abbas ona, Kûfeliler’in babasıyla ağabeyine yaptıklarını hatırlatıp sözünde durmayan bu insanların davetine uymamasını ve eğer Mekke’de kalmak istemiyorsa Yemen’e gidip orada Müslim’in hâkimiyet kurmasını beklemesinin daha iyi olacağını söylediyse de Hz. Hüseyin kararından dönmedi. Yezîd’in halifeliğini tanımayan Abdullah b. Zübeyr ise Mekke’de kalmasını teklif etti ve biat almasına kendisinin de yardımcı olabileceğini söyledi. Abdullah b. Ömer ve Ömer b. Abdurrahman b. Hâris gibi şahıslar da kesinlikle Kûfe’ye gitmemesini istediler, İbn Abbas ise hiç değilse yalnız gitmesini önerdi. Fakat Hz. Hüseyin, 8 Zilhicce 60 (9 Eylül 680) tarihinde umresini tamamladıktan sonra ailesi ve bazı taraftarlarıyla birlikte Kûfe’ye hareket etti. Birkaç gün sonra, bütün ailesini yanına aldığı için başlarına bir şey gelirse bunun soyunun tükenmesi demek olacağı endişesine kapılan amcasının oğlu Abdullah b. Ca‘fer önce bir mektup yazarak durmasını istedi; sonra da Mekke Valisi Amr b. Saîd b. Âs el-Eşdak’tan onun adına eman alarak kendisine gönderdi. Ancak Hz. Hüseyin, rüyasında Resûlullah’ı gördüğünü ve ister lehine ister aleyhine sonuçlansın başladığı işi tamamlamakla emrolunduğunu söyleyerek geri dönmeyi reddetti. Yolda şair Ferezdak ile karşılaşıp Kûfe’deki durumu sorunca, “Halkın kalbi seninle, kılıçları Benî Ümeyye iledir; ilâhî takdir ise gökten iner ve Allah dilediğini yapar” cevabını aldığı halde, “Doğru söyledin, Allah’ın dediği olur, Allah dilediğini işler ve rabbimiz her gün yeni bir iştedir. Takdir hoşumuza gidecek şekilde olursa nimetlerinden dolayı Allah’a şükrederiz; O şükredenlerin yardımcısıdır. Eğer takdir umulandan başka türlü çıkarsa niyeti hak ve takvâsı da teneşir tahtası olan kimse elbette taşkınlık göstermez” diyerek yolculuğunu sürdürdü. Ancak daha sonra Sa‘lebiyye’de karşılaştığı iki yolcudan Kûfeliler’in biatlarından caydığını ve Müslim b. Akīl ile Hâni’ b. Urve’nin öldürüldüğünü öğrenince geri dönmek istedi; fakat bu defa da Müslim’in oğulları ve kardeşlerinin ısrarı üzerine yola devam etmeye mecbur oldu. Bu arada taraftarlarına isteyenlerin ayrılabileceğini söyledi, onlar da ayrıldılar; yanında sadece aile fertleriyle birlikte yaklaşık yetmiş kişi kaldı. Böylece sayısı azalan kafile Ninevâ bölgesindeki Kerbelâ’ya vardı (2 Muharrem 61 / 2 Ekim 680).
Kûfe Valisi Ubeydullah’ın emriyle kafileyi uzun süredir 1000 kişilik kuvvetiyle gözetlemekte olan Hür b. Yezîd Hz. Hüseyin’in Kerbelâ’ya ulaştığını valiye bildirdi; o da kafilenin sarp ve müstahkem yerlere sığınmasına engel olunmasını, susuz ve savunmasız bir yerde konaklamaya mecbur edilmesini istedi. Rey valiliğine getirilen Ömer b. Sa‘d b. Ebû Vakkās’a da ordusuyla Hz. Hüseyin üzerine yürümesini ve bu meseleyi halletmesini emretti. Ömer b. Sa‘d önce bu işe yanaşmak istemediyse de yoğun ısrar ve görevden alınma tehdidi karşısında kafilenin üstüne yürüdü. Hz. Hüseyin Ömer’in gönderdiği elçiye kendisini Kûfeliler’in çağırdığını, 18.000 kişinin biat ettikten sonra biatlarını bozduğunu, dönüp gitmek istediğinde de Hür b. Yezîd’in engel olduğunu ve kendisini buraya kadar gelmek zorunda bıraktığını anlattı ve, “İzin verin dönüp gideyim” dedi. Ömer b. Sa‘d, Hz. Hüseyin ile çarpışmak istemediği için bu cevaptan memnun kaldı ve durumu Ubeydullah b. Ziyâd’a bildirdi. Ubeydullah ise Yezîd’e biatı önermesini ve reddi halinde kafilenin su ile irtibatını kesmesini istedi. Bunun üzerine Ömer, Hz. Hüseyin’i Kûfe’ye çağıranlar arasında bulunan Amr b. Haccâc’ı su yollarını kesmekle görevlendirdi; sonra da birkaç defa Hüseyin’le gizlice görüştü. Aralarında ne konuştukları tam olarak bilinmemekle beraber tahminlere göre Hz. Hüseyin şu teklifleri yapmıştır: Geldiği yere dönmek, bizzat Yezîd’e gidip biat etmek veya İslâm serhadlerinden birinde cihadla meşgul olmak. Ömer, kabul edilebileceği ve böylece kendisinin de bu sıkıntılı işten kurtulacağı ümidiyle teklifi Ubeydullah b. Ziyâd’a bildirdi. Ubeydullah önce bu teklifi uygun gördüyse de Sıffîn’de Hz. Ali’nin safında çarpışanlardan Şemir b. Zülcevşen ona önemli bir fırsatı kaçırmış olacağını hatırlatarak Fırat nehriyle irtibatı kesilmiş ümitsizlik içindeki Hüseyin’i isteğine boyun eğdirmesini veya cezalandırmasını söyledi, ayrıca onun Ömer ile geceleri gizlice görüştüğünü belirtti. Bunun üzerine Ubeydullah, Şemir ile Ömer’e bir mektup göndererek Hüseyin’in doğrudan kendisine teslim olmasını sağlamasını, bunu başaramazsa onunla savaşmasını, aksi takdirde kumandayı Şemir’e bırakmasını emretti. Şemir karargâha 9 Muharrem Perşembe günü ulaştı. Ömer b. Sa‘d kumandayı, dolayısıyla kazandığı dünyalığı elden kaçırmamak için bu görevi yerine getireceğini söyledi. Hz. Hüseyin ve yanındakiler o geceyi dua, namaz ve istiğfarla geçirdiler.
Ertesi gün Hz. Hüseyin gerekli savaş hazırlıklarını yaptıktan sonra atına bindi ve önünde bir mushaf olduğu halde Ömer’in ordusuna yaklaşarak kendisinin buraya geliş amacını anlamaları, hakkında insaflı hüküm vermeleri halinde saadete kavuşacaklarını ve üzerine yürümelerine gerek kalmayacağını, mazeretini dikkate almamaları durumunda ise istediklerini yapmalarını söyledi. Bazı kaynaklara göre Hz. Hüseyin bu konuşmasında anne babasının ve amcalarının İslâm’a hizmetlerini dile getirmiş, Resûl-i Ekrem’in kendisi hakkındaki övücü ifadelerinden söz etmiş ve kanını akıtmanın büyük vebal doğuracağını hatırlatmıştır. Hz. Hüseyin’in bu konuşması üzerine Hür b. Yezîd yaptıklarına pişman olarak onun safına geçti.
Ömer b. Sa‘d’ın sancağıyla gelip ilk oku atması üzerine başlayan savaş birbirine denk olmayan bu kuvvetler arasında tam bir dram şeklinde devam etti ve Hz. Hüseyin’in savaşa başlarken yirmi üç süvariyle kırk piyadeden oluşan askerleri kısa sürede azaldı. Savaşın sonlarında artık sıcak ve susuzluktan bitkin hale düşen bu az sayıdaki insanın başında piyade olarak cesaretle dövüşen Hz. Hüseyin’e Şemir b. Zülcevşen’in emriyle her taraftan hücum edildi. Sinân b. Enes en-Nehaî önce bir harbe saplayıp onu yere düşürdü, sonra da atından inerek saçlarını ve daha sonra başını kesti; oradakiler de cesedini soyup her şeyini, ardından da çadırları yağmaladılar. Bu arada Hz. Hüseyin’in hasta yatağındaki oğlu Ali Zeynelâbidîn öldürülmek istendiyse de Ömer b. Sa‘d buna engel oldu (10 Muharrem 61 / 10 Ekim 680).
Şehitlerin cesetleri ertesi gün Benî Esed mensuplarının ikamet ettiği Gādiriye köylülerince toprağa verildi. Hz. Hüseyin’in kesik başı ve esirler Dımaşk’a gönderildiğinde Yezîd görünüşte üzülmüş ve Hz. Hüseyin’i öldürtmesi sebebiyle Ubeydullah b. Ziyâd’a lânet etmiştir. Ancak onun bu üzüntüsünde samimi olduğunu söylemek mümkün değildir. Çünkü gerçekten üzülmüş olsaydı Ubeydullah, Şemir ve diğerlerini hiç değilse görevlerinden alması gerekirdi; ayrıca öldürme emrini verenin bizzat kendisi olduğu yolunda rivayetler de vardır.
(Geniş bilgi için bkz. TDV. İslâm Ansiklopedisi, Hüseyin maddesi, yazar: Ethem Ruhi Fığlalı)
Burada Hazreti Hüseyin'in şehadeti anısına yazdığım Şiirimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Beğenen, takdir eden gönlünüze hüzün değmesin.
ONU NASIL İNCİTTİNİZ?
Kadir kıymet bilmeyenler
Hüseyn’i şehid ettiniz.
Hüseyn’ime kast edenler,
Siz Rasulü (sav) incittiniz.
Rasul (sav), koymuştu adını.
Okumuştu Ezanını.
Koklamıştı reyhanını.
Onu nasıl incittiniz?
Acının tarifi olmaz.
Böyle acı yaşatılmaz.
Ümmetin gözbebeğine,
Böyle ihanet yapılmaz.
Muhibbi Rasul diyor ki;
Kargalar Gülden ne anlar?
Gülün gerçek değerini,
Gül’e aşık olan anlar.
Elbet müminler kardeştir.
İhanet eden kalleştir.
Hüseyn’ime kast edenler,
Sizin yeriniz ateştir.
Ateş sarsın her yanını.
Koparanlar Reyhanımı.
İncittiniz Canânımı,
Siz Rasul’ü (s) çok üzdünüz.
10 Muharrem 1445
Dr. Resul COŞKUN
Sevgili Peygamberimiz Hazreti Muhammed'in (sav) Reyhanım dediği torunlarından Hazreti Hüseyin ve yarenlerinin Kerbela'da şehid edilmesinin 1386. yılında Rahmetle yâd ediyoruz. Rabbim bütün şehitlerimizin makamlarını âli eylesin, şefaatlerine nail eylesin. Bizi Nurlu yolundan ayırmasın. İslâm düşmanlarını, vatan hainlerini, zalimleri kahretsin. Âmin. Ya Muîn. Ya Azîzu züntikâm.