- Haberler
- 'İşi yarım bırakıp gitme hakkınız yok'
'İşi yarım bırakıp gitme hakkınız yok'
Kayseri Pancar Ekicileri Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkan Adaylığını 11 Haziran'da duyuran Hüseyin Akay ile seçim çalışmalarını, Kayseri Şeker Fabrikası'nın son durumunu ve çiftçilerin sıkıntılarını konuştuk.
Söyleşi: Bünyamin Gültekin
Kayseri Şeker Fabrikası 2,5 sene önce yaşadığı bazı talihsiz olayların ardından yönetim değişmiş ve yeni yönetimin başına Hüseyin Akay getirilmişti. Akay ile bu 2,5 senenin hem bir değerlendirmesini yaptık hem de 25 Haziran’da yapılacak olan seçimler için yapılan hazırlıkları konuştuk. Akay’ın ifadesiyle çarkların durma noktasına geldiği Kayseri Şeker Fabrikası’nın ayağa tekrar nasıl kalktığını ve bunu nasıl gerçekleştirdiğini dinledik. Çiftçilerin sıkıntılarının ve çözüm önerilerinin de yer aldığı söyleşimizin ayrıntılarında Kayseri Şeker’in geleceğe dair birçok hedefini de okuyacaksınız.
Kayseri Pancar Ekicileri Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanlığına adaylığınızı açıkladınız ve seçim çalışmalarınıza başladınız. Şuan da çalışmalar nasıl gidiyor?
Biz seçim kararı vermeden, seçim çalışmalarına başlamamaya özen gösterdik. Seçim kararı olmadan gerek fabrikanın gerekse çiftçinin seçim atmosferine girmek istemedik. Bundan işlerimizin zarar görmesi gibi bir endişemiz vardı. Seçim kararı vermeden öncede çiftçilerimizle istişare etme kararı verdik. Bu çerçevede çeşitli bölgelere geziler yapıp, toplantılar gerçekleştirdik. Bütün çiftçilerimize ulaşmaya gayret ettik ve onların fikirlerini dilmedik. 2,5 senedir görev yapıyoruz. Bu görev süremiz içerisinde elimizden geldiği kadar iyi hizmet etmek için gayret gösterdik. Bütün bilgi ve becerimizi ortaya koyduk. Bu süre içerisinde de başarılı olduğumuzu düşünüyoruz. Siz de bunu düşünüyor musunuz? Bu hizmetin devamını istiyor musunuz? diye 10 gün boyunca bu istişareyi sürdürdük. Çiftçimizin de yoğun teveccühü ve desteği doğrultusunda Kayseri Pancar Ekicileri Kooperatifi’nin genel kurulunda aday olacağımızı ilan etmiştik. Çiftçimiz bize; “Siz iyi hizmet ettiniz. Başarılısınız ve biz bunu devam ettirmek istiyoruz. İşi yarım yamalak bırakıp gitme hakkınız yok. Bu fabrika bir badireden geçti. Bunun yarı yolda bırakılması tekrar sıkıntılara sebep olur. Bundan da çiftçi olarak ilk biz zarar görürüz. Onun için bu işi devam ettirmenizi istiyoruz” dediler. Biz de bu güç ve cesaretle aday olarak ortaya çıktık. 11 Haziran’da adaylığımızı açıkladık.
Biz zaten çitçi ile sürekli iç içe olan insanlarız. Bu nedenle klasik bir seçim yürütmüyoruz. Bizimkisi biraz hasbıhal şeklinde devam ediyor. Şuana kadar çiftçimizden gördüğümüz ilgi, alaka ve destekten çok memnunuz. Burada onların desteğinden hiç şüphe duymuyoruz. Ama bu arzu ve isteğin genel kurula da yansıması gerekiyor. Çiftçinin özellikle genel kurula gelip oy kullanması gerekiyor. Biz de bu kooperatife ve fabrikaya sahip çıkın ve genel kurulunda elinizi vicdanınıza koyarak oyunuzu kullanın ve geleceğinizi siz kendiniz tayin edin diyoruz. Çünkü kooperatifin 80 bin tane ortağı var. Az sayıda çiftçinin gelmesi genel iradenin sandığa yansımasına engel olur. Bu nedenle arzu edilmeyen sonuçlar çıkabilir. Arzu edilmeyen kişiler yönetime gelebilir. Onun için çiftçi kimi arzu ediyorsa genel kurula katılmak ve oyunu kullanmak mecburiyetindedir. Bunları anlatıyoruz ve inşallah 25 Haziran’da ki kurulda yoğun bir katılımla iradesini sandığa yansıtıp, yöneticilerini seçmesini bekliyoruz.
Kayseri Şeker, yönetimi ve çalışanlarıyla sıkıntılı günler geçirdi. Yaşanan sıkıntılardan sonra çiftçinin Şeker Fabrikası’na olan güvenini tekrar nasıl sağladınız?
Çok kolay olmayan bir süreç yaşandı. İki buçuk sene önce biz burada görev aldığımızda burası çalışma kabiliyetini kaybetmişti. Artık çarkları dönemez hale gelen bir fabrikaydı. Tabiri yerindeyse adeta sıfırı tüketmişti. Büyük bir borç yükü altındadır. Bunlar ödenemez durumdaydı. Dolayısıyla fabrikada pancar ekme durumu yoktu. Böyle olunca da fabrikanın çalışması mümkün olmuyordu.
Biz başlangıçta iyi bir strateji belirlediğimizi düşünüyoruz. Kısa vadeli banka borçlarının, uzun vadeye taşınması konusunda bankalarla görüşmeler yaptık. Oralardan kredi temini noktasında da ışık aldık. O işi aldıktan sonra da çiftçinin o anda ki tohum, gübre, mazot gibi çiftçinin çalışmasını başlatabilecek acil ihtiyaçlarını karşıladık. Bu ihtiyaçları karşılamak çok kolay olmadı. Gübre alacak bir kuruş parası yoktu. Fabrikanın teminat mektubu verecek limiti yoktu. Buna rağmen çeşitli sorumluluklar aldık ve siparişleri verdik. Allah yardım etti. Çitçiler de baktı işler yavaş yavaş rayına giriyor ve kendi ihtiyaçları da temin ediliyor. Ardın da güvenmeye başladılar ve bu güven ortamı giderek gelişmeye başladı. İnsanlar tabiî ki ihtiyaçlarının karşılanması onlar için önemli bir güven unsuru… Gelecek adına güven duydukça yoğun bir şekilde ekim kampanyasına girdi. O sene en önemlisi çiftçiyi ekim kampanyasına sokmaktı. Ama biz bunu yaparken de bir önceki yılın pancar bedelini ödeme güvencesini vermiştik. Bu gelişmelerle çark dönmeye başladı. Burada çalışanlarında güvenini sağlamak gerekiyordu. Kaos ortamında insanlar yarın endişesi yaşıyorlardı. Çalışanların işe dört elle sarılması gerekiyordu. Biz hem çalışanlara hem de çiftçimize gereken güveni verdiğimizi düşünüyoruz. Kamuoyuna ve bankalara da bu algıyı oluşturduk. Bu unsurların hepsi birleşti. Allah’ın yardımıyla bir başarı elde edildi. İlk yılda elde edilen bu başarı yabana atılacak bir başarı değil. Kayseri Şeker son yılda toplam kazandığı kadar kazancı 1 yılda kazandı.
İkinci yıl çiftçilere daha farklı açılımların yapılması bekleniyordu. İkinci yıl pancar fiyatlarını yükselttik. Diğer ihtiyaçlarını zamanına ve daha makul şekilde temin etmeye çalıştık. Bunlar çiftçimizin güveninin daha fazla artmasını sağladı. Geldiğimiz ilk sene pancar üretiminde bir azalma yaşanıyordu. Şimdi pancar üretmek için yoğun bir talep ile karşı karşıyayız. Bu da kurulan düzenin en önemli unsurlarından bir tanesi. Bu şekilde devam ediyor. Tabi bundan sonrası önemli. Kayseri Şeker iki buçuk yılda sorunların tamamını halletmedi. Uzun yılların verdiği tahribat henüz tamamen ortadan kaldırılamadı. İstikrarın devam etmesi gerekir. Biz de bu vesileyle seçim atmosferinde bunu özellikle vurguluyoruz.
Siz seçim çalışmalarınızda zaten istikrar vurgusu yapıyorsunuz.
Herkes açısından durum böyle. İstikrarın ne kadar önemli olduğunu Türkiye’de son 12 yılda yaşadık. 2001 yılında yaşanan krizin ardından siyasi iktidarın ekonomiye ne kadar katkı sağladığını gördüler. Bu bizim gibi işletmeler içinde böyledir. Yönetimin istikrarı çok önemlidir. Bankalar bize kredi verirken öncelikle istikrar olup olmadığını soruyorlar. 6 ay ya da bir yıl sonra gidip gitmeyeceğimizi soruyorlar. Biz de istikrarı devam ettirebildiğimiz kadar devam ettireceğimizi söyledik. Bu çerçeve de bu krediler açıldı ve yavaş yavaş yoluna girdi.
Kayseri Şeker’in, siz göreve geldiğinizde 650 Milyon TL borcu vardı. Bunların 169 Milyon TL’si çiftçilere olan borçtu. Şuan da bu borçların durumu nedir?
Şimdi çiftçiler tüm alacakları zamanında ödeniyor. Bu ödemelerle tüm ihtiyaçları karşılanıyor. Bu sene biz pancar bedelini devletten 15 gün önce belirledik. Devletten beş lira fazla verdik. Devletin fabrikası Türk Şeker 135 lira verdi. Biz ise 140 lira verdik. Bunun yanında çiftçilerimizin tüm ihtiyaçları karşılandı. Kredi taksitlerimizde bir aksama yok. Ödenmeyen vergi ve sigorta borçları vardı. Esnafın alacakları vardı. Bunlar şimdi zamanında ödeniyor. Böyle bir finansman disiplin sağlandı. 30 Nisan itibariyle de 450 Milyon civarında bir borcumuz var. Tabi fabrikamız ilk defa bu sene 51 bin ton şekerle devretti. Bu 110 milyon gibi bir paraya tekabül ediyor. Elimizde de böyle bir güç var. Şimdiye kadar şeker biran önce ve yüksek ıskonto ile satılıyormuş. Biz artık öyle bir ihtiyaç duymadığımız için istediğimiz zaman ve fiyatla satıyoruz. Tabi piyasada ki fiyatları göz önünde bulundurarak. Bu yönüyle fabrika finansal bir disiplin içerisinde kendi planladığı doğrultuda işlerini yürütüyor.
Türk Şeker’in yaptığı bir ıskonto indirimi vardı. Bu ıskonto uygulaması sizi nasıl etkiledi?
Bunu geçtiğimiz kampanya döneminde yaşadık. Kampanya dönemleri şeker fabrikaları için çok önemlidir. Kampanya dönemleri de zaten sıkıntılıdır. Kampanyalar ortalama 90-100 gün seviyesinde sürmesi beklenir. Fabrikamıza geldiğimiz ilk sene 81 gün ikinci gün de 75 gün olarak sürdü. Tabi bu kampanya döneminde şeker üretilip satılıyor. O tarihlerde yoğun olarak şeker satılacağını düşünerek planlama yapıyorsunuz. Bu dönemde en yüksek sayıda işçi ile çalışıyorsunuz. Malzeme ihtiyaçlarını o dönemde karşılamak durumundasınız. Yani ödemelerin en yoğun olduğu dönem. Biz tam bu kampanyalara girdiğimiz gün olan 1 Ekim’de devletin fabrikası olan Türk Şeker, bizim bölgemizde bir yıl vade ile garip bir şekilde şeker satışına başladı. 25 tane fabrikası var. Bizim bölgede ki 3 tane fabrikada bunu yapmaya başladı. 1 yıl vadeli şeker satışı demek rakip kuruluşa siz şeker satamazsınız demek anlamına geliyor. Ya da siz de bir yıl vadeli satmak zorundasınız demek. Sonuçta tüccar avantajını değerlendirmek ister. Tabi biz bir yıl vadeli şeker satamazdık. Onun karşılığı olan %10-12 civarında ki ıskontoyu da yapamazdık. Bu o zaman çiftçinin parasını geçmişte olduğu gibi aktarılması anlamına gelirdi. Bu konuda direndik ve mücadele ettik. Ne kadar mücadele etsek de Türk Şeker o tarihte enteresan bir şekilde bu sefer de Kırşehir’de ki fabrikada, Sorgun’da ki fabrikada yaptığı ıskontodan 15 gün sonra %5’lik bir ıskonto uyguladı. Adeta bizi sık boğaz eder gibi bir tutum sergilendi. Buna da direndik. Direnmemizin sonucunda da kazanan biz olduk. Iskontoları yükseltmedik. Bizim bu duruşumuz şeker piyasasına ciddiyet ve disiplin getirdi. Bunun sonucunda da kazanan şeker fabrikaları ve çiftçiler oldu. Kar marjı şeker satan tüccarlara gitmedi, fabrikalarda kaldı. Bu bizim için üzüntü verici ve kötü bir atmosfer oldu.
Türk Şeker’in böyle bir tutum sergilemesinde art niyet arıyor musunuz?
İnsanların kalbini bilemiyoruz. Ama yapılan uygulamalarda biz bazı sonuçlar çıkardığımızı söyleyebiliriz. Bunun paylaşılmasını uygun görmüyoruz. Biz biraz sistem dışı bu işin içine girmiş insanlarız. Önce mahkeme ardından da bakanlık tarafından biz buraya atandık. Bizim sektörde başarılı olmamız birilerini rahatsız mı etti, bundan dolayı mı böyle bir atraksiyon yapıldı? İşin doğrusu bunlarda akla gelmiyor değil. Doğrusu işin gerçek sebebini de bilmiyoruz.
Şeker fabrikaları ile ilgili eleştirilen bir hususta, şeker fiyatlarının pahalı olmasına rağmen fabrikaların zarar etmesiydi. Sizce ilerleyen dönemlerde şeker fiyatlarında bir indirim olacak mı?
Şeker sektöründe belirleyici olan kuruluş devletin kuruluşu olan Türk Şeker. Türkiye’de 33 tane şeker fabrikası var. Bunu 25 tanesi Türk Şeker’e ait. Toplam şekerin %50’den fazlasını bu kuruluş üretiyor. Dolayısıyla piyasada ki şeker fiyatlarını belirleyen kuruluş Türk Şeker bunu kendi maliyetine göre belirliyor. Türk şeker’in fabrikalarının önemli bir kısmı yılda çok az süreli çalışır. Onların arasında 10-12, 18-20 ve 25-30 gün arasında çalışan fabrikalar var. Bu kadar kısa sürede çalışan fabrikalarda maliyet yüksek oluyor. Bu nedenle genel şeker maliyeti de yüksek oluyor. Özel fabrikalarını ya da bizim gibi kooperatif kuruluşlarının maliyetleri daha aşağıda bu maliyetler daha aşağıda olduğundan bizim kar marjımız daha yüksek.
Geçmişte kar marjına karşılık burası neden kazanmadığını herkes biliyor. Biz bu avantajı kullanarak önemli bir karlılık sağladık. Bu bizim gibi fabrikaların karlılık unsuru olmakla birlikte aynı zamanda tüketici açısından da şekerin yüksek bedelle tüketilmesini ortaya çıkardı. Tüketici Türkiye’de şekeri daha yüksek bir bedelle tüketmek zorunda kalıyor. Buna çözüm üretilmesi lazım. Çözümde Türk Şeker’in maliyetlerinin düşürülmesinden geçiyor. Şuan ki işleyiş itibariyle bu mümkün değil. Çünkü çok kısa süreli çalışan fabrikalar bu maliyetleri düşürme imkanına sahip değiller. O fabrikaların kapatılması ya da özleştirilmeleri lazım. Devlet özelleştirme konusunda iki defa ihale yaptı. Birincisinde Danıştay ihaleyi iptal etti. İkincisinde ise Özelleştirme Yüksek Kurulu ihaleyi çeşitli sebeplerden dolayı iptal etti. Özelleştirme olmayınca bu yük vatandaşın sırtında devam ediyor. Eğer bu fabrikalar özelleşirse bu maliyetlerin düşeceği kanaatindeyim. Madem ihaleler yapılıyor ve satılamıyor biz de çevremizde ki şeker fabrikalarını bize kiralayın biz de bu fabrikaları başarılı bir şekilde çalıştıralım ve hiç olmazsa tüketiciye daha uygun bir bedelle şeker satma imkanı ortaya çıksın dedik. Bu bir örnek teşkil etsin istedik. Biz sadece fabrikayı kiralamayalım, çalışan personelin ücret bedelini bu kiranın üzerine ekleyelim. Ama kotası ile beraber bize kiralayın. Bu şekilde hem çiftçimize, hem ekonomiye hem de tüketiciye katkı sağlayalım diye öneride bulunduk. Ama özelleştirme strateji belgesinin değişmeden bu işin olamayacağı gibi bir gerekçeyle reddedildi. Ümit ediyorum bu konu ilerleyen zamanlarda Türkiye’nin gündemine gelebilir. Düşündüğümüz çerçevede bir adım atılacak biz buna hazırız. Bunu gerçekleştirmek için bilgimiz, tecrübemiz ve yeterli derecede personelimiz var. Devlet bu konuda bir atım atarsa biz hazır olduğumuzu belirtiyoruz.
Şeker dışında yeni sektörlere girmeyi düşünüyor musunuz?
Burası çiftçinin bir kuruluşu bu nedenle de çiftçiye hizmet etmesi gereken bir kuruluş. Çiftçinin de üretimine katkıda sağlaması gereken bir kuruluş. Çiftçinin ürününün en iyi şekilde değerlendirilmesi gereken bir kuruluş. Şeker pancarı dışında bir iş olacaksa da çiftçinin üretimine katkı sağlayacak bir iş olsun anlayışındayız. Bu çerçevede çeşitli düşüncelerimiz var. Şimdi bir seçim süreci yaşıyoruz. Bunu seçim bittikten sonra ifade etmek istiyorum. Klasik seçim propagandası yapma anlayışında değiliz. Vaatlerle insanların oyuna talip olmak gibi bir anlayışımız yok. Yaptığımız işle insanlara kendimizi ifade etmeye çalıştık. İnsanların bizi bu şekilde tanımasını istiyoruz. Yaptıklarımızın yapacağımızın teminatını olacağını düşünüyoruz. Ama çeşitli öngörülerimiz var. Seçimden sonra eğer kısmet olurda göreve gelirsek bunu ifade etmek daha uydun olacağını düşünüyorum.
Bir de %9.99’luk kısmın halka arz edilebileceğinizi söylemiştiniz. Bu gerçekleşecek mi?
Maalesef bu şuanda gerçekleşmedi. Kayseri Şeker Fabrikası’nın %9.99’luk hissesi özelleştirme idaresin ait. Özelleştirme idaresi o hisseyi satışa çıkarınca fabrika olarak yeni Türk Ticaret Kanunu’ndaki hakkımızı kullanarak talip olduk. Yeni Türk Ticaret Kanunu’na göre şirketler kendi hisselerini alabiliyor. Biz bu hisseyi alabilirsek çiftçiye arz edelim diye düşündük. Çiftçi doğrudan fabrikanın ortağı olsun. Çünkü çiftçi sadece kooperatifin ortağı. Kooperatif de fabrikanın ortağı. Çiftçi direk kooperatifin ortağı değil. Biz çiftçinin direk fabrikanın karından pay alabilmesi için ve bu sayede Sermaye Piyasası Kurulu’na açık olsun ve denetimine girsin istedik. Güçlü bir denetim mekanizması oluşsun ve burada artık kimse yanlış işler yapmaya tevessül etmesin. Halkın parası çarçur edilmesin gibi bir anlayışı benimsedik. Ama özelleştirme idaresi yüksek bedel isteyince bu işi gerçekleştiremedik. Bu konudaki düşüncemiz ilerleyen zamanlarda gerçekleşir ümidi içerisindeyim.
Şuan da çiftçinin en büyük sıkıntısı nedir?
Çiftçinin şuanda en büyük sıkıntısı kotadır. Orta Anadolu çiftçisi pancarı çok seviyor. Fabrikanın ekonomik durumu iyileşip ve geleceğe güvenle bakılmaya başlanınca çiftçi daha fazla pancar ekmeye başladı. Elimizde kota yok. Bu kotayı da belirleyen şeker kurumudur. Fabrikaların şeker kotalarını belirliyorlar. Fabrikalar bu kotaya göre şeker pancarı ekiyorlar. Bunun miktarı sınırlı. Orta Anadolu çiftçisi pancarı en başarılı şekilde üreten çiftçidir. Türkiye’de pancarın anavatanı Orta Anadolu’dur. Ege’de, Trakya’da ve Karadeniz’de şeker pancarı yetişse de şeker oranı yeterince olmadığı için verimli olmuyor. Ama Orta Anadolu’da şeker oranı oldukça yüksek. Dolayısıyla asıl pancarın yetişmesi gereken yer Orta Anadolu’dur. Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi noktasında bu yönde de bir teklif götürüyoruz. Verimsiz fabrikalar kapatılsın ve o fabrikaların kotaları da Orta Anadolu’da ki fabrikalara verilsin. Böylelikle Orta Anadolu çiftçisinin kota ihtiyacı karşılanmış olur. Bu şekilde fazlasıyla Türkiye’nin şeker ihtiyacını karşılayabilecek özellikli bir yapıya kavuşmuş olacak. Bunlar çok kolay olmuyor. Bazı özelleştirme değerleri ile beraber ele alınıp çözümlenmesi gereken hususlar. Ama bu konudaki gayretimiz devam edecek. Geldiğimizden beri yaklaşık olarak 11 bin ton şeker kotası aldık. Bu da yaklaşık olarak 65-70 bin pancara tekabül ediyor. Bunu çiftçimize dağıttık. Çiftçinin kota talebi henüz tam olarak giderilemedi. Bu eksikliği çiftçimiz hissediyor ve bize ifade ediyor. Fazla kota talep etmelerinin sebebi ise artık pancardan iyi para kazanmalarından kaynaklanıyor. Bu isteklerini yerine getirmede biz gayret edeceğiz.
Çiftçinin elektrik ve su sıkıntısı yaşadığı da biliniyor. Bu sıkıntılar ne durumda?
Çevre ve Su Bakanlığı su ile ilgili bir sınırlama getirmişti. Fakat bu bir karar ertelendi. Yeraltı sularına bir sayaç ve sınırlama getirilmişti. Bunu 3 yıl süre ile ertelediler. Özellikle pancar sulamada eğer barajlarda sulama sistemleri kurulmamışla çiftçi otomatikman kuyu açma suretiyle yeraltından çıkarılmaya çalışılıyor. Bu da yüklü bir elektrik masrafına neden oluyor. Yeraltı suları da kullanıldıkça suların seviyesi aşağıya düşüyor.
Elektrik şirketleri özelleşti. Her ay çiftçiye fatura kesiyorlar. Maaşları yok ki bu elektrik faturalarını karşılasınlar. Bu eksiklikleri de kendi imkanlarımızla gidermeye çalışıyoruz.
Son olarak neler söylemek istersiniz?
Burası çiftçinin bir kuruluşu. Çiftçinin bu tip kuruluşlara ihtiyacı var. Çünkü çiftçinin elinden tutan ve üretim yaptıran kuruluşlardır bu tür kuruluşlar. Buraların güçlü olması lazım. Yönetiminde sağlam olması lazım. Bunu sağlayacak olan çiftçinin kendisi ve kendisi gelecek genel kurula sahip çıkacak, sandıkta oyunu kullanacak ve başarılı bir şekilde yönetecek insanları yönetime getirecek. Ben çiftçimizin bu bilinçte olduğunu görüyorum. Çiftçimizin de aklıselim terazisinin olduğunu düşünüyorum. Bu terazide yönetime talip olanları tartacağını ve en uygun kişileri yönetime getireceğini inanıyorum. Benim çiftçilerden özellikle beklediğim bu. İnşallah bu işin sonunda kazanan çiftçimiz olur diye düşünüyorum ve dua ediyorum.
Bakmadan Geçme





