Kayseri'deki Osmanlı Dönemine ait en görkemli yapı: Kurşunlu Camii

Osmanlı mimarisinin bir eseri olmanın yanı sıra, mimarının Kayserili Mimar Sinan olması bu esere ayrı bir anlam katmaktadır. Mimar Sinan’ın eserin yapılış aşamasında başında bulunduğu şüpheli de olsa, Osmanlının başmimarı olması hasebiyle projesi onun kaleminden ve onayından çıkmış bir camidir.

Camiyi yaptıran Hacı Ahmet Paşa, II. Murad Dönemi’nde Konya Valisi iken, o zaman Kayseri Konya’ya bağlı olduğu için 1585 yılında Kayseri’ye bu camiyi yaptırmıştır. Caminin esas adının Ahmet Paşa Camii olarak kayıtlara geçmesine rağmen, Kayseri halkı kubbesinin daha sonra kurşunla kapatılmış ilk teknolojik yapı olmasından dolayı bu camiye Kurşunlu Camii ismi vermiştir.

İki kademeli mermer sütunlu revaklı son cemaat mahallinden girilen camii, komple sağlam kesme taştan yapılmış olup, İstanbul camilerinin küçük bir biblosu konumundadır. 

Kurşunla kaplı kubbenin mimariye kattığı heybeti, kalın duvarlarındaki küçük bir odacık şeklindeki ahşap kapaklı pencereleri, iç mekandaki küçük bir eyvanı andıran kemerleri ve beyaz mermerden yapılmış sade ama görkemli mihrab ve minberi ile bu camide hemşehrimiz Mimar Sinan’ın el emeğini hissetmek mümkün. Caminin içeriden üç cephesini kuşatan ama yapı heybetinin içinde kaybolan hanımlar mahfiline binanın sol köşesindeki kapıdan basamaklarla çıkılmaktadır.

Geçtiğimiz yıllarda hatimle kılınan teravih namazı bu yıl tarihi büyük camilere alınınca bu yıl Kurşunlu Camiinde teravih normal kılınıyor. Hatimle kılınırken neredeyse caminin tamamını dolduran cemaat, hanımlarla beraber iki safa kadar düşmüş.

Ramazanın yaz günlerine denk geldiği 15-20 yıllık süre zarfında ülke genelinde çoğu belediyeler tarafından, Ramazan gecelerini eğlenceye dönüştürme mOsmanlı Dönemi’ne ait Kayseri’deki en önemli mimari yapı olan Kurşunlu Camii, kent meydanının batısında bulunan parkın içinde yer almaktadır.

Osmanlı mimarisinin bir eseri olmanın yanı sıra, mimarının Kayserili Mimar Sinan olması bu esere ayrı bir anlam katmaktadır. Mimar Sinan’ın eserin yapılış aşamasında başında bulunduğu şüpheli de olsa, Osmanlının başmimarı olması hasebiyle projesi onun kaleminden ve onayından çıkmış bir camidir.

Camiyi yaptıran Hacı Ahmet Paşa, II. Murad Dönemi’nde Konya Valisi iken, o zaman Kayseri Konya’ya bağlı olduğu için 1585 yılında Kayseri’ye bu camiyi yaptırmıştır. Caminin esas adının Ahmet Paşa Camii olarak kayıtlara geçmesine rağmen, Kayseri halkı kubbesinin kurşunla kapatılmış ilk teknolojik yapı olmasından dolayı bu camiye Kurşunlu Camii ismi vermiştir.

İki kademeli mermer sütunlu revaklı son cemaat mahallinden girilen camii, komple sağlam kesme taştan yapılmış olup, İstanbul camilerinin küçük bir biblosu konumundadır. Kurşunla kaplı kubbenin mimariye kattığı heybeti, kalın duvarlarındaki küçük bir odacık şeklindeki ahşap kapaklı pencereleri, iç mekandaki küçük bir eyvanı andıran kemerleri ve beyaz mermerden yapılmış sade ama görkemli mihrab ve minberi ile bu camide hemşehrimiz Mimar Sinan’ın el emeğini hissetmek mümkün. Caminin içeriden üç cephesini kuşatan ama yapı heybetinin içinde kaybolan hanımlar mahfiline binanın sol köşesindeki kapıdan basamaklarla çıkılmaktadır.

İlk sekiz rekatlık teravihten sonra namazdan ayrılan gençler, herhalde namazdan daha önemli olan mazeretlerinin peşine koştular.

İki rekatta bir selam verilerek kılınan teravihin ortasında imam değişikliğine gidildi. Zaman zaman, Ramazan sokağından gelen, insanları eğlendiren şaklabanların hoporlörden yükselen sesleri caminin huşu ve huzuruna parazit oluştursa da İmamların sade ve coşkulu kıratı bu sesi bastırmaya yetiyordu.

Merkezi bir konumda olması ve üç-beş yıldır tam karşısında Ramazan sokağının kurulmasından dolayı teravih namazında cami neredeyse tamamen doluydu. Buradan çıkan insanlar Ramazan Sokağına akın ediyorlardır diye düşünürken namazdan sonra gördük ki, Ramazan Sokağının müşterilerinin pek camii cemaatıyla yakınlığı yok.

2019 Teravih Namazındak bir anekdot

Ramazanın yaz günlerine denk geldiği 15-20 yıllık süre zarfında ülke genelinde çoğu belediyeler tarafından, Ramazan gecelerini eğlenceye dönüştürme maksatlı bir kısım aktiviteler yapılmakta. Konferanslar, vaazlar, ilahiler, konserler, çocukları eğlendirmeye yönelik bir kısım şaklabanlıkların, toplumun maneviyatını yükseltici bir tesirinin olmadığı kesin. Aslında Kur’an ve maneviyat ayı olan Ramazan’a bu tarz karnaval faaliyetlerini bulaştırmadan, yaz eğlenceleri adı altında bu tarz organizasyonlara yönelseler daha iyi olur.

Teravih sonrası merakımızdan uğradığımız Ramazan Sokağı’nda hıncahınç kalabalık içinde zor ilerleniyor. İnsanlar kıtlıktan çıkmışcasına canhıraş bir şekilde dondurma, mısır, meşrubat ve hamur işi tatlılardan yiyebilmek için kuyruklar oluşturmuşlar. Kafe tarzı aylak oturma mekanları ise zaten gençlerin arayıp da bulamadığı mekanlar. Buralarda hiç boş yer yok. Bu kalabalıktan, Kur’an-ı Kerim ve dini kitap sergileyen ve satan kitabevlerine ise neredeyse selam veren yok. Belediyenin kültürel, sanatsal ve sportif faaliyetlerinin sergilendiği yerler de insanların ilgisini çekiyor. Herhalde insanlar sahura kadar vakitlerini buralarda geçiriyorlar.

Bu günkü Ramazan teravihini de Ramazan Sokağı eğlencelerinin gölgesinde eda ettik. Allah kabul etsin.